YAŞLILIĞIN SOSYOLOJİSİ
Yaşlılık, kelime ve kavram olarak kulağa pek hoş gelmese de hepimizin yaşayacağı yani inşallah yaşayacağı diyelim ve ömrümüzün belki de en verimli ve dingin geçmesini dilediğimiz yıllar. Halihazırda kendini yaşlanmış hissedenler de olabilir, hatta gençlerden de son zamanlarda sık sık duyuyoruz ‘yaşlandım, ruhum çürüdü, erkenden çöktüm, yaşama hevesim kalmadı’ gibi cümleleri oysa kendini yaşlı hissetme bireysel olarak yaşadığımız sıkıntılar neticesinde ortaya çıkabiliyor. Toplumda yaşlı olarak nitelendirdiğimiz kişilerde bazen kendini çok genç hissettiğini söyleyebiliyor . Bu durumun sebeplerini şöyle açıklayabiliriz; Kendini yaşlı hisseden gençler genellikle hayatlarında istedikleri idealleri gerçekleştirememiş, farklı toplumsal ve bireysel sıkıntılarla boğuşurken kendini unutmuş kişilerdir. Bazı durumlarda bu söyleyişler gerçeği yansıtmayabilir yani ilgi çekmek amacıyla söylenmişte olabilir. Fiziksel,bedensel ve ruhsal olarak yaşlanma diye açıklayabileceğimiz durum ülkemizde bölgeden bölgeye değişiklik gösteriyor. Ege ve Akdeniz bölgesinde yaşayan kişilerin daha geç yaşlandığını yada yaşlılık belirtisi sayabileceğimiz hastalıklar yada ruhsal handikapları diğer bölgelerimizde yaşamını sürdüren kişilere göre daha az hissettiğini söylemek mümkün. Sosyolojinin kurucusu İbn-i Haldun yıllar öncesinden yaşanılan coğrafyanın insan davranışları üzerine tesiri üzerine araştırmalar yapmıştır. Günümüz de bu araştırmaları doğrular şekilde. Kendini yaşlanma sürecinde çok mutlu hisseden kişiler ise hayatını istediği gibi yaşamış ve bu günde çevresinden saygı gören maddi açıdan daha refah içinde olan kişilerdir diyebiliriz.
Toplumsal Süreç İçinde Yaşlılık ve Değişimler
Toplumdan topluma yaşlılık algısı ve uygulamaların çok büyük farklılıklar taşıdığını gözlemlemek mümkün bizim ülkemizde yaşlıya saygısız olma ve onu yalnız bırakmak genellikle olumsuz tepkilere yol açar. Özellikle yaşlıların bir bakım evine gönderilmesine çevrenin tepkisi ‘Bir babasına bakamamış yazıklar olsun’ şeklinde yorumlara sebep olabiliyor. Avrupa ülkeleriyle karşılaştırma yaptığımızda daha yumuşak uygulamalar göze çarpar şekilde, özellikle hem yaşlının rahat etmesi ve sosyalleşmekten uzaklaşmaması adına gündüzleri bakım evine götürülen yaşlılar akşam yine aileleriyle bir araya gelebiliyor. Bizim ülkemizde ise sosyalleşme ve diğer ihtiyaçların tamamı aile tarafından karşılanıyor. Dünya sağlık örgütü yaşlılık sınırını 65 yaş şeklinde belirlemiş tabi durumun yine kişilerin ruh haliyle hemhal şekilde değişeceğini unutmayalım. Ülkemizde aile yapısındaki değişikliklerde yaşlı algısını oldukça değiştirmiştir. Çekirdek aile artık daha yoğun şekilde dışarıda ve sosyal hayatın içinde olduğundan büyüklere psikolojik açıdan istediği ilgi ve mutluluğu yaşatamıyor. Sadece temel ihtiyaçların karşılanması şeklinde durumu, kendi hayatlarını ve düzenlerine uygun şekilde ilerletmeye çalışıyorlar. Oysa psikolojik olarak daha fazla ilgiye ve sosyalleşmeye ihtiyaç duyan büyüklerimizin asıl ihtiyaçlarının geçmişe göre ihmal edildiği de açık şekilde ortada, hayat şartları diyerek bahaneler uydurulan bu sistem yanlışlarla ve yozlaşarak olumsuz yöne doğru evrildiğini görebiliriz.
Psikolojik Süreçlerle Yaşlılık
Psikolojik yönden yukarıda da az çok değindiğim konuları açarak tekrar sürece vurgu yapmak istiyorum. Her yaşın ayrı güzelliği var elbette ama belki de hayatımızın en güzel yılları olması bize mutluluklar getirmesi muhtemel olan yıllardır. Özellikle yaşlılığa geçiş dönemi olarak düşünülen emeklilik kişileri bir yandan mutlu ederken bir yandan da onlara panik yaşatacak bir ruh hali yaratabilir, yeni hayata adapte olma iş hayatından kopma, bundan sonra işe yaramayacağım, bir kenara atıldım, gibi düşünceler hele bir de sosyal olarak çok aktif bir iş yaşantısından emekliliğe geçilen dönemde depresyon veya farklı psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.Yapılan araştırmalar ileri yaşlarda kişilerin değişime çok dirençli olduğu yönünde, durumu normalleştirmek için;Emeklilik sonrasında eve kapanılmaması,akraba eş dostla bol bol bir araya gelinmesi tavsiye edilebilir. Yaşlıların gençlere göre daha duygusal olması da çok doğal bir sürecin neticesidir. Bilgi ve tecrübelerini genellikle gençlere aktarmak isterler, eğer dinlenirlerse çok mutlu olurlar. Sohbet etmek yaşı ilerlemiş kişilerin en temel ihtiyaçlarındandır. Torunlarıyla sohbet eden yada geçmiş iş tecrübelerini, hayat tecrübelerini aktarma onları çok mutlu edecektir. Beyin ve bilişsel aktivitelerin devamı yaşı ilerlemiş kişilerde farklı bir konu olarak oldukça önemli zeka oyunları, bulmaca çözme, kitap okumaya çalışma,keyif alınan aktiviteler yaşlıların zihnini güçlendirerek oluşabilecek rahatsızlıkların önüne geçilmesini sağlar,hatırlatma olarak bunları da söylemiş olalım. Bizler de büyüklerimize o çınarlara hak ettikleri muameleyi ve ilgiyi göstermeyi ihmal etmeyelim. Son olarak yaşlılık, ruh ile ilgilidir bunu hiç aklımızdan çıkarmayalım. Mutlu haftalar.
PSİKOLOJİK DANIŞMAN ;SEBİHA ERGÜN #kayseridengepsikolojikdanışmanlık #sebihaergün