TİYATRO İLE KALIN…
Tiyatro birbirinden farklı insanların aynı duyguyu yaşamaları, yoğun geçen hayattan bir an olsun nefes almalarını sağlayan özel bir sanat dalıdır. O yüzden tiyatro canlı ve hayata en yakın olan bir edebi türdür. İnsanların ve toplumun kendini tanımasında önemli faktörleri vardır. Tiyatro her çağda olumsuzluklara direnen bir sanat olmuştur. Antik çağda tiranların zorbalıklarına, tüccarların açgözlülüklerine, Orta Çağ’da kanlı din savaşlarına, Rönesans’ta Engizisyonun işkenceci kardinallerine, düşünceyi boğmaya çalışan krallarına, on sekizinci yüzyılda özgürlüklerini kısıtlayan hükümdarlara, insanları köleleştiren toprak ağalarına, on dokuzuncu yüzyılda işçileri ezenlere, kısır ahlak görüşlerine yirminci ve yirmi birinci yüzyılda savaşlara, siyasal cinayetlere, yığınları sömüren teröristlere, teröre, bilime ve sanata düşman olan fanatiklere karşı durmuştur. Çünkü tiyatro yığınların sanatıdır; onların çığlığı, kahkahası, onların düşüncesi ve duygusudur. Öyle mesajlar verir ki; kimi zaman ağlatır, kimi zaman ise kahkahalar attırır. Tiyatronun topluma ve seyircilere verdiği mesajların yanında bir de oyuncuya ve ekibe kattığı şeyler vardır. Mesela “Oyunun başlamasına on dakika vardır, değerli misafirlerimizin yerlerine geçmesi ve telefonlarını sessize almalarını rica ederiz” denilmesinden hemen sonra oyuncunun dış hayatla bağlarını koparması ve büyük bir heyecanla sahnedeki yerini alması çok büyük heyecan verir. Perde açıldığında bütün salonun dikkatlice yapılacak olan o küçük ama anlamlı hareketi beklediği, kulislerde bekleyenlerin ise bir taraftan pürdikkat oyunu takip ederken bir taraftan da dekor, makyaj, kostüm işleriyle telaşlanmaları ve daha nicesi… Bunlar heyecanın çok üst seviyelerde yaşanacağı ve asla unutulmayacağı tatlı anılardır.
Benim de bu şekilde unutamayacağım birkaç anım olmuştu. Sahnenin ve kulisin tozunu yuttuğum, o heyecanı doruklarımda yaşadığım ve çok güzel anılar dostluklar biriktirdiğim anılar. Kimi zaman saatlerce kahkahalar attığımız, kimi zaman birimizin derdi ile dertlenip hep beraber üstesinden geldiğimiz oldu. Onun için tiyatro benim için sadece sahnede sergilen bir oyunu ifade etmiyor. Benim açımdan daha çok aile kavramını içeriyordu. Tiyatro ile tanışmam geç olsun güç olmasın denilecek zamanlarımdaydı. Lise yıllarımda başlamıştım tiyatroya. Sahneye çıkma fırsatını da o zamanlar alıştırmıştım kendime. O günleri hatırladığımda yüzümde kocaman bir gülümseme oluşuyor. Seyircinin karşısında kendimden geçip oynadığım son dört oyunu hatırlamamıştım dahi. Üniversiteye geldiğimde ise arkadaşlarıma sahne arkasında eşlik etmiştim onun da kendimde mükemmel bir duygu bıraktığını bilirim. Sessiz bir şekilde dekorun arkasında oturup oyunu takip etmeye çalıştığımız zamanlar, sahne geçişlerinde arkadaşlarımızın kostüm değişiklikleri için kulislere koşup, birimiz makyajını yetiştirmeye çalışırken diğerimiz üzerini değiştirmeye çalışmaları gibi mesela… Şimdi dönüp baktığımda çok güzel anılar bıraktığımı fark ediyorum. Ve her geçen gün daha fazla ‘iyi ki’ diyorum. Fakat bunca iyi ki demenin arasında üzüldüğüm noktalar da olmuyor değil… Üzüldüğüm bir nokta var ki insanlarımız tiyatroya gereken önemi vermiyorlar. Mesela toplum olarak tiyatroya daha az değer vermeye başladık. Oysa bizleri daha güzel kılacak olan sanattır. Tiyatro salonlarında bizlerin alkışlarını bekleyen çok fazla oyuncularımız var.
Onlara güç vermek bizlerin elinde. Arkadaşlarınıza buluştuğunda bir akşam da kafede oturmak yerine tiyatro salonlarında oturun, daha verimli geçireceğiniz zamanlar olacak. Sanat aşıkları diye nitelendirebileceğim birçok arkadaşımız perdenin arkasında alkışlarınızı bekliyor. Onların duygularına destek verin. Eminim ki pişman olmayacaksınız. Unutmayın ki onların gücü olacaksınız…
Sanat ve tiyatro ile kalın…