Düşünce Akademisi’nde ‘Sanat ve Estetik Kaygısı’ konuşuldu
Anadolu Öğrenci Birliği tarafından organize edilen, Sanat ve Estetik konulu seminer, Sanat Danışmanı İsmail Doğu tarafından İlim Hikmet Vakfı’nda gerçekleştirildi.
İsmail Doğu, sanat ve estetiğin İslamî açıdan nasıl görüldüğü ve Rönesans’tan sonra batı düşüncesiyle nasıl değiştiği üzerinde bir kısım değerlendirmeler yapan İsmail Doğu, sanat ve estetik kaygısının neden bir kaygıyı ifade ettiğini, bu kaygının İslam Dünyasında nasıl anlaşıldığı üzerinde durdu.
Uzun yıllardır bu alanla ilgilenen biri olarak çok rahat olmadığını, dolayısıyla işini kaygı üzerinde yürütmek istediğini dile getiren Doğu, Kayseri ve çevresinde sanatsal adı altında yapılan etkinliklerin hem nitelik hem de nicelik olarak az olduğu için burada çok şey bulamayabileceklerini ifade ederek şunları söyledi:
”Bu bir endişem bir serzenişim aynı zamanda arayışımın çabası olarak değerlendirmeli olarak düşünüyorum. Affınıza sığınırım kayseri ve çevresi Anadolu çevresini küçümsemek amacında söylemiyorum. Ama buradaki sanatsal adı altında yapılan etkinlikler hem nitelik hem nicelik olarak az olduğu için burada çok şey bulamayabiliriz. Ama daha büyük şehirlerde özellikle kültür ve sanatın başkenti olarak söylenilen İstanbul da bu durumu daha net görebiliyoruz.”
Sanat kelimesinin Arapça kökenli bir kelime olduğunu, bu kelimenin Yunan dünyasında bir karşılığının olmadığını ve onun yerine ‘tekne’ kelimesini kullandıklarını ifade ede İsmail Doğu; ‘Tekne’nin teknik kökünden geldiğini, fiziki olanın dışında ihtiyaca binaen doğadan süzülerek gelen bir anlayışı ifade ettiğini, tekne ile uğraşanlara da teknokrat dendiğini vurguladı.
Toplumun ihtiyacına göre en iyisini sunma becerisini ortaya koyan teknoktratın, tahayyül ve tasavvurlarını ürüne yansıtarak farklılaştırması yeteneğine dikkat çeken Doğu, bizim sanat kelimesinin karşılığı olarak Batı dünyasında ‘art’ kelimesinin kullanıldığını, bununla da daha çok ihtiyaçların değil de becerinin ön plana çıkarıldığını, bununla da Batı düşüncesinin temel aldığı bireysellik üzerinden, bireylerin ön plana çıkarılmak istendiğini, bununla da Tanrı’ya rağmen O’na karşı sözde bir özgürlük peşinde koştuklarını ifade etti.
Müslüman tasavvurunda toplumun bireyden önce geldiğini, Batı düşüncesinde ise bireyden kastedilenin özgürlük, yani tanrıya rağmenlik olduğunu vurgulayan İsmail Doğu, Müslüman dünyasının sanat kelimesinden önce bediyat kelimesini kullandığını, Müslüman dünyanın doğal olmayandan uzak durduğunu ifade etti.
Estetik konusunun nasıl kaygıya dönüştürüldüğünü de İsmail Doğu şu şekilde açıkladı: Bizde sadece bir döneme kadar kaygı yoktu, sonra öyle bir döneme geliyoruz ki neye güzel diyeceğimizin kriterlerini onlar belirliyor. En az 200 Yıldır Müslümanlar bu tuzağa düşmüşler. O yüzden kaygı diyorum. Bizim sanat, felsefi ve diğer anlayışlarımız da bir kurallar manzumesi içinde gerçekleşiyor. Bu kurallar da batı düşüncesinin 2500 yıllık dayatması var. Bir şeye güzel veya çirkin derken neyi esas aldığımız kaygısını biraz da olsa taşıyalım. Günümüz de çok kullanıyoruz İslam sanatı, bir şeyin başına, İslam, sanat, kutsal kelimeleri koyarsak bu kelimeler yozlaşır, sıradanlaşır. Çünkü ikinci bir anlam oluşturmuş oluyoruz. Onun için bir tek amaç vardır, sadece Allah için yaparız, yaşar ve yürütürüz.”