Doç. Dr. Bolat: “İran, Suriye politikasıyla İslam devleti söylemine aykırı hareket etti”
Erciyes Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Ortadoğu Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Bolat, terör örgütlerini bahane ederek İdlib’deki Müslümanların üzerine bomba yağdıran İran’ın, İslam devleti söylemine aykırı hareket ettiğini söyledi.
Suriye’de İdlib özelinde gelinen süreci değerlendiren Bolat, Astana süreciyle Suriye’de barışın sağlanmasına yönelik adımlar atılmasına rağmen, süreç sonrasında bir takım paylaşım politikaları çerçevesinde özellikle İdlib’de yeni saldırıların başlatıldığını ifade etti. Beraberinde Tahran Zirvesinde, Rusya, Türkiye ve İran birlikteliğinin yara aldığını kaydeden Bolat, “Tahran Zirvesi başladığı esnada İdlib’e yönelik bir takım operasyonlar yapılmaktaydı. Rusya ve İran bu operasyonları destekleyici politikalar gütmekteydi. Oysa Türkiye, operasyonların devam etmesinin, Suriye’de barışın oluşmasına engel teşkil edeceğini, çünkü operasyonun sonuçlarının yeni göç dalgalarını harekete geçirerek doğrudan Türkiye’yi etkileyeceğini, dolayısıyla kendisinin kaldıramayacağı yükü doğrudan Avrupa’ya yönlendireceğini beyan etmiştir. Bu zirvede özellikle Türkiye ve İran arasında bir takım adı konulmamış krizler de ortaya çıkmıştır. Her ne kadar üç devlet Amerika’ya rağmen birlikte hareket ederek bölgede barışı sağlama gayretleri gütse de kendi içinde de bir güç mücadelesi verildiğini anlamaktayız. Bunun da müsebbibinin İran olduğu anlaşılmaktadır.” dedi.
“İran’ın Tahran Zirvesindeki Şark kurnazlığı Soçi’de tersine döndü”
İran’ın Tahran Zirvesi’nin kapanışında, uluslararası teamüllere aykırı biçimde kapanış oturumunu canlı yayınlamasının altında yatan nedenin, Türkiye’nin İdlib’deki saldırıları durdurma iddiasındaki başarısızlığını dünya kamuoyuna duyurmak olduğunu belirten Bolat, Türkiye’nin Soçi’deki görüşmede sergilediği net duruşun, İran’ın yaptığı Şark kurnazlığını tersine çevirdiğini dile getirdi. Bolat, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu tür zirvelerin özellikle kapanış oturumları genelde basına kapalı yapılır. Fakat İran burada teamüllere aykırı olarak bu kapanış oturumunu canlı yayınlamıştır. Türkiye İdlib’e yönelik saldırıları durdurma amacıyla zirveye katılmıştır. Zirve bildirisinden de muğlak bir ifade çıkmıştır, kesin bir ateşkes çıkmamıştır. İran canlı yayında Türkiye’nin bu iddiasında başarılı olamadığını tüm dünyaya ilan etmiş oldu. Fakat İran’ın bu hamlesi bumerang etkisiyle kendisine döndü. Çünkü Türkiye şu anda bölgede hiçbir gücün göz ardı edemeyeceği role sahip bir ülkedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, zirveden sonra yaptığı açıklamada Türkiye’nin tavrını net biçimde ortaya koymuştur. İdlib’deki saldırılar durmaz ise Türkiye’nin artık kendisine ait yeni politika oluşturabileceğini beyan etmiştir. Bir diğeri de örtülü olarak AB’nin olaylara müdahil olmaması durumunda yeni göç akımlarını Türkiye’nin durdurmayacağına yönelik tavırdır. Bunun üzerine Tahran zirvesinden on gün sonra Soçi’de yeni bir görüşme düzenlenmiş ve bu görüşmede hem Türkiye’ye gerçekleşmesi muhtemel göç dalgası önlenmiş hem de bölgedeki terör örgütleriyle sivil halk arasında bir ayrım yapılması kararına varılmıştır. Esasında bu, İran’ın yaptığı bu kurnazlığa karşı Türkiye’nin gösterdiği ciddi bir diplomatik başarıdır.”
“Türkiye’ye rağmen Suriye’de herhangi bir oluşum söz konusu olamaz”
Bolat, İran’ın İdlib sürecinde, kuruluşta ortaya koyduğu İslamî politikaya aykırı davrandığına da dikkat çekti. Türkiye’nin devam eden kararlı tutumunun gelecek yıllarda bölgedeki dengeleri Türkiye lehine çevireceğini inandığını sözlerine ekleyen Bolat, “İran bildiğimiz üzere Şii Müslüman bir devlet. İdlib’de yaşayanlar da mezhebi farklı olsa da Müslüman. İran burada başlangıçta ortaya koyduğu ’İslamî Rejim’ İddiasına aykırı hareket etmiştir. İran’daki yeni rejim bölgedeki Müslümanların birliği ve onların hamiliği gibi bir takım iddialarla ortaya çıkmıştır. Hatta bundan dolayı bir süre bölgede rejim değişikliği politikaları izlemiş ve Müslümanların birlikte hareket etmeleri gerektiğini savunmuştur. Ancak şimdilerde kendi çıkarları gereği, İdlib’de Rusya ve Esad Rejimi ile birlikte hareket ederek Müslümanları bombalanması politikasına destek vermeye başlamıştır. Türkiye’nin Osmanlı Devletinden gelen dışlayıcı değil, tüm bölge halklarını kapsayıcı anlayışı İdlib’de de kendisini ortaya koymuş ve Türkiye’nin bu başarılı hamleleri İdlib’e yönelik saldırıları, terör örgütleri hariç olmak üzere durdurmuştur. Şu noktadan sonra Türkiye’ye rağmen Suriye’de herhangi bir oluşumun ortaya çıkma ihtimali azalmış durumdadır. Suriye’deki mesele yakın ya da uzak bir zamanda çözülecektir. Ancak Suriye asla olayların başlamasından önceki bir Suriye olmayacaktır. Türkiye ise olayların başlamasından önceki durumla karşılaştırıldığında daha etkili nüfuza sahip bir ülke olarak ortaya çıkacaktır” ifadelerini kullandı. -iha