YENİDEN BİSMİLLAH

es-Selamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü…
Yıllar önce bu köşede Rahmetli Mahmud Esad Coşan (Rh.a) Hocaefendi’nin çeşitli dergilerde yayınlanmış başmakalelerine ve güncel konularla ilgili sorulara verdiği cevaplarına yer verdik.
Bugüne kadar yapılan yayınların hedefine ulaştığını ve ehli İslam’a yol gösterdiğini umut ediyorum.
Fakat geldiğimiz noktada bunu ihmal ettiğimizi düşünüyorum.
Bizim gayretimiz, Allah dostlarının kelamını bir kişiye daha duyurabilir miyiz, bir kişinin kurtulmasına vesile olabilir miyiz diye bu satırlardan çağrıda bulunmaktı.
Bu gayemizden de vazgeçmiş değilim.
Bundan sonra da bu köşeden sizlere “Hak” olanı “Batıl”dan ayırt ederek anlatmanın ve aktarmanın gayreti içerisinde olacağım. Özellikle Cumartesi günleri Rahmetli Mahmud Esad Coşan (Rh.a) Hocaefendi’nin sohbetlerinden alıntılar yaparak bu köşe de yayınlamak istiyorum.
Yine Hocamızın sözlerine ve görüşlerine yer vererek haddimiz olmadan bu satırlardan kendi ismimiz altında yayınlayacağım.
Dırı-vırı sitelerden devşirilen abuk-subuk sözleri köşe diye yayınlayanlara ya da enteresan isimler altında milletin ahlakını bozacak yayınlara dün olduğu gibi bugünde yer vermeyeceğiz.
Bu bir hizmet yarışıdır.
Gazetemiz kapanırsa, dergi çıkarırız.
Dergimiz kapanırsa kitap yayınlarız.
Kitaplarımız yasaklansa, sokakta avaz avaz bağırırız.
Ağzımızı kapatsalar, kalben yine “hak olanı” duyurmaya çalışırız.
“Yazı yazmış olmak için yazmaktan” ziyade insanların kurtuluşuna vesile olacak her işte bir basamak olma arzusundayız.
Ya da dedikoduculuk, koğuculuk, laf taşımacılık gibi gayri ahlaki bir anlatımla “Köşe yazarı” olmaktansa ayak takımı olmayı da tercih ederiz.
“Vesile olan yapan gibidir” Hadis-i Şerif’i ile bu yazıyı yanlamamıza vesile olanlarda inşallah bunun ecir ve sevabından faydalanır diye ümit ediyorum.
Öyle ki; bu meslekte hala devam ediyor olmanın tek sebebi hocamızın tavsiyesi ve teşvikidir.
Hocamız bir yazısında şöyle buyuruyorlar:
“Bugünün Müslümanları olan bizler bu istikâmette, her türlü modern imkân ve aleti kullanarak, bilhassa basın ve yayına, her türlü eğitim ve öğretim vasıtasına büyük önem vererek, İslâm’ı, imanı, Kur’an’ı, irfanı, hakkı, doğruyu, iyiyi, güzeli, ahlâkı, âdabı, zevki, şevki, sanatı, hikmeti yaymaya, öğretmeye, tebliğe, irşada olanca dikkat, ihtimam, itina ile ve muazzam güç ve kuvvetle gayret göstermeliyiz. En önemli görev, en faydalı ve verimli çalışma budur; en memnuniyet verici sonuçlar bu yolla alınabilir; en büyük sevap bu çalışmalarla kazanılabilir; ümmet dert ve sıkıntılardan böylece kurtulabilir. Maddî refah ve konfor, ekonomik gelişme ve başarı, politik güçlenme ve galibiyet, askerî üstünlük ve zaferin de aslı, kökü, temeli, kaynağı budur. Çünkü iman, ahlâk, samimiyet, moral ve mâneviyat dolaylı yollardan onlara da kuvvet ve şiddetle müessir olur.”
İnşallah’ta öyle olacak.
Bu yolda yılmadan devam edeceğiz.
Türlü türlü musibetler bizi bulsa da, sabredip yolumuza devam edeceğiz.
Öyle ki; gazeteciliğe başladığım ilk yıllarda ilk yazdığım köşe yazısını “Gönül sohbetleri” adı altında okurlarımızla paylaşmıştım.
İnşallah, bu köşe hepimizin gönül sofrası olur.
Zikir, fikir, ilim, irfan köşesi olur.
Burada duyduğunuz bir kelam, sizlerin gönül dünyasını yeniden aydınlatır. Ufkunuzu genişletir.
Bunun olacağına kalben inanıyorum.
Çünkü; Allah’ın Tevfik ve İnayeti ile “Rıza-ı Şerif” dahilinde yapılan hiçbir hamle boşa gitmeyecektir.
Belki size “kaybetme” görünebilir.
“Boş bir heves” görünebilir.
Hazreti Mevlana diyor ya;
“Batmayı gördün ya! Doğmayı da seyret
Güneşle aya batmaktan ne ziyan gelir!
Size batma görünür amma o diğer tarafta doğmadır, parlamadır.
Yere hangi tohum ekildi de yetişmedi?

Neden insan tohumu için Bitmeyecek, yetişmeyecek zannına düşüyorsun?
Hangi kova suya salındı da dolu olarak çekilmedi?
Can Yusuf’un kuyuya düşünce niye ağlarsın?
Bu tarafta ağzını yumdun mu o tarafta aç! Çünkü artık hay-huy’un, Mekansızlık âleminin boşluğundadır.”
Her ne kadar dünyamızı imar etmeye çalışsak ta aslolan ahret yurdunun imarıdır.
Selam ve dua ile Allah’a emanet olun.

#kürşataçıkgöz