İNSANLIK ALEYHİNE İŞLENEN GÜNAHLAR(2)
Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez…” Allah, bir millete, üstünlükler ve bazı nimetler verdiğinde o millet, şımarır ve ahlakını bozar da o nimete liyakatini kaybederse, Allah nimetini onların elinden alır. Ama, millet, kendi üstün meziyetlerini bozmadığı müddetçe Allah verdiği nimeti onların elinden almaz. Nedir bu meziyetler, Allah zenginlerin malında fakirlerin hakkı var buyuruyor, ama mütrefler yani mal ve servetle şımararak azanlar, bu mal benim değil mi kim karışır, zekat, sadaka ve yardım yaparken, Allah’ın emrettiği gibi değil de, işine geldiği gibi verirler. İşte meleler, doğruyu söylemeyip ses çıkartmadıkları, milleti aydınlatmayıp, iktidarda bulunanlara ve mal mülk sahiplerine yardımcı olmalarından dolayı kınanıyorlar. İmam Şafi şöyle diyor, “ Bir malda fakirin hakkı o malın sahibinin haklarından önde gelir. Çünkü Kuran, malın sahibi tarafından kullanılır hale gelmesini fakirin hakkının verilmesine bağlamıştır.” 16/ Nahl 71. “ Allah rızkı kiminize kiminizden daha bol rızık vermiştir. Bol rızık verilenler emirleri altında çalışan kimseleri servetlerine ortak etseler de, onlar da bu mal ve servetle kendileriyle eşit hale gelseler ya. Durum böyle iken vermeyerek Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar.” İşte onun için Kuran’a göre, insan hayatını kaosa çeviren ve toplumun dengesini bozan en büyük zulümlerden birisi de refahtan şımarılan azmadır.
İnsanı, onurunun doruğuna çıkartan değerlerden biri de tutarlı ve doğru olmaktır, yani sözüyle yaşayışının aynısı olmalıdır. Sen benim söylediğime bak yaptığımı ne yapacaksın anlayışı şu an ne yazıktır ki geçerlidir. 61/ Saff 2. “ Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyleri ne diye söyler durursunuz.” 61/ Saff 3. “ Yapamayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir günahtır.” Allah yarattığı insanın durumunu bildiği için bunca ayetleri ile insanları uyararak yapamayacağınız şeyleri ne diye söylüyorsunuz diye açıklayıp bunun Allah katında büyük günah olduğunu belirtiyor. Allah atalar dinine uymayın, Allah’tan başkalarından yardım, şefaat beklemeyin, Allah’la aranıza aracılar koymayın, fakirlerin hakkını verin diye uyarmasına rağmen, insanlardan bazıları Allah’ın emirlerine karşı hala şeyhlere, türbelere, efendilere ve çeşitli nesnelere bağlanarak onlardan yardım bekliyorlar ve bunlar bizi Allah’a yaklaştıracak ve şefaat edip bizi kurtaracak diyorlar. Allah size verdiğim malda fakirlerin hakkı var, fakirlerin hakkını verin diyor, ama insanların bazısı hayır yaparken malın işe yaramazını, değerinden düşeni ve az miktarda olanını veriyorlar.
Yani Müslüman’ız diyorlar çok güzel, ama Müslüman’ın yapması gerekeni Allah için yapmıyorlar, söylemleriyle yaptıkları birbirini ne yazıktır ki tutmuyor. Şu yaşadığımız zamanda, güya Müslüman olduğunu söyleyen, yada dini söylemler söyleyerek, Allah’ın emirlerinin zıddına hareket eden, helalın ve haramın karıştırıldığı bir dönem yaşanıyor. İnsanlardan bazıları gün bu gün, yükümüzü tutalım, köşeyi dönelim, gemi suda yol alırken yükümüzü tutalım, bundan daha iyi zaman mı olur gibi ipe, sapa gelmez sözler söylüyorlar.
2/ Bakara 44. “ Sizler kitabı okuduğunuz ve gerçekleri duyup bildiğiniz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” Allah, söylediğini yaşamayan insan iman adamı olması yanlış yaptığından dolayı zorlaşıyor. 8/ Enfal 27. “ Ey iman edenler! Allah’a ve Peygambere hainlik etmeyin, sonra bile, bile kendi emanetlerinize hainlik