Kayserispor Başkanı Erol Bedir: “Kulüpler Yasası acilen çıkarılmalı”
Kayserispor Başkanı Erol Bedir, Türkiye’de genç nüfusa oranla çok az lisanslı futbolcu yetişmesi ve kulüplerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılarla mücadele edilmesi için acilen Kulüpler Yasası çıkarılması gerektiğini ifade etti.
Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Başkan Bedir, Türkiye’nin genç nüfusuna oranlandığında, 12-13 milyon civarında futbol oynayabilecek genç olduğunun görülmesine rağmen, söz konusu rakama oranla yeterli derecede lisanslı futbolcu yetişmediğini söyledi. Konuyla ilgili olarak, eğitim sisteminin düzenlenmesi gerektiğini kaydeden Bedir, “81 milyon nüfusu olan ve bu nüfusun yaklaşık yüzde 30 ‘unun (25 milyon ) profesyonel olarak futbol oynama çağındaki gençlerin oluşturduğu bir ülkedir.15-30 yaş grubundaki bu genç nüfusun yaklaşık yarısını erkek olarak kabul edersek 12-13 milyon civarında futbol oynayabilecek erkek genç potansiyelin olduğunu görebiliriz. Dünyada hızla gelişen kız futbol takımları da değerlendirildiğinde toplam genç nüfusumuzun ülkemizin bu konudaki en önemli avantajı olduğu görülecektir.Futbolda ilerlemiş bir çok ülkenin toplam nüfusu kadar 15-35 yaş gurubu nüfusa sahip olmamız iyi değerlendirildiği takdirde, her alanda olduğu gibi futbolda da bizi çok ileri noktalara taşıyabilecek ciddi bir hazinedir. Ancak şu anki tablo hiç de iç açıcı değildir. 81 milyon nüfuslu Türkiye’de 400.000 civarında lisanslı futbolcu vardır.Ve yine ülkemizdeki 127 profesyonel ve 350 BAL takımı vardır ki; bu sayılar diğer ülkelere göre komik sayılacak şekilde küçüktür. Son yıllarda, özellikle süper lig takımı olan şehirlerde ve diğer merkezlerde yapılan tesis ve saha yatırımları ise, önemli olsa da ileri ülkelerle rekabetimiz açısından oldukça yetersizdir. Hele hele okul ve futbol eğitim çağlarının çakışmasını da dikkate alırsak, çocuklarımız gelecekleri konusunda tereddütleri gereği genelde okullarında ki müfredat konusunda gayret göstermekte, spor ve futbol konusu artan zamanların eğlencesi haline gelmektedir. Ve yine çok önem arz eden ‘okulda spor ve futbol’ konusu ise, okullarımızda ki tesis noksanlığı ( saha-spor salonu ) öğretmen – hoca yetersizliği nedeniyle samimi gayretleri de sonuçsuz bırakmaktadır. Profesyonel takımların alt yapıları ise bir kaç istisna olmakla birlikte arzu edilen hedeflerden uzaktır. Çünkü her takım bulunduğu yeri kaybetmemek için amansız bir şekilde mücadele etmekte, alt yapıya ise ne yeterli kaynak ne de yeterli zaman ayıramamaktadır” diye konuştu.
Öte yandan kulüplerin ekonomik sıkıntılarına değinen Bedir, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkemizdeki profesyonel futbol öz kaynaktan beslenmekten uzakken, Süper Lig ve PTT 1. Liginde mücadele eden takımlarımız bütçe imkanlarının çok üstünde paralar harcayarak- daha doğrusu borçlanarak rekabet etmeye çalışmakta ve ne zaman iflas edeceklerini beklemektedirler.
Sadece Süper Lig takımlarının toplam borcunun 10 milyar TL, yine Süper Lig takımlarının yıllık gelirlerinin yaklaşık 3 milyar TL olduğunu düşünürsek tablonun vahameti ortaya çıkacaktır. Bu toplam borcun yüzde 84’ü ise şampiyonluk yaşamış 5 kulübümüze aittir ve bu veride sportif başarı sağlasanız da ancak borcunuzun artmasına vesile olursunuz gibi bir algıyı oluşturmaktadır. Yani başarılı olsanız da, ligden düşseniz de bu politika ve yöntemlerle ileriye umutla bakmak imkansızdır. Önceki yıllarda futbolda söz sahibi olan ve yaklaşık 40 milyon toplam nüfusumuzu temsil eden şehir takımlarının şu anda alt liglerdeki konumlarını düşündüğümüzde sonucu sadece kötü yönetenlere ve şansızlıklara bağlamamamız gerekir kanaatindeyim.
FİFA dünya sıralamasında 38-40. sıralarında dolaşan futbol milli takımımızın teknik direktörüne Dünyada ilk 5.sıradaki takım hocalarının maaşını verirsek, kulüp teknik direktörlerimiz, ilk 3.000 içinde 60,140,150,300 gibi sıraları aldıkları halde sıralamanın ilk 10 sırasındaki hocalar kadar ücret alırsa ve gelirlerimiz ise ülke olarak ta , takımlarımız olarak ta yaklaşmaya çalıştığımız ülkelerin çok gerisinde olursa bu çıkmaz sokağın bir gün biteceğini tahmin etmek hiçte zor olmayacaktır.
Oyuncuların başka ülkelerde oynadığı ücretin 4-5 katından aşağıya ülkemizi tercih etmeyişleri ve vergilerini de kulüplerimize yüklemeleri, Türkiye’yi , Çin, Katar gibi ülkelerin kategorisine koymaları çok üzücüdür. Bu izahları yaparken ülkemizde çalışan yerli – yabancı teknik adamların veya oyuncuların bu ücretlerini hak etmediklerini söylemiyorum. Onlar daha üst düzey kazançta hak edebilirler. Ancak milli takımı 38.sırada, Avrupa ve Dünya sıralamalarında adı geçmeyen kulüp takımlarının saman alevi gibi parlayan kısmı başarılarının olduğu Türkiye’de bu ücretlerin ödenmemesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
Ve yine futbol ailesini (futbolcu-hoca vs ) kulüplerimizle buluşturan menajer, aracı şirket ve komisyoncuların aldıkları fahiş ücretler (bazı durumlarda oyuncudan fazla ) de gündeme alınması ve ülke gerçeklerimize göre kurallara bağlanması gereken diğer bir husustur. Bu konular dikkate alınmayacak, ertelenecek hususlar değildir.
Kimseyi kırmamak adına başkanı olduğum Kayserisporumuzdan örnek verecek olursak; kulübümüzün yıllık geliri , ( ligde kalıp, 7-8.sırada bitirirsek ) sponsorlarla birlikte 70 -80 milyon TL civarındadır. 140-150 milyon TL civarında geçmiş yıllardan gelen borç mevcuttur. Benim bu durumda gelirimin yarısını 1 sezonluk futbol takımı giderlerine ayırıp, kalanı da geçmiş borç , faiz , döviz kuru farkı ve diğer giderlere ayırmam gerekmektedir. Ekonomik olarak sürdürebilecek mantık bunu gerektirir. Yani Futbol takımı ve teknik heyete harcayabileceğimiz normal total rakam en fazla 25-30 milyon TL ( 5-6 milyon Euro ) olmalıdır. Halbuki süper ligin en ucuz kadrolarından birine sahip olmamıza rağmen takıma yıllık harcamamız 14-15 milyon Euro’yu bulmaktadır. Aslında Kayserispor ‘dan toplam 14-15 milyon Euro kazanan teknik heyet ve futbol takımı ülkemizde her takımda bu rakamın birazda fazlasını kazanabilirler. Ancak yakalamaya çalıştığımız Avrupa veya ileri liglerde alabilecekleri ücret bizdekinin 1/3 , 1/4’ü kadardır. Diğer takımların ise durumu daha da vahim olup , iddia ediyorum ki şu anda Türkiye’de futbol oynayan veya takım çalıştıran yerli – yabancı oyuncu ve hocalar bu ücretleri futbolda çok geri kalmış petrol zengini ülkeler veya çok özel projelerle yola çıkan futbolu tanıtmak isteyen ülkeler hariç hiçbir ülkede alamazlar.
Kimsenin aldığını, kazandığını sorgulamak istemeyiz ancak deniz bitmek üzeredir. Eğer bir takım iki yıl üst üste Süper Lig şampiyonu oluyor, şampiyonlar liginden her yıl 50 milyon Euro kasasına koyuyor. Stadı dolu , ciddi sponsorluklar var ve ürün satışı rekor seviyede olmasına rağmen borcu 2 yılda 250 trilyon artıyorsa birilerinin bu gidişe ‘DUR’ demesi gerekmektedir. (Sportif başarı elde edemeyenlerin durumu daha da vahimdir. )”
Söz konusu sorunların çözümü için acilen Kulüpler Yasasının çıkarılması gerektiğini vurgulayan Bedir, “Kulüplerin harcamalarına belli kıstaslar getirilmeli, borçlanmalar ve futbol ailesine yapılacak ödemeler kulüp gelirlerinin (kulübün yıllık geliri ile borçları kıyaslanarak gelirin belirli bir kısmı borçlar için mahsup edildikten sonra ) belirlenen bir oranı kadar olmalıdır. ( Örneğin yıllık gelirini en fazla % 30-40’ı futbol ailesine harcanabilir.Bu oran kulübün yıllık gelir ve borçlarına göre değişebilir.) Bu harcamaların miktarı mutlaka TL cinsinden olmalı,yabancı para birimleriyle bütçe oluşturulmamalı mümkün olduğunca Türk lirası ile sözleşmeler imzalanmalıdır.Tazminat veya sözleşme fesih bedelleri de kontratlara açıkça yazılmalı ve bu riskler de bütçe dahilinde olmalıdır. Lisanslama ve kurallara uyum konusunda UEFA kriterleri esas alınmalı ve kısa bir geçiş dönemini müteakiben tavizsiz uygulanmalıdır. Bütün bu uygulamaları takip, denetim ve gerçekleştirmek adına yetkili olmak üzere (Süper Lig Birliği ) acilen kurulup, kanunla yetkilendirilmelidir. Futbolda öncü ve önde 10 ülkede olduğu gibi halen TFF nezdinde olan bir çok yetki ve sorumluluk işin gerçek sahibi Süper Lig takımlarının oluşturduğu kuruma verilmeli, TFF ise alt ligler, milli takım ve futbolla ilgili diğer konularda faaliyetine devam etmelidir. Aynı zamanda ‘Süper Lig Birliği’ faaliyetlerini de denetleme görevi olabilmelidir. (Yeni düzenlemeler yapılıp yeni kurumlar ihdas edilene kadar TFF ve kulüpler birliği çok sıkı bir işbirliği ile, kulüplerimizin akıl ve mantığın gösterdiği şekilde faaliyet göstermesini sağlamalıdırlar.Bir otorite tarafından yol gösterip,tüm kulüplerimizi eşit şekilde etkileyecek yöntemlere mecbur tutulmadıkça; rekabet,hırs ve ‘mutlaka sportif başarı’ egosu devam edecek ve Türk futbolu adına beklenen ‘acı son” hızlanacaktır.Önceki yıllarda saklanmaya çalışılan ancak günümüzde yüksek sesle dillendirilen “kulüp feryatları” bu tehlikedeki en önemli işaret fişeğidir” ifadelerini kullandı.