Tarikatlar (Tarikat Yoktur)11
Bundan başkasını (günahları) dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk ortak koşan kimse büyük bir günah ile iftira etmiş olur.”
O zaman şöyle düşünelim. Uydum kalabalığa değil de, Kur’an daki doğru ne ise ona uyalım. Kimseye itham amacıyla demiyorum. Kim kendini ehlini, sevdiğini kurtuluşa davet edip, kendi hür iradesiyle iman ve amel edip kurtulursa o kazanır. Yoksa kalabalıklar örnek alınmaz, kaybeden biz oluruz.
Gafir (Mümin)66: “Resülüm deki bana Rabbimden apaçık deliller gelince, sizin Allah’ı bırakıp o taptıklarınıza kulluk etmem bana yasaklandı ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.”
Yusuf 103: “Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu iman edecek değillerdir.”
Yusuf 106: “Onların çoğu ancak şirk ortak koşarak Allah’a iman ederler.”
İşte mümine, Müslümana düşen görev, bu tuzaklardan uzak durmaktır. Allah’ım boşuna mı uyarıyor, bu ayetler laf olsun diye mi gönderilmiştir? Aklımızı başımıza almalıyız. Yüce Allah’ımız şöyle diyor: Kitap gönderdim, peygamber gönderdim ve de iyiyi kötüden ayırmak için de akıl diye bir nimet verdim. Bunları birleştirip, düşünüp, değerlendirip hür iradenizle, aklınızla, kendiniz kararınızı verin. Kaderinizi siz belirleyin, rüzgâr önündeki küle ve yaprağa dönmeyin. Taştan taşa, yerden yere vurulursunuz.
Peki, hoca efendi bunlar doğru değil, yapmayın diyorsun. İyi de ne yapalım, boş mu duralım? Birşey yapmayalım mı, bunun yerine neyi koyalım, alternatif ne?
Allah’ımız bizi yaratırken planlamış program-lamış, günün, zamanın, saatin ne olacağını dünya hayatının nasıl olacağını, aradaki yaşayacak insanların çalışmasını, alışverişini, eğlenmesini, istirahatini, uyumasını ve ibadetini ona göre ayarlamış ve şunu şu kadar, şunu şu şekilde yapın diye de Peygamberi ile Kitabını göndermiştir.
Müzzemmil 20: “Resulüm senin gecenin üçte ikisine yakın kısmını, bazen yarısını, bazen de üçte birini yatmadan ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğunda böyle yaptığını Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü, içinde olup bitenleri iyiden iyiye ölçüp biçen ancak Allah’tır. O sizin bunu yapamayacağınızı, sayamayacağınızı bildiği için sizi bağışladı. Artık Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah’ın lutfundan rızık aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah için gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden, dünyada iken ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz. Hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah’tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı çok esirgeyicidir.”
İnsan sabah namazına kalkar, namazını kılar, sonra isteyen Kur’an meali okur veya isteyen tekrar yatar. Yemek yer ve işine gider. Kadın erkek fark etmez. Ayrıca ev hanımları ev temizliği, bulaşık, çocukların bakımı, çocuklarını okula hazırlayıp yollamak, çamaşır ütü vesair. Kadınların işi daha fazla. Öğlen vakti namaz, yemek, ikindi namazı, akşam namazı, eş dost akraba ziyareti, yatsı namazı ve yatmak. Bunlar insanların durumuna göre değişebilir. Namazlar dışındakiler yani alışveriş, istirahat, iş hayatı eş, dost, akraba ziyareti zamanları, müsait zamana göre ayarlanır. Boş zamanlar veya fırsat buldukça bol bol Kur’an meali okunmalı ve düşünüp öğüt alınmalı ve anladıklarımızı çevremizle paylaşmalıyız.
Genelde dünyada şöyle bir sistem var. Bir gün 24 saat kabul edilmiş bu da üçe bölünmüş: 8 saat iş, 8 saat istirahat, gezmek alışveriş vesair. 8saat uyku. Müslüman buna göre kendini hazırlayıp ayarlayacak. Müslümanlar arasında şu yapılıyor. Farzlar yapılmıyor, nafileler daha çok yapılıyor. Ve de şöyle deniyor: Kötü bir şey yapmıyorsun ya nafile namaz, nafile oruç bazı insanların yaptırdığı zikir. Yapacağımız nafileler Allah’ın emirlerine uygun mu? Farzları terk edip yapmayıp nafile yapıyorsak bu doğru değil. Hz. Peygamber’imiz nasıl yaptı ise biz de öyle yapmalıyız. Hz. Peygamber’ler peygamberlik görevi olarak Allah’ın koyduğu ibadet dışında ibadet yapmazlar. Kendilerine özel has ibadetleri vardır. Onları da Kur’an’da veya getirdikleri kitaplarda Allah’ımız belirtmiştir. Peygam-ber’ler ibadet koyma yetkisine sahip değiller. Görevleri tebliğ ve duyurmak. Tatbik etmek, yani namaz şöyle kılınır, zekât şöyle şu kadardan verilir gibi bunların hepsi bize göre, Müslümanlara göre Kur’an da var.