MEVLİD  VE  İLAHİLER

Mevlid  veya  Mevlüd;   doğum  yeri  veya  doğum  günü  manalarına  gelmektedir.  Mevlit :  sonraları  peygamberimizin  doğum  günü  veya  halk  arasında  kutsallaştırılan  kutsal  gecelerde,  ölüm  sonrası  cenaze  merasimlerinde,  düğünlerde  ve  hayırlı  bir  iş  yapılacağı  zaman  hemen  Mevlit   okutuluyor.  Mevlit  adeti,  ilk  olarak  604 Hicri,  1207  miladi  yılında  Mısır  Memlukluları  Fatımilerden Melik  Muzafferüddin  Kök Böri  tarafından  toplu  bir  merasimle  icra  edilmiş,  daha  sonraları da,  İslam  dünyasına  yayılmıştır. Osmanlılar da  ise,  Sultan  3. Ahmet  zamanında  resmi  merasim  halinde  camilerde  okutulmaya  başlanmıştır.  Mevlit’in  Arapça  olanı  var,  Kaab b. Züheyr el  müzenni’nin   Banet  Süad  isimli  mevlit  kasidesidir.  Yine    İmam  Büsiri’nin  Kasidetül  Bürde  veya  Bür’e  si  ile  Hemziyye si  gibi  daha  bir  çok  kaside  yazmış  kişiler  vardır.   Türkçe  olarak ta  bir  çok  eser  yazılmış  ve  en  meşhuru  Süleyman  Çelebinin  ( ölümü 1409.)  Vesiletü’n  Necat  isimli  ve  günümüzde  okunan  eseridir. Geniş  bilgi  için İslam  Ansiklopedisi 8/ s 171,176)  Mevlit  hakkında  Celalettin  Süyüti  ( ölümü  1505)  Hüsnül  maksat fi  ameli  Mevlit  isimli  eserinde,   İbni  Haceril  Askalani den  naklen  şöyle  bir  tespit  yapar.  Mevlit,  sonradan  ihdas  ( yazılmış )  edilmiş  bir  bidattır.  Eğer,  Sema  Teğanni,  şenlik  ve  sürur  haddi  aşarak  mekruh  ve  haram  derecesine  ulaşıyorsa,  o  zaman  mekruh  veya  haram  olur,  okutulmaması  ve  yasaklanması  gerekir. ( İbni  Haceri’l  Haysemi,  el  Fetavel Hadisiyye 59,  111)

Mevlid,  bir  şiir  olarak  okunabilir,  ancak  okunan  şiir,  ilahi,  kaside  ve  benzerleri  için  kelime  ve  cümleler de şirk  oluşumu  sözler  çağrıştırmamalıdır.    Mesela: Sırrı  fürkan  nuru  azam  hakkı  çün,  kudsü  Kabe,  Merve,  zemzem  hakkı çün,  gözü  yaşı  hakk çün  aşıkların,  bağrı  başı  hakkı çün  sadıkların,  Afvedüp  ısyanımız  kıl  rahmeti,  ol  habibin  yüzü  suyu  hörmeti.  Gibi   Zatıma  Mir’at  edindim  zatını,  bile  yazdım  adım  ile  adını,                                    sıdk  ile  beş  vakit  olundukça  eda,  Elli  vaktin  ecrini  eyler  hak  ata,  Aşikare  gördü  Rabbül  izzeti,  Ahirette  öyle  görür  ümmeti,   Ya  habiballah  bize  imdat  kıl,  son  nefes  didarın  ile  şad  kıl,   gibi  buna  benzer  çok  söz  var  bunlar gibi  söz  ve yazılar  doğru değildir.  Şirk  anlamı  taşıyan  ne  şiir,  ne yazı,  ne  ilahi  ne  kaside,  İslam’ın  kabul  edeceği  bir  durum  değildir.  Bu  ve  benzeri  sözler  Peygamberimiz  duysa  bunları  elbette  kabul  etmezdi.  Elbette  güzel  ve İslam’a uygun  şiir, kaside, ilahi sadece anmak,  övmek  için  okunabilir.

Şu  ilahiye  bir  bakalım.

Şu  menzil  köyünde  yanar  bir  ışık,

Çorbasında  vardır  tahtadan  kaşık,

Öyle  bir  mürşidin  aşkı  var  bende,

Resulüm  başına  tacını  koymuş,

Feyizlerle  dolu  nurlu  kasası,

Mis  gibi  kokuyor  nurlu  asası,

Gidenlerin   olmaz  gönül  tasası,

Seyidim  sultanım  hasların  hası.

Bu  ve  benzeri  bir  çok  ilahi  var  hepsini  buraya  almak  mümkün  değildir.  Yanlışların,  yalanların,  hurafelerin  zihinleri  tutsak  ettiği  bir dönem  yaşıyoruz.  Bu  yanlış  düşünceler  bir  salgın  haline  gelmiştir,  bilmezler ki  bu  uğraşıları  emekleri  Kurana  uyulmadığı  zaman  boşa  çıkacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.