PEYGAMBER’LER DE YANILIRLAR(9)
İşte Kur’an’ın karanlık olarak nitelediği cahilce düşünmeyi akleden, düşünen kalbe değil de, efsaneye dayandığının en güzel delilidir. Ve bu hürmetine, hatırına, kutsallığına inanmanın, boş, bir avuntu olduğu, açık seçik ayetlerde açıklanıp uyarılıyor.
Bir olayda Medine’de, Hz. Peygamber’in oğlu İbrahimin ölümünde yaşanmıştır. Hz. Peygamber’in oğlu İbrahimin öldüğü gün, tam bir güneş tutulması gerçekleşir. Bu beklenmeyen hadise, halk tarafından, tabitatında, Peygamber’in oğlunun ölümü ile, Peygamber’in yasına iştirak ettiğine işaret olarak kabul ettiler. Hz. Peygamber hutbeye çıktı, insanlara şu uyarıyı yaptı.
“Ay ve güneş Allah’ın ayetlerinden bir ayettir ve Allah ne Muhammed’in oğlunun ölümü nede bir başka-sının doğumu için ayetlerini değiştirmez” (Ebu Avane, müsnet 2/371)
Dikkatle bakınız, burada mesajın yani Kur’an’ın özü bozuluyor. Nasıl, eksiltme ve artırma yoluyla, burada ki anlayış şu, arttırarak, Hz. Peygamber de, olmayan vasıfları yükleyerek, sevgi sonucu oluşmuş. Burada ki sevgi, aşırıya kaçmış. Allah’ın kanunu gereği, güneş ve ay yörüngesinde devam ederken, güneş tutulması oluyor, insanlar da aşırı sevgiden dolayı, Peygamber’in yasına üzüntüsüne, güneşin de ortak olduğu zannına kapılıyor. Bunun doğru olmadığı, Hz. Peygamber tarafından böylece açıklanıyor.
Tarihin her döneminde ve her Peygamber’in ümmetinde, rastlanan bir aşırılıktan, Hz. İsa örneği ile Hz.peygamber yine ümmetini ve insanlığı uyarıyor.
“Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı aşırı yücelttik-leri gibi, sizde beni aşırı yüceltmeyin, ben sadece ve sadece bir kulum. O halde Allah’ın kulu ve elçisi deyin.” (Buhari, Enbiya 64.48, 3/1271 İbni Hibban, Sahih 2/137 = Ahmet b. Hanbel, Müsnet 1/24, 3/153)
Bakın, şimdi biz ne yapıyoruz, bize model olan, Hz. Peygamber ne yapıyor.!
Bir adam, Hz. Peygamber’e dedi ki: Ey Muhammed! Ey efendimiz, Ey Efendimizin oğlu! Ey en hayırlımız, Ey en hayırlımızın oğlu! Rasulullah hemen müdahele etti: “Ey insanlar! Sözlerinize dikkat edin ki, şeytan sizi hükmü altına almasın! Ben Abdullah’ın oğlu Muhammed’im! Allah’ın kulu ve elçisiyim! Vallahi beni, Allah’ın, beni yerleştirdiği konumdan daha fazla yüceltmeye kalkma-nız hoşuma gitmez.” (İbni Hanbel 3/153)
Hz. Peygamber, hem Hz. İsa’ya yapılan aşırı yüceltmeyi, hem de kendisi için yapılan yüceltmeyi, müslümanlara ibretle haykırırken, biz, işin doğrusu bu, ama dikkatli olalım deyince, kınanıyor ve sapık sayılıyoruz. Hem Hz. İsa’nın, hemde Hz. Peygamber’in, iyi niyetle, aşırı yüceltilmesi, sonra olağanüstüleştirilmesi, daha sonra insanüstüleştirilmesi, en sonunda ilahlaştırılması, bizler tarafından değil, Hz. Peygamber tarafından açıklanıyor. İnsanlara uyulması gereken delil, Allah’ın emri Kur’an ve Hz. Peygamber’in hadisidir diyorsunuz, insanlar bunu kabul ediyor. Fakat fiiliyatta, hayatlarında, yaşamda tam tersini yapıyorlar. Bu deliller yerine, birbirlerinden kulaktan duyma şeylere uyuyorlar. Kur’an’la çelişen, Hz. Peygamber’ce söylenmeyen, ancak Hz. Peygamber söylemiş yalanına dayanarak doğru sanılıyor. Peki Hz. Peygamber, Allah’ın emrine ters bir davranış ve söz söyler mi? Hem bu hadisleri söyleyecek, sonra da bu hadislerini yalanlayan hadis söyleyecek, buna da inanılacak. Sadece, Hz. Peygamber söylemiş, diyerek yalan uydurmalara teslim olunacak, bu doğru olmayan bir davranıştır. Biraz düşünüp, iyi anlayıp aklımızı kullanarak, ayet ve hadislerle karşılaştırıp, doğru mu eğrimi anlaya biliriz.
Yanılmazlar diyenlerde yanılmaktadırlar. Çünkü yaratılan kullar illaki yanılırlar. Yanılmayan ve şaşırmayan ancak Allah’tır bu böyle biline.!
Bana, hadisi ve sünneti inkâr ediyor diyen olursa, diyenlerin dilleri, gözleri ve kalpleri yanar ve iftira etmiş olurlar, çünkü gerekli yerlerde ve konularda Kur’an’a uygun, Kur’an’la paralel düşen, hadisleri ve sünneti misal vererek, yazıyorum ve uygulanmasını hayatımda yaşamaya çalışıyorum.