DİNİ ALLAH’A HAS KILMAK 4

BİRLİK  VE  BERABERLİKTİR:  3/ Ali İmran  103.  “ Hep  birlikte  Allah’ın  ipine  İslam’a  sımsıkı  yapışın,  parçalanmayın…”  yine  Ali İmran  105.  Ayet  gibi.  Belki de  insanlık,  özelde de  İslam  alemi  ve  Türkiye  bu  ayetlerin  anlaşılamamasının  sıkıntısını  çekmektedirler.  Birlik  ve  beraberlik  şuurunu  kaybetmekle  dengenin  bozularak,  devlet  ve  millet  olma  vasıflarının  dağılacağına  ve  kaybedileceğine  dikkat  çekilmektedir.  Birlik  ve  beraberliğin  kıymeti  anlaşılmazsa,  sahip  çıkılmazsa,  sosyal  hayat  bozulup  kirlenecek,  sosyal  pislikler  o  toplumun  hayat  damarlarını  kesecek,  Allah’ta  o  toplumda birlik  ve  beraberlik  emri  yaşanmadığı  için,  öncelerdeki  milletlerde  olduğu  gibi,  cezalandırma  metodunu  devreye  sokacaktır.  İlahi,  vahye  karşı  ayak  direyenler,  hep  bu  kötü  alışkanlıkları  yüzünden,  bölünüp  dağılmanın  ne yazıktır ki,  kurbanı  olacaklardır.

BOZGUNCULUK:   11/ Hud  85. “ Ve  ey  kavmim!  Ölçüyü  ve  tartıyı  adaletle  yapın;  insanlara  eşyalarını  eksik  vermeyin;  yeryüzünde  bozguncular  olarak  dolaşmayın.”  Yine  Hud  116.  Ayet  gibi.   11/ Hud  117. “  Halkı  iyi  olduğu  halde  Rabbin,  haksızlıkla  memleketleri  helak  etmez.”  Ne  yazıktır ki,  insanlığın  İslam  aleminin  ve  Türkiye’nin  bu  ayetlerin  emrine  pek  değer  vermemeleri  acaba  bu  ayetlerin  İslam’ın  emri  değil  gibi  bir  yanlışa  düşmeleri midir?  Bunlar  niçin  İslam’ın  şartı  olarak  öğretilmemiştir.  Bozgunculukla  ilgili  diğer  ayetler.  13/ Rad  25,  16/ Nahl  88,   26/  Şuara 183,  28/  Kasas  83  ve  benzeri  ayetler  İslam’ın  şartı  değil mi?

HOMOSEKSÜELLİK:   7/ Araf  81. “ Çünkü  siz,  şehveti  tatmin  için  kadınları  bırakıp da  şehvetle  erkeklere  yanaşıyorsunuz.  Doğrusu  siz  taşkın  bir  milletsiniz.”  Allah,  insan  denen  varlığa  aile yuvası  kurup  hayatlarını  zevkle  sürdürmelerini  ve  insan  neslinin  devamı  için  cinsel  güç  verip,  bu  gücü  doğru  yolda  kullanması  içinde  nikahı,  yani  evlenme  hukukunu  göstermiştir.  Bu  hukuka  göre  hayatlarını  sürdürenler  nefislerini  kirletmeyerek  meşru  yollarla  tatmin  olmuşlar  ve  hem  kendilerini  hem de  toplumlarını  günah  ve  kirlenmekten  korumuşlardır.

Cinsel  gücün  sapıklık  yönünde  kullanılması,  hem  günaha  ve  kirlenmeye,  hem de  aklın  devre  dışı  kalmasına  sebep  oluyor  ve  zihinler  hastalanıyor.  11/ Hud  78.    “ …İçinizde  aklı  başında  bir  adam  yok mu? Dedi.”                           11/ Hud  82.  “ Emrimiz  gelince,  oranın  altını  üstüne  getirdik  ve  üzerlerine  pişirilip  istif  edilmiş  taşlar  yağdırdık.”   Cinsel  şehvetin  helal  yolla  değil de  nefsi  kirleterek  zihni  bozması  hem  ferdi  hem de  toplumu  nasıl  helake  sürüklediğini  geçmiş  LUT milletinden  uyararak  bildirmektedir.  Zaten  hukuki  yollar  dışında  olan  cinsi  birleşimler,  Kuran  tarafından  zina  olarak  açıklanmaktadır.   17/ İsra  32.  Zinaya  yaklaşmayın,  zira  zina,  bir  hayasızlık  ve  çok  kötü  bir  yoldur.”  Cinsel  sapıklık,  toplumun  ahlaki  dengelerini  bozduğu  gibi  fertlerinde  dengelerini  mahvetmektedir.  Ne  yazıktır ki,  bunun  gibi  hayati  değeri  olan ayetler  İslam’ın  şartı  olarak  görülmemiş  ve  topluma  öğretilmemiştir.   Allah,  vahyini  insanlığa  gönderirken,  insan  hayatında ki  kötülükleri  uyarıp  değiştirmek  istemiştir.  Aşiret  toplumundan,  hukuk  toplumu  olmaya  yönlendirmiş,  kaybolan  hak  ve  hukukun,  yok  olan  barışın  tekrar  insanların  hayatına  ve  dünyaya  huzur  getirmesini emretmiştir.  Yani  yanlışlıkların,  bağnazlıkların,  hurafelerin,  aklı  ve  çevreyi  kirletenlerin  hem  dünyada  huzur  bulamayacaklarını,  hem de  ahretlerini kaybedip  cehennemde  cezaya  çarpıtılacaklarını  haber  vererek  insanlığı  ikaz  edip  uyarmaktadır.

Hem  insanlığı  hem de  özelde  Müslümanları  şahsiyetli  toplum  olmaları  yönünde  dirilmelerini,  zihinlerini  ve  gönüllerini  zincire  vuranları,  akıllarını  kullanarak  kırmalarını  ve  böylesi  esaretlerden  kurtulmasını  emretmektedir.  Ne  yazıktır ki,  insan yanlış  davranarak  dünyasını  ve  ahretini  kendi  elleriyle  düşüncesizliğinden  dolayı  kaosa  çevirerek  içinden  çıkılmaz  bir  ortama  çevirmiştir.  Aklını  çalıştırmayarak  bunları  İslam’ın  şartı  olmaktan  çıkartıp,  Allah’la  nasıl  ayaklaştığının  farkında  bile  olmamaktadır.

İŞ  VE  TİCARET  AHLAKI:    4/ Nisa  29.  “ Ey  iman  edenler!  Karşılıklı  rızaya  dayanan  ticaret  olması  hali  müstesna,  mallarınızı,  batıl  yani  haksız  ve  haram  yollar  ile  aranızda  alıp  vererek  yemeyin.  Ve  kendinizi  öldürmeyin, Şüphesiz  Allah,  sizi  esirgeyecektir.”  4/ Nisa  30.  “ Kim  düşmanlık  ve  haksızlık  ile  bunu  yani  haram  yemeyi  veya  öldürmeyi  yaparsa  bilsin ki,  onu  ateşe  koyacağız,  bu  ise  Allah’a  çok  kolaydır.”    Karşılıklı  rızaya  dayanan  mal,  para,  emek,  ücret  vb.  alış  veriş,  çalışma,  çalıştırma  çeşitleri,  hem  fertler,  hem de,  onların  teşkil  ettiği  toplum  için  faydalıdır;  bu  sebeple de meşrudur.  Rızasız  ve  haksız  kazançlar  ise  geçici  refah  ve  menfaatler  sağlamakla  beraber,  arkasından  isyanlar,  ihtilaller  ve  felaketler  getirir.  Ayet  başkasının  malını  yemeyin  demek  yerine,  mallarınızı  diyerek,  milli  servet  mefhumuna  ışık  tutmaktadır.  Mali  haksızlıkların  getirdiği  felaketlerden  birisi  ve  belki  en  önemlisi  katilliktir,  haksızlıkla  ve  haram  yollardan  servet  yapmak,  fert  ve  cemiyet  olarak  adım,  adım  ölüme  gitmek  demektir.  Çünkü,  ferdi  intikam  duygusu,  ferdi  öldürmelere  yol  açarken,  sosyal  sınıflar  arası  intikam  duygusu da  sosyal  patlamalara  ve  ihtilallere    sebep  olmaktadır.  Toplumun  ve  ferdin  en  büyük  uyması  gereken  hak  ve  hukuk  işlerinden  olan  bu  iş ve  ticaret  ahlakı  neden  İslam’ın  şartı  olarak  belirtilmemiştir  anlamak  mümkün  değildir.  Bunun  sonucunda  toplumun  ve  ferdin  geldiği  sonuç  bugün  budur.

Haram  lokma  gönül  ülkesine  atılan  bir  bombadır.  Bombaların  atıldığı  yerde  hak  hukuk  aramak  elbette ki  imkansızdır.  Dünya  insanlığını  bu  benzeri  haramlardan  kurtarmadıkça  kirlenme  devam  edecek  ve  haramı  helalı  ayırmak  zor  olacaktır.  İşçi  çalıştıranlar  işçilerine  alın terlerinin    karşılığını  tam  verseler,  yani  biraz daha  fazla  para  verseler  cirolarından  eksilme  olmayacaktır.  Yani  çalışan  çalıştığının  tam  karşılığını  alınca  çalıştığı  işine  daha  fazla  önem  verecek  ve  iş artışı  daha  fazla  ve  güzel  olacak  tahminindeyim.    Patron  işçisinden  alın terini  vermeyerek  alıyor,  işçi de  patrondan  işi  yavaşlatıp  savsaklayarak  veya  arızalı  ve  defolu  yaparak  hakkını  alacağını  zannediyor  ikisi de  haram  yiyip  birbirini  aldatıyorlar.               36/ Yasin  47.  “ Allah’ın  doyuracağını  ben mi  doyuracağım? “  sözü  bazen  söyleniyor,  kim  kimin  malını  kime  vermek  istemiyor,  o  mal  o  insana  imtihan  olarak  verildiğini  unutanlar  bu  ve  benzeri  sözleri  söylerler.  Kainatı  idare  eden  Allah,  fakirlikle,  yoksullukla,  açlıkla  ilgilenerek,  işçiyi,  patrona,  patronu da  işçiye   muhtaç  ederek,  birbirlerine  karşı  sorumlu  tutup  imtihan  etmektedir.  Bakalım  imtihanı  kim  kazanacaktır,  umarım  ikisi de  kazanır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.