MEZHEP VE MEZHEPLER
Mezhep Arapça bir isimdir. Gidilen yol, tutulan, takip edilen, dinî anlamda, kişinin ibadetlerde uyguladığı tavır, görüş anlamındadır.
İnsan fıtratının yaratılışının birbirinden farklı bulunuşu, aklının, anlayışının, kavrayışının farklı derecede oluşu, coğrafi, kültürel vesair sebeplerden dolayı, örfün, bulunduğu yerin, mensubu olduğu milletin özelliklerinin sonucunda mezhepler (görüşler) ortaya çıkmıştır.
Görüşlerin (mezhepler) seviyesi ne olursa olsun, kimilerinin takipçileri günümüze kadar çeşitli sebeplerin sonucu gelmiş iken, bazılarının takipçileri kendilerinden sonra kalmamıştır. Bu kalmamışlığın nedeni o müçtehidin (ilim adamı) içtihatlarının zayıflığından değil, çeşitli sebeplerden dolayı olmuştur.
Günümüzde yaşayan mezhepler yalnız dört tane değildir, Caferiyye, Şia, Zeydiyye, İbadiyye gibi mezhepler bugün Türkiye, İran, Suriye, Pakistan, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Hindistan, Türk Cumhuriyeti olan diğer devletlerle Afrikanın çeşitli ülkelerinde bulunmaktadır.
Fıkıhta mezhepsizlik mümkün değildir. Değildir derken, görüş, düşünce sahibi anlamındadır. Yoksa din anlamında değildir. Birbirinden farklı görüş (mezhep) sahibi olunur. Mezheplerde dikkat edilmesi gereken konu şudur. Bazen iyi niyetle yapılan fikirler görüşler (mezhepler) Kur’an’ın dışında olursa, insanı dinden çıkarır. Misal; Mezhepler din olmadığı için, mezheplerin görüşlerini İslam’ın önüne geçirip Allah’ın kitabına saygı göstereceğiz diye Allah’ın kurallarını, yine Allah’ın kitabı Kur’an ı okumada merasimlere bağlayarak, yok abdestsiz okunmaz, yok Türkçe meali olmaz, diz çökeceksin gibi çok çeşitli icatlar edilmiştir. Bunlar doğru değildir. Kur’an’ın açıkladığı İslam’a uygun değildir. İslam’da ruhbanlık bulunmadığı halde, bu dinin dindarlarıyız diyenler tarafından İslam’ı bir ruhban sınıfının dini haline getirmişler ve Hıristiyanlıkta ki hurafe din anlayışlarını tatbik eder hale gelmişlerdir.
Kur’an’ın koyduğu ölçülere göre inananların takvası, yani ameline göre Allah’a yakın olacağını belirtmişken, Kur’an dışından edinilen ölçülerle filanın sülalesinden gelenler peşin takva sahibi yapılmış, rütbeler dağıtılmıştır. Hâlbuki İslam’a göre Peygamber’in soyundan gelenlerin Peygamber’in soyundan gelmeyenlere göre kesinlikle bir üstünlüğü yoktur. Buna, Hz. Peygamber’imizin amcası Ebu lehebin durumları Kur’an da açıklanarak cevap verilmesine karşı hala inatla yok böyledir diyenler maalesef hem var, hem de pek çok söz de İslam’ı anlatan kitaplardan tutun da ilmihallere kadar mevcuttur.
Bunlar Kur’ana uygun değil dediğiniz zaman, koca ecdat bunları böyle uyguladı da size ne oluyor? Onlar kavuklu, cübbeli, sakallı halleriyle bilmiyorlardı da, siz mi biliyorsunuz? gibi savunmalarla çaresizliklerini ortaya koyuyorlar. Bizde, Allah’ın Kur’an’da hüküm koyma yetkisinin sadece kendine ait olduğunu ayetle hatırlatıyor ve diyoruz ki: Delil ayet. Onlar’da diyor ki; delil atalarımız, kavuklu, cübbeli âlimlerimiz, hocalarımız diyorlar fark bu.
“Ayrılığa düştüğünüz her hangi bir konuda hüküm
vermek (din koymak) Allah’a mahsustur.” (42/Şura, 10)
“Hüküm (din koymak) ancak Allah’ındır. Allah hakkı (doğru olanı) anlatır ve Allah, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” (6/Enam 57)
Açın ilmihal kitaplarını, dini konuları anlatan namaz hocası gibi veya hadisleri anlatan bazı kitapları neler göreceksiniz? Hepsini burada yazmak mümkün değil ama birkaç misal verebiliriz. Domuz dışındaki hayvanların etlerinin haram edilişi, erkeklere altın takmanın haram edilişi, Kur’an’ın abdestsiz okunmaz denilişi, oruç bozanın iki ay kefaret orucu tutar denilişi gibi pek çok konu Kur’an a rağmen kitaplarda mevcut, müftüler ve hocalar tarafından hala anlatılıyorlar.
“Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak, bu helaldir, şu haramdır demeyin, çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Kuşkusuz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.” (16/Nahl 116)
Yenmesi haram etlerin bir kısmı Maide suresi 3üncü ayette bir kısmı Enam suresi 145. ayette açıklanmıştır. Bakara 173, Nahl 115. ayetlerde hangi hayvanların sadece eti haram kılınmış, postu, yağı, dişi gibi kısımları haram değil, onun için kullanılıyor. Ayetlere iyi bakılırsa domuzun eti diyor, domuzun başka şeyleri sayılmıyor. Domuz dışında ki hiçbir hayvan haram olarak anılmıyor. Milletlerin örfüne adetine, zevk ve isteğine bırakılmış, yiyenlere haram yedin…