ÖLEN KİŞİYE NE YAPILIR?
Ölmüş bir insan için, yıkanıp, kefenlenip, cenazesi için dua edilir. Yani bu günkü cenaze namazı denilen, dini bir duadır. Cenaze namazı, namaz değil, ölen insan için Allah’tan af dilenmesidir. Dikkat edilirse meyyit, veya meyyitler yani ölmüş kişi için duaya denir, namaza denmez. Namaz rüku ve secdesi olan ritüele denir, cenazede rüku ve secde yok sadece ölen insan için Allah’a bağışlaması yönünde dua edilir. Bu bir Müslüman’ın bir Müslüman’a yapması gereken görevlerinden birisidir.
Mezara götürülür ve kabre defnedilir, defnedilirken cenazenin başında olanlar, Kurandan dua ayetlerini bilenler, gerek ölmüş o cenaze, gerek o kabirde ve dünyanın neresin de olursa olsun diğer ölmüşler için, ve de hayatta olan kendileri, anne, babaları ve bütün Müslüman’lar için, Allah’a dua edip bağışlanmaları için yalvarırlar. Kuran’dan dua ayetleri bilmeyenler, kendi bildikler dilden içlerinden gelen şekliyle, hem kendileri, hem anne, babaları, hem bütün Müslüman’lar ve ölen kişi için, Allah’tan bağışlaması için dua edip dilekte bulunurlar. Bu arada cenazede bulunan diğer insanlar için de öğüt ve nasihat’ta bulunulur, bu kabre koyduğumuz kardeşimiz de dün bizim gibi yaşıyordu, ama bu gün öldü, Allah bu insana, ana, babamıza bütün ölmüşlerimize, yakın akrabalarımıza, bizlere ve bütün Müslüman’lara rahmet etsin, ölmüşlerimizin ve bizlerin günahlarımızı bağışlasın. Bizlerde bir gün bunlar gibi vefat edip dünyamızı değişeceğiz, ölmeden önce Allah’a kulluğumuzu yerine getirip, ahretimizi kazanalım gibi değişik şekillerde dua edip, yalnız Allah’tan bağışlanmamızı istemeliyiz. Bağışlanma isterken araya hiç kimseyi koymadan, hiç kimsenin hatırına, yüzü suyu hürmetine duamızı kabul et dememeliyiz. Duamızı direk ve yalnız, sadece Allah’tan beklemeliyiz.
Dua: Allah’tan kullar için merhamet, bağışlama, koruma ve kurtarmadır. Kuldan Allah’a ise yalvarma, özür dileme, sığınma, bağışlanma isteme gibi, Allah’la kul arasında iletişim kurmaktır. Bu iletişimde, Allah’tan kula hep af, bağışlama ve yardım gelirken, kuldan da Allah’a yalvarma, sığınma, affedilme gibi isteğin yanında bazen de, şirk, isyan, nankörlük, küfür gelebiliyor. 25/ Furkan 77. “De ki: yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin. Ey inkarcılar, siz Resulün bildirdiklerini kesinkes yalan saydınız, onun için azap yakanızı bırakmayacaktır.” Peygamberimiz ise, rivayete göre şöyle buyurmuştur, “ Dua ibadetin özüdür.”
Aslında, bir Müslüman’a, Allah yeter, Allah yetmiyor mu ki, başkasını devreye koyuyor, yani insan kendi kendisine sorması lazım, benim sağlığımda yapmam gerekeni, başkası benim için niçin yapsın. Normalde Allah’ın bizden istediği dua ile kendimiz, ana, babamız ve bütün Müslüman’lar için yapılacak dua yalnız Allah’tan istenmelidir. Yapılan dua ve temenni sadece Allah’a aittir, takdir de tamamen Allah’a aittir.
Bir de, sadakayı cariye diye bilinen, Salih evlat, yapılan yardımlar( cami, okul, çeşme veya benzeri hayırları ölmeden dünyada iken kişinin kendisinin yapması) faydalanılan ilim (dini ve milli yönde yapılan, doğru din anlayışını açıklayıp izah eden konular, milli yönde bütün insanlığın faydalanacağı bütün iyi ve olumlu eser, alet edevat gibi şeylerdir. Bunların üçü de insan ölmeden önce kendi kazandığı işlerdir. İnsan hayır ve hasenatını ölmeden yaşar iken kazanır, Salih evlada veya kötü evlada yine hayatta iken sahip olur ve evladını terbiyeli, dinine, vatanına, insanlığa hayırlı ve faydalı olması için yetiştirir. Gerek, sadakayı cariye, gerek Salih evlat, gerekse de faydalanılan ilim, bunları insan hayatta iken kendi gayretiyle kazandığı için, sonuçta bunlar o insanın amelidir. Bunların, sevabını verecekte, Allah’tır, Allah’ta o yapmış olduğu amelin karşılığını toptan vermiştir. Allah kimseyi kimsenin hatırına veya yüzü suyu hürmetine bağışlamayacağını, 9/ Tevbe 80. “Ey Muhammed, onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek, bu onların Allah ve Resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah fasıklar topluluğunu asla hidayete erdirmez.” Yine 11/ Hud 45. “ Nuh Rabbine dua edip dedi ki: Ey Rabbim şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.” 11/ Hud 46. “ Allah buyurdu ki: Ey Nuh çocuğun asla senin ailenden değildir. Çünkü çocuğunun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.” 9/Tevbe 114. “ İbrahim’in babası için af dilemesi, sadece babasına verdiği sözden dolayı idi. Ne var ki, onun Allah’ın düşmanı olduğu kendisine bildirilince, duadan vazgeçip babasından uzaklaştı. Şüphesiz ki, İbrahim çok yumuşak huylu ve pek sabırlı idi.” 43/ Zuhruf 40. “ Resulüm sağırlara sen mi işittireceksin, yahut körlere ve apaçık sapıklıkta olanları doğru yola sen mi ileteceksin.” Peygamberler bile yakınlarını kurtaramıyor ki diğerleri kurtarsın.