DİNDE ÖLÇÜ VE SINIR 4
KUR’AN MÜSLÜMAN İLE MÜ’MİNİ BİRBİRİNDEN AYIRMIŞTIR
Her mü’min aynı zamanda Müslümandır, ama her Müslüman aynı zamanda mü’min değildir.
“Bedeviler inandık iman ettik dediler. De ki: Siz iman etmediniz! Ancak Müslüman olduk deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmemiştir. Eğer Allah’a ve Resulüne itaat ederseniz Allah yapıp ettiklerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan ve esirgeyendir.” (49/ Hucurat 14)
Allah bu ayette iman, İslam; mümin, Müslüman ayrımına dikkat çekmiştir. İman başka şey, İslam başka şeydir.
Çoklarının zannettiği gibi ikisi aynı şey değildir. İmanda İslam vardır ama İslam’da iman olmayabilir. İslam, işin görünen kısmıdır. Adam camiye gider, namaz kılar vesair, iman ise kalpteki esas özdür. Yani iman kalpte olana gösteriş yapmadan, halisane, riyasız iman edip yaşamaktır.
İslam ise, neseple intikal eder, atadan, dededen, çevreden görerek beller ve alışır. Şöyle; kişi mümin olmadığı halde Müslüman olabilir, ama Müslüman olmadan mümin olamaz. Mesela her mümin aynı zamanda Müslümandır, ama her Müslüman mümin olamayabilir.
Bu şu demek. Müslüman nüfusun çok olduğu yerde doğmak, Müslüman anne babadan doğmak, adınızın Müslüman ismi olması, nüfus cüzdanında İslam yazması, Allah’ın istediği anlamda mümin değildir. Namaz kılmak, hacca gitmek, cami yaptırmak, hayır, hasenat yaptırmak, hacılara su dağıtmak bu işi kurtarmıyor. Hemen bu sözleri yanlış anlayıp namaz kılmasın mı? Hacca gitmesin mi? Cami yaptırmasın, hayır hasenat yapmasın mı denmesin. Enfal 35, Tevbe 17, 18, 19 ayetler anlaşılarak okunursa ( bunu ben demiyorum Allah diyor) doğru ibadeti anlamış oluruz.
Kur’an, sahtekârlık ve dalavereye asla yer vermez. Yeter ki insan halisane, Kur’an’ı anlayarak okusun, bütün şer maskelerini düşürür, insanı imana ve mümin olmaya, doğru yoluyla ulaştırır.
Ey insanlar! Sahibi gibi göründüğün nimet ve imkânların tümü Allah’ındır. İnsanların tümü de Allah’ın ev sahibidir, kuludur. Allah’ın nimetlerini Allah’ın kullarından esirgemeyin. Ey insanlar! Din, iman, Allah, ahiret diyerek kendini kurtulmuş sanma. Allah’ın nimetlerini Allah’ın kullarına ulaşmasına engel olanlar Allah tarafından kınanmışlardır, lanetlenmişlerdir.
Hak ve nimetlerin yerine ulaşmasında engel olanlar, kanun çıkartmayıp susanlar, onları defalarca oylarıyla destekleyenler, insanlığın hizmetine verilmiş bulunan dünyayı kirlettin, nimeti zıkkım ettin, dünyayı yaşanmaz hale getirdin, insanları ezdin, kendine devlet imkânlarını kullanarak zırh yaptın, insanların haklarını gasp edip sonra da o gasp ettiğin imkânlarla sus payı verip kendine muhtaç ettin. Sen de halk olarak aklını kullanmadan, sanki onlara muhtaçmışsın gibi güldün, ses çıkarmadın. İşte bunlardan hesap vereceksiniz.
“Mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.” (51/Zariyat 19)
“Onlar kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula yetime ve esire yedirirler.” (76/İnsan 8)
“Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.” (76/İnsan 9)
“Öyleyse yetimi sakın ezme.” (93/Duha 9)
“El açıp isteyeni de sakın azarlama .” (93/Duha 10)
Ey insanlar! Şirki, zulmü, adaletsizliği, yalanı, iftirayı, hileyi, aldatmayı, insanları hor görmeyi, mal ve servetle şımarmayı bırakın. Allah’ın istediği şekilde kul olun, emirlerini unutmayınız.
Eğer kamu haklarının yerlerine ulaşmasına bir şekilde engel olursanız, dinsiz imansızlara yapılan muamele ile Allah huzurunda karşılaşınız. Malınız servetiniz, makamınız sizi kesinlikle kurtaramaz. Şunu unutmayalım, Allah’ın Kur’an’da müşrik olarak açıkladığı kişilerde namazsız değildi. Onlar da Allah’a inanıyordu.
O insanların şirke düşmeleri, Allah ile aralarına aracı koymaları, insanlar arasında ayrım yapmaları riya ve gösteri yapmaları ve kamu hakkı, kul hakkı, fakir, muhtaç, yetimlere Allah’ın istediği şekilde uymamalarından dolayı idi.
“Ey insanlar sizin için korktuğum tek şey, Allah’ın önünüze çıkartacağı dünya malı ve süsü ile nimetleridir. Bir malı hakkı olarak elde edene o mal mübarek kılınır.
#kemalyavuz