HİDAYET – 2
Doğru yolun açıklanması Allah’a ait bir keyfiyet iken onun, kabul veya reddi insana ait bir keyfiyettir. Doğru yol’u bizzat belirlemek, ne olduğunun sınırlarını çizmek insandan istenen şey olmadığı gibi bu yolu bir gösteren açıklayıcı Peygamber olmadan da onu bilmesi, bulması da mümkün değildir. Rabb’in esas vasıflarından biri de, doğru yol’u bilici ve bildirici (16/Nahl 9)ayetinin olmasıdır. Doğru yol’un hep kendi katından bildirilen yol olduğunu belirten Allah “Onlara hakikati apaçık gösteren o kitap’ı ( Tevrat’ı) verdik. Onlara dosdoğru yolu gösterdik”(37/Saffat 117-118) buyurarak Musa(as) ile gösterilen yolun doğru yol olduğunu söylüyor. Allah’a teslim olan Müslümanların doğru yol’u arayan ve bulmaya layık olanlar(72/Cin14) olduğuna değinirken doğru yol’u bulabilmenin o yol gösterildiğinde ona teslim olmaktan geçtiğini açıklamaktadır.
Doğru yol gösterilse de kabul etmemeye kendini hazırlamış, şu veya bu sebeple, direnip durmaya karar vermiş insan doğru yol’a ulaşamaz. Ayetlerde “Allah, onları doğru yol’a ulaştırmaz “(3/ Ali İmran 86 ) Buyururken, Sünnetullahı açıklamış olmaktadır. Allah’ın ayetlerine iman etmemek, hidayet üzere olmamak, hidayet üzere olmamak da ayetlere iman etmemekle eş anlamlıdır. İman etmek veya etmemek, diğer bir ifade ile doğru yol üzerinde olmak veya olmamak tamamen insana düşen bir iştir. Allah’ın insanı hidayet’e erdirmesi insanı doğru yol ile karşı karşıya getirmesidir. Bu yolda veya başka yolda yürümeyi seçme ise kul adına Allah’ın değil, kulun kendisi adına kulun kendi seçimidir. Onun için Allah Kuran’da insan “Yapa geldiği işlerden sorumlu olacaktır.(16/Nahl 93) Hidayet yani doğru yol üzerinde olmak da kulun dilerse hür iradesiyle yapabileceği, dilerse insan kendi hür iradesiyle yapmayabileceği işlerdendir. Kuran, hidayetin Allah’tan geldiğini açıklar. Hidayette istenen, hayra ulaştırmaktır. Mesela hırsıza yol göstermeye hidayet denmez.
Allah, insanlara Kuran da insanların hidayete ulaşması için şunları vermiştir. Ruhsal veya bedensel kuvvet vererek doğruyu ve güzeli bulma gücüne ulaştırıyor. Hak ve batılı ayıracak ve kötüden uzaklaştıracak deliller göstermiştir. peygamberler ve kitaplar göndererek doğruya yöneltmiştir. Vahiyle insanın iç dünyasını aydınlatarak. insanların doğruyu ve hakkı bulmasına imkan hazırlamıştır. Allah Kuran da çok sayıda ayetinde, hidayetin Allah’ın elinde olduğunu Allah’ın hidayet vermediğine kimsenin hidayet veremeyeceğini, eğer Allah dileseydi herkesin hidayet üzere olacağını açıklamıştır.
(6/Enam 149 )”De ki: Kesin delil ancak Allah’ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi.” Müşrikler, Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız ortak koşardık. Hiç bir şeyi_ de haram kılmazdık diyerek kafirliklerini de Allah’ın iradesine bağlamak istiyorlardı. Zira Allah dileseydi kullarını günaha meyletmeyecek özellikte yaratırdı. Ancak Allah bunu dilemedi , kullarını hem günah işlemeye, hem de sevap kazanmaya kabiliyetli bir özellikte yarattı. İnsanlara hür bir irade verdi, kendi dilemesini de kullarının iradeleri doğrultusunda yöneltti. Ancak Allah kulları için hep hayra razı oldu, ama şerre razı olmadı. Allah dilese kullardaki kötülük yapma özelliğini insanlardan alır ve böylece bütün insanlar hidayete ermiş olurlardı. O zaman da imtihan hikmeti ortadan kalkar ve maksat hasıl olmazdı.