800 yıl öncesinde ilaç yerine müzik kullanılıyordu
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Eczacılık Tarihi ve Etiği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Halil Tekiner, Osmanlı ve Selçuklu’da müzikle tedavinin yaygın olarak kullanılmasına rağmen, günümüzde Türkiye’nin müzikle tedavi uygulayan ülkeler sıralamasında geride kaldığını söyledi.
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Eczacılık Tarihi ve Etiği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Halil Tekiner, 15 Kasım Avrupa Müzik Terapi Günü ile ilgili yaptığı açıklamada, bugün Avrupa tarafından kutlanan ve dolayısıyla icra edilen müzikle tedavinin, Anadolu’da 800 yıl öncesine kadar uygulanan bir tedavi biçimi olduğunu ifade etti. Selçuklu ve Osmanlı şifahanelerinde müzik ve su sesiyle tedavinin uygulandığına dair birtakım tarihi kayıt ve rivayetlerin bulunduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Halil Tekiner, bugün Selçuklu Uygarlığı Müzesi olarak hizmet veren Kayseri Gevhernesibe Darüşşifasının da söz konusu örneklerden olduğunu belirtti. Doç. Dr. Halil Tekiner, sözlerini şöyle sürdürdü:
Farklı makamlar, farklı saatlerde tedavi için kullanılıyordu
“Gevhernesibe Darüşşifasında hastane ve tıp medresesi bölümü bulunuyordu. Hastane kısmının hemen bitişinde 18 odadan oluşan bir Bimarhane yer alıyor. Rivayetlere göre burada hastaların müzik ve su sesi ile tedavi edildiğini bilmekteyiz. Müzikle tedavi, İslam tababetinde bilinen bir konu. İbn-i Sina’da, Razî’de, Farabi’de, müziğin hastalıkların tedavisinde etkili olduğuna dair bir takım ifadeler görüyoruz. Farklı makamların, günün farklı saatlerinde, farklı hasta grupları için kullanılabileceğini aktarıyor bize bu kaynaklar. Fakat Gevher Nesibe Darüşşifasının vakfiyesini henüz bulamadığımız için burada bir müzisyen çalışıp çalışmadığı konusunda kesin ifadelerde bulunmamız güç. Ancak daha sonra inşa edilen darüşşifalarda müzisyenler çalıştırılmış. Bazı seyyahlar ki, Evliya Çelebi bunlardan birisidir, ziyaret ettikleri darüşşifalarda müzisyenlerin özellikle akıl hastalarının tedavisi sürecine katıldıklarını ve haftanın belli günlerinde müzikle tedavi (bugünün tabiriyle müzikoterapi) uygulamasının yapıldığını aktarıyor bize. Bu durumda, ihtimaldir ki, Gevher Nesibe Darüşşifası da, müzikle tedavi uygulamalarının yapıldığı bir hastaneydi.”
Modern tıpta ‘tamamlayıcı tedavi’ olarak kullanılıyor
Müzikle tedavi ya da müzikoterapinin günümüzde modern tıpta da yer bulduğunu kaydeden Doç. Dr. Halil Tekiner, Türkiye’de de bu konuda bilimsel çalışmalar yapıldığını ve çalışmalar doğrultusunda 2014 yılında Sağlık Bakanlığının bir yönetmelik yayınladığını dile getirdi. Yönetmelikte, ‘tamamlayıcı tedavi’ olarak tanımlanan müzikle tedavinin; hekimlerin, duruma göre diş hekimlerinin ya da sağlık personelinin eğitimli bir müzisyenle birlikte uygulama yapmasına dair düzenlemeler yer aldığını söyleyen Doç. Dr. Halil Tekiner, “Dünyada birçok ülkede müzikle tedavi uygulanıyor, ancak bu işi yapanlar müzikoterapist adını alan kişiler. Bunlar bir eğitimden geçiyorlar, dolayısıyla her müzisyenin böyle bir girişimde bulunması uygun olmayacaktır. Bunun yanı sıra müzikle tedavi konusunda yanlış anladığımız bir takım uygulamalar var, genelde müzikle tedaviyi sadece makamsal müzik dinlemek şeklinde anlıyoruz. Oysa bu tedavi yönteminde bir müzik aleti çalarak beynin farklı bölgelerini uyarmak, şarkı söyleyerek, ritim tutarak ya da eşlik ederek bu uyarıyı yapmak esas alınıyor. Bu nedenle, Yönetmelik’te de ifade edildiği üzere bu işi eğitimli kişilerin hekimler ya da sağlık personeli eşliğinde yapması en uygun olanıdır” diye konuştu.
Özellikle düşünsel bozukluklarda kullanılıyordu
Doç. Dr. Halil Tekiner, müzikle tedavinin, kognitif yani düşünsel bozuklukları olanlarda, otistiklerde, uyku güçlükleri yaşayanlarda veya depresyondan şikayet edenlerde, hatta onkoloji yani kanserle ilgili rahatsızlıklarda bağışıklığı güçlendirici olarak kullanıldığını belirtti.
Türkiye, müzikle tedaviye dair yayın sıralamasında 19’uncu
Türk müziğinin makamsal olarak zenginliğine ve dünyanın pek çok ülkesine göre müzikle tedavinin Anadolu’da daha önce uygulanmaya başlanmış olmasına rağmen, bugün Türkiye’nin müzikle tedavi alanındaki çalışmalarda geri kaldığının altını çizen Doç. Dr. Halil Tekiner, “Bu konuda atılan adımlar var, fakat birçok ülkenin gerisindeyiz. Son yaptığım istatistiğe göre, Türkiye yayın bakımından 19’uncu sırada yer alıyor. Üstelik biz, farklı ritimlere ve usullere sahip, zengin bir makamsal müzik kültürüne sahip olduğumuz için aslında müzikoterapinin bizim ülkemizde birçok ülkeden, özellikle Avrupa müziğinin etkili olduğu ülkelerden daha geniş bir uygulama alanı bulması gerekir. Amerika ve Kanada’da bu konuda birçok çalışmanın yapıldığını görüyoruz. Özellikle Almanya buna dair önemli çalışmaların yapıldığı bir ülke. Tarihte bu konuda atılmış adımları esas alarak, müzikle tedavi alanındaki araştırmaları geliştirmek ve uygulama alanını yaygınlaştırmak da bizlere düşüyor” ifadelerini kullandı. -kb