Peygamber’in yetkisi ve sınırı (3)

Bir gurup sahabe Huneyn savaşına ka­tılmış ve şöyle bir olay yaşanmış. Hz. Peygamber’le birlikte Huneyn’e doğru savaş için yol alıyorduk. Kureyş putpe­restlerinin, o yerde kutsayıp ve kutsal saydıkları büyük bir ağaç vardı. Put­perestler her yıl bu ağacın altına gelir, silahlarını o ağaca asar ve o ağacın yanında kurban keserlerdi. Bu sırada dileklerini, isteklerini, dualarını o ağa­cın yüzü suyu hürmetine hatırına ya­pıkları için, bu ağaca bez parçaları ve giysilerinden de asarlarmış, onun için ağacın ismine bu şekilde Zatü Envat yani dilek ağacı denmiştir. Ağacın ya­nından geçerken, bazı sahabeler de Hz. Peygamber’den şöyle bir ricada bulu­nurlar. Ey Allah’ın elçisi sen de bizim için bir Zatü Envat dilek ağacı belirle­sen, biz de orada dua edip ve dilekte bulunsak olmaz mı? Dediler.

Hz. Peygamber’in şöyle dediği rivayet edilir. “Allah, Allah, siz ne cahil bir toplumsunuz. Siz önceki toplumların, ümmetlerin geleneklerini mi ihya ede­ceksiniz. Sizin şu sözünüz, Beni İsrailin Hz. Musa dan put isteyen ve Kuran’da ki şu ayete benziyor diye cevap verip ayeti okumuştur. ( Ebu Şame El Bais Ala, İnkaril Bidei vel Havadis.) 7/Araf 138. “Ey Musa onların tanrıları olduğu gibi sende bizim için bir tan­rı ilah bul yap dediler. Musa gerçek­ten siz cahil bir toplumsunuz dedi.” Yine, 7/ Araf 139. “Şüphesiz bunların içinde bulundukları din yıkılmıştır ve yapmakta oldukları da batıldır.” 7/ Araf 140. “Musa dedi ki, Allah sizi alemlere üstün kılmışken ben size Allah tan baş­ka bir tanrı ilah mı arayayım.”

Bu olay gösteriyor ki, insanları haber­siz ve ta can evinden vuran, sözlerin önünde Allah, Peygamber, Din Kuran lafızlarının söylenmesi, hatta namaz kı­lınıp, hacca gidilip ve hatta İslam’ın diğer emirlerinin yerine getiriliyor ol­ması, kamufle edilip saklanan şirk ger­çeğinden ne yazıktır ki, kurtaramıyor. Bunun din adına, manevi üstünlük ve hürmet adına yapılması yine şirk gerçeğini değiştirmiyor. Ne yazıktır ki, hurafelerle yanlış inandırılmış, Efendi­leri üstatları, şeyhleri, onlara benim dediğimden başkasına inanmayın deni­lerek, Yahudi din adamlarından geçme bir manevi hastalık, Müslümanlara da geçmiştir. Yahudi din adamları siz Tev­rat’ı anlayamazsınız, sizin aklınız ermez Tevrat’ı ancak biz anlarız demişlerdi. Aynı manevi hastalık Müslümanlara da geçmiş, biz kim, Kuran’ı anlamak kim, Kuran anlaşılmaz, O’nu ancak bazı kimseler anlar kafalara yerleştirilmiştir. Allah, Kuran’da anlaşılır diyor, ama ki­min umurunda. 54/ Kamer 17, 22, 32, 40. “Ant olsun ki, Biz Kuran’ı dü­şünüp öğüt almak için kolaylaştırdık, ondan öğüt alan yok mu?” diyor. Yine 4/ Nisa 82 – 24/ Nur 1, 61- 38/ Sad 29- 47/ Muhammed 24 gibi ayetler.

Şöyle bir hadis rivayet edilir. Peygam­ber, “Allah, tazim/ hürmet, amacıyla, kabirleri ziyaret edenlere, kabirler üze­rinde secde gah oluşturup namaz kılan­lara, kabirler üzerinde ışıklar, mumlar yakanlara lanet olsun. Buyurmuştur.” ( Tirmizi Cenaiz. ) Mehmet Akif Ersoy, ne güzel söylemiştir. Nebiye aitmiş gibi binlerce yalan uydurdun, Yıktın da dini mübini yeni bir din uydurdun.Gerçeği anlayanlara Allah’ın, yardımı ve selamı üzerlerine olsun. Hz. Peygamberi­mizden ve İslam tarihinden şu olayı da nakledelim ki, konu biraz daha iyi anla­şılsın. Hz. Peygamber Beyatı Rıdvan’da oturmuş, bir ağaca da sırtını dayayarak yaslanmış ve gölgelikte istirahat edip dinlenmiş. Zamanla insanlar, bazı ko­nularda Peygamberin ölümünden sonra Kuran çizgisinden saparak yanlış yolla­ra yönelmişler ve Peygamberin sırtını dayadığı o ağacı kutsallaştırmışlar ve bir iş yapacakları zaman, o ağacın yanı­na gelip dilekte bulunmaya başlamışlar,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.