NE KADIN’LIKMIŞ ERKEKLERE DERT OLDU
Kadın… İnsanlığın sürdürülmesindeki en büyük taş.
Günümüze kadar ki dönemde kadınların yaşadıkları problemler öyle çok ve cinsiyetçi ki… Tabi onca geride bıraktığımız dönemden sonra biz kadınların geldiği son nokta: Öldürülmek. Ayan beyan…
Sadece bu hafta içinde 5 kadın cinayeti işlendi. Tabi haberimiz olan sayı bu. Yaşı gözetilmeksizin taciz ve tecavüze uğrayan onca kadın! Hatayı nerede yapıyoruz? Eksiğimiz Adaletin işleyişi ya da yasaların etkin olmayışı mı?
Böyle elim hadiselerle karşılaştığımızda Ülkece sokaklara, meydanlara dökülüp, sosyal mecralardan sesimizi duyurup bir tepki oluşturma çabasına giriyoruz. Peki ya tepki koyan insanların içinde bu cani-sapkın kişilerin de olması? En başta kendimi sorgulamama sebep olan bu topluluğu ‘üzüm-çöp’ şeklinde ne zaman ayrıştırabileceğiz?
Cinsiyetçiliğin daha doğmadan çocuklar için üretilen pembe-mavi renkli kıyafetler alınarak başladığını ne zaman farkedeceğiz? Konuyu sadece kadın cinayetleri, taciz-tecavüzleri olarak sınırlandırarak hatayı farkında olmadan en başında yapıyoruz. Aile içerisinde başlayan hiyerarşik etkinin bilinç ve altında bıraktığı psikolojik sorunlar, gelişimini tamamlayan bireylerin topluma karışmasıyla başladığını gözden kaçırıyoruz. İş yerinde kadınların uğradığı statüsel zorbalıklar, mobbingler, iş veren ve çalışma arkadaşı tacizleri (ki sadece sözlü olmuyor) hep gelişim çağında yaşanılan duygu baskılanması ve sözlü-fiziksel şiddetin vücut bulmuş hali. Her eğitim önce ailede başlar. Ebeveynler kendi fikir ve yaşama biçimlerini yetiştirdikleri çocuklarına aşılamak, dikte etmek yerine; verilmesi gereken temel basamakları öğretmeli. Böyle büyüyen bireyler aklen-manen sağlıklı olup, toplumu olumlu şekillendirecektir.
Bu katliamların, sapkınlığın sonunu nasıl getireceğiz bilmiyorum ama bir an önce toplum ve devlet olarak kendimize çeki düzen vermek zorundayız. Hukuki boşlukları, geç gelen hatta çoğu zaman bir türlü yerine getirilemeyen adalet sistemimiz süzgeçten geçirilmeli. Hastalıklı bireyleri toplumdan ayrıştırmalı, gerçekleştirdikleri şiddeti hiçbir zaman unutmayacakları şekilde yaşatmalıyız. Sadece suçlular değil, bize de çok fazla sorumluluğun düştüğünü, yaşanılanları da ölenler gibi unutmamalıyız.