Tarikatlar (Tarikat Yoktur)13
Araf 56: “Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.”
Kur’an’dan bir ayeti, bir sureyi Türkçe meal olarak yani anlayarak düşünerek, aklımızı ise kullanarak, günlerce, aylarca düşünüp, anlamak, anladıklarımızı projelendirmek isteniyor, Kur’an’ın ne mesaj verdiğini öğrenmek, on dakikalık, bir saatlik bu okuyuş ve çalışma 70 senelik gece nafile namazdan, gündüz nafile orucdan efdal ve sevapdır. Çünkü farz var iken nafile yapılmaz.
Bir birimizi, akrabaları, komşuyu ziyaretten şu sonuç çıkar: Bizim bilmediğimiz fakir, dul, yetim ve muhtaçları konuşurken, dertleşirken öğreniriz ve ona göre bilgimiz olur ve önlemini alır, yardımımızı yaparız. Bu farzları ihmal ediyoruz, ne yapacağımızı da bilmeyip zamanımızı boşa harcıyoruz. Kaybedenlerden oluyoruz. Bunlar yapılsın, bir bakalım düzen nasıl sağlanıyor, huzur nasıl oluşuyor. Müslüman’ın boş vakti, nasıl ibadetlerle, sevaplarla doluyor.
Müslüman şunu asla unutmamalı: Yüce dinimiz İslam’ın tek sahibi ve din koyucusu belirleyicisi Rahman ve Rahim olan Allah’tır. Allah için iş görmeye tabi olan, görevi bu olan insan, Allah yerine Allah’ın yetkilerine karışarak iş görmeye ve kendine vazife çıkartmaya kalkmamalı yeltenmemelidir. Aksi halde şu ayetlerle karşılaşırız.
Huzura 16: “De ki siz dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”
Nahil 74: “Allah’a bir takım misaller örnekler vermeye, misaller icat etmeye kalkmayın. Çünkü Allah her şeyi bilir, siz ise bilemezsiniz.”
Şura 21: “Yoksa onların Allah’ın izin vermediği başka bir dini getiren ortakları mı var?” Benzeri ayetler Rad 33, Bakara 140
Bu ayetler bizi şu sonuca götürüyor: Din meselesinde insan Allah’a teslim olmalıdır. Yok Allah’a teslim olmazsa, insanlar din koymaya kalkarsa Allah’ın kitabı Kur’an’ın yerini başka insanların yazdığı kitaplar alır ki esas sıkıntı bu. Onun için konuların içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Felana göre şöyle, filana göre şu şekil, şuna göre bu şekil olur ki, tek Allah, tek din inancı ve anlayışı bozulur, bu doğru olmaz.
Gafir (Mümin) 12: “Onlara denir ki işte bunun sebebi şudur. Tek Allah’a ibadete çağrıldığı zaman inkâr edersiniz. Allah’a ortak koşulunca bunu tasdik edersiniz. Artık hüküm yücelerin yücesi Allah’ındır.”
Gafir (Mümin) 69: “Allah’ın ayetleri hakkında tartışanlara bakmadın mı? Nasıl döndürülüyorlar onu tasdike yanaşmıyorlar.”
Gafir Mümin 83: “Peygamber’leri onlara apaçık bilgiler getirince onlar kendilerinde bulunan beşeri bilgiye güvendiler. Onu alaya aldılar. Alaya aldıkları şey kendilerini boğuverdi.”
Enam 114: “De ki Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım. Hâlbuki size kitabı açık olarak indiren O dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler Kur’an’ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma.”
Enam 115: “Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. Allah’ın sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir. Bilendir.”
İşte yüce Rabbimiz Kur’an’da açıkladığı gerçek İslam’la, uydurulmuş hurafe, geleneksel ve kültürel din anlayışını birbirinden iyi ayırıp ona göre karar verip, yaşadığımız ve kabul ettiğimiz dini seçmek zorundayız. Yoksa zalimlerden oluruz.
Hz. Peygamber’imizin
Sünneti ve Hadisi
Sünnet: Hz. Peygamber’imizin, Kur’an hükümle-rini yorumlayışı, uygulama biçimi… Hz. Peygamber’in sözleri, fiil ve davranışları, tavırları, metodudur.
Şöyle de diyebiliriz: Hükmü Allah’ımıza ait, uygulaması Hz. Peygamber’imizce yapılan davranışa sünnet diyoruz.
Sünnet, din koymaz, hüküm koymaz, dini açıklar. Elçi Muhammed’in, peygamber Muhammed olarak yaptıkları Kur’an’ın açıklamasıdır ve bizi bağlayıcıdır. Ama insan Muhammed’in yaptıklarından sorumlu değiliz.
Peygamber ve elçi Muhammed olarak yaptığına misal: Namazların rekâtları sayısı ve kılınma biçimi… Bu yönü ile Peygamber’imiz bizim için bağlayıcıdır. Onsuz olmaz.
Fıkıhçılar sünneti, Hz. Peygamber’imizin farz olmayarak yapmış oldukları şeyler diye tanımlarlar. Fıkıhta sünnetin iki tipinden bahsedilir.