Abdullah Gül’den Fetullah Gülen’e yanıtı
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Darbe Komisyonu’nun terör örgütü lideri Fetullah Gülen’le ilgili sorusuna, “Siyaset hayatımda bu yapı ve lideriyle ilişkim olmadı” yanıtını verdi. Gül, Hakan Fidan’a ilişkin olarak, “İfadeye çağrılan MİT Müsteşarı’na tek sahip çıkan bendim. Beni ilk rahatsız eden 2010’daki referandum süreciydi” dedi. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün internet sitesinde, “11. Cumhurbaşkanı Gül’ün TBMM Darbe Araştırması Komisyonu’na Değerlendirmesi” başlığıyla yapılan açıklama şöyle:15 Temmuz darbe girişimi tarihimizin en utanç verici sayfalarından birisi olmuştur.15 Temmuz darbe girişimi tarihimizin en utanç verici sayfalarından birisi olmuştur. Bu kalkışma devasa emeklerle yücelttiğimiz ülkemizin itibarına büyük darbe vurmuş; toplumun her kesiminde büyük travmalara sebep olmuş; Türkiye’ye her anlamda büyük zarar vermiştir.Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genelkurmay Başkanı’nın ve Kuvvet Komutanlarının Anayasa’ya bağlılıklarını koruyarak darbe girişimi dışında kalmaları, Sayın Başbakanın bunun ordu içerisindeki münferit bir grubun kalkışması olduğunu ilan etmesi, ardından Sayın Cumhurbaşkanının halkı meydanlara çağırarak ülkemize ve demokrasimize sahip çıkmaya davet etmesi ve vatandaşlarımızın büyük fedakârlıkları sayesinde darbe girişimi akim bırakılmıştır.15 Temmuz gecesi şehit düşen sivil, polis ve asker tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum; gazilerimizin büyük kısmının tedavisinin başarıyla sürdüğünü biliyor, onlara da acil şifalar temenni ediyorum.
“UZUN YILLARDIR HERKES TARAFINDAN BİLİNEN BİR GERÇEKTİ”
17 Aralık süreci öncesine kadar ‘Fethullah Gülen Cemaati’ veya ‘Hizmet Hareketi’ namıyla tanınan dini motivasyonlu bir akımın varlığı ve özellikle basın ve eğitim alanlarında faaliyetlerde bulunduğu uzun yıllardır herkes tarafından bilinen bir gerçekti.
Bu akımın şimdilerde tüm açıklığıyla deşifre edilen çok karmaşık örgüt yapısının, hiyerarşisinin ve işleyişinin neticede bir darbe teşebbüsünde bulunacak güç ve cüretkarlığa ulaşmış olması şahsım da dâhil pek çok kimsenin öngöremediği bir durumdu.
“HAKLARINDA KAYDA DEĞER BİR BİLGİYE SAHİP DEĞİLİM”
Esasen bu yapı, ana akım dindar ve muhafazakâr siyaset ve sivil toplum hareketlerinden kendisini hep uzakta tutmuş; bu bakımdan da erken dönemdeki gelişmeleri çok da göze batmamıştır. Gerek siyaset öncesi gerek siyaset-devlet hayatımda bu yapıyla veya lideri olan şahısla bir ilişkim olmadığı cihetle haklarında ne şahsi tecrübeye ne de kayda değer bir bilgiye sahip değilim.
Yakın siyasi hayatımıza ve demokrasi tarihimize bakıldığında kamu yönetimi bağlamında sivil ve askeri kanat arasında bilhassa bazı konularda yeterince samimi işbirliği imkânlarının değerlendirilemediği bir vakıadır.
“İRTİCA KONUSUNDAKİ ÇIKIŞLAR KUŞKUYLA KARŞILANDI”
Bu meyanda askeri kanat hassasiyetlerini daima genel irtica başlığı altında ön plana çıkarmayı tercih etmiştir. Siyasi tarihimizin özellikle 1980 sonrası dönemi gözden geçirildiğinde; Refah Partisi’ne ve Fazilet Partisi’ne yapılan irtica suçlamalarıyla anılan partilerin kapatılması, 28 Şubat sürecinde laiklik adı altında icra edilen hukuksuz ve yanlış uygulamalar, 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde TSK adına yayınlanan bildiri, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararını alması için yapılan baskılar ve AK Parti kapatma davası, hep irtica ve laiklik karşıtlığı suçlamaları çerçevesinde oluşturulduğu için irtica konusundaki çıkışların da inandırıcılığı hep kuşkuyla karşılanmıştır.
HABER MERKEZİ