HAKKI GİZLEMEK VE İYİLİĞİ KÖTÜLÜĞE ÇEVİRMEK

Allah,  hakikati  gizlememeleri  konusunda  alimlerden,  inananlardan  ve  insanlardan  söz  almıştı.   17/ İsra  13. “ Biz  her  insanın  kaderini  kendi  çabasına  bağlı  kıldık…”     53/ Necm  39. “ Bilinsin ki,  insan  için  kendi  çalışmasından  başka  bir  şey  yoktur.”  Kalıcı  bir  mucize  olan  Kuran,  indiği  günkü  berraklığı  gibi  bu  günde  kendisine  uyanları  uyarıp  aydınlığa  çıkartmak  için  elimizdedir,  yeter ki  insanlar  ve  inananlar  Kuran’a  sarılıp,  okuyup,  anlayıp  ve  anladıklarını  hayatına  uygulamaya  yönelsin.  Allah’ın  Resulü’nün  kurduğu  siyasal  düzende  millete  ait  malların  adı  beytül  mal  yani  Müslümanların  malı  veya  kamu  malı  idi.  Emeviler  döneminde  ilk  değiştirme  Muaviye  yapmıştır.  Müslümanların  malı  yerine  ısrarla  ALLAH’IN  MALI  diyorlardı.  Müslümanların  malı  dense  kamu  malını  millete  eşit  pay  edecek,  kamu  malını  istediği  şekilde  kendisi  için  (idareciler)  harcama  yapamayacaklar,  ancak  mal  Allah’ın  denirse,  Allah  o  malı  istediğine  verirdi,  şimdide  Allah  malını  Emevi  ailesine  vermişti  bu  malı  istediği  şekilde  har  vurup  eşine  dostuna  peşkeş  çekmek  için  bir  kılıf  uydurmaktı.  Bunu  ilk  fark  eden  ve  isyan  edip,  tüm  tehlikeleri  göğüsleme  pahasına  baş  kaldıran  kişi Ebu  Zer  olmuş  ve  bunun  yanlış  olduğunu  haykırmıştır.

Yeri  gelmişken  şunu da  belirtelim: İbn Hubeyre  denen  zat,  Kufe  valiliği  sırasında  Ebu  Hanife’yi,  kadılık  teklifini  reddettiği  için  üç  gün  hapsetmiş  ve  kırbaçlatmıştı.  Ebu  Hanife  bu  valiyi  kastederek, “ Vallahi o  vali  benden  Vasıt  mescidinin  kapılarını  saymamı  istese  bile,  onu  saymayı  bile  yapmam  diye  meydan  okuyup  isyan  etmiştir.  Cahız,  Hayevan  adlı  eserinde  şöyle  der,  Emevi  ailesi  için  kılıç  sallayanlardan  biri  olan  Raki b. Ebil- Esved,  bir  gün  Ebu Hanife’ye  gelerek  şöyle  sorar:  Ey  Ebu  Said  bit  kanı  bulaşmış  bir  elbiseyle  namaz  kılma  hakkında  fetvan  nedir  diye  sorar.  İlim  halkasının  kalabalığı  içinde  şu  tarihi  cevabı  verir.  Müslümanların  kanlarını  köpek  kanı  döker  gibi  akıtıp da  ardından  gelip  bit  kanının  hükmünü  sorması  garip  değil mi? Der.   Hasan,  Zalim  Haccac’a   beddua  eden  birini  görünce  şöyle  dedi. Haccac’ı  yönetici  yapan  siz  değil misiniz? Der. Allah  Resulü  şöyle  demiştir der, “ Amelleriniz  neyse  idarecileriniz de  aynı  olur,  siz  neye  layıksanız  öyle  idare  olursunuz.”  Der.  Muhalefet  olmak,  zulmü,  adaletsizliği,  yanlışlığı,  yanlış  yönetilmeyi  kınayıp  uyarmaktır,  hayra,  doğruya,  adalete,  hukuka  toplum  olarak  dönmenin  yollarını  hatırlatmaktır.

13/ Rad  11. “ …Bir  toplum  kendilerinde ki,  özellikler (  adalet,  hukuk,  kul  ve  kamu  kakına  riayet  gibi)  iyilikleri  değiştirinceye  kadar  Allah,  onlarda  bulunanı  değiştirmez…”   Allah  bir  millete  başkalarının  koruyamadığı  bazı  özellikleri  üstünlükleri  korudukları  için  bazı  nimetleri  nasip  eder,  sonra  o  millet,  kendi  istekleriyle  şımarır,  ahlakını  bozar ve  o nimetleri hak edemezse,  Allah,  o  nimeti  nankörlük  edip  sahip  olamadıkları  için  onların  ellerinden  alır.  Allah  bir  toplumun  gidişatına,  iradesine,  tercihine  göre  değişim  sürecini  gösterir,  bu  değişimi  kişi  ve  toplum  kendisi  isteyerek  değiştirecektir,  çünkü  kendilerini  eğitemeyenler  ve  değiştiremeyenler,  başkalarını  eğitemez  ve  değiştiremezler.

Hz.  Peygamberimizin  şu  hadisi  dediği  rivayet  ediliyor.  “ Ey  Ademoğlu  kişi  sevdiği  ile  beraberdir,  hadisi  seni  aldatmasın  Şüphe  yok ki  sen  iyilerin  amellerini  yapmadıkça,  asla  onlarla  beraber  olamazsın.  Yahudi  ve  Hıristiyan lar da  Peygamberlerini  ve  yöneticilerini  tanrılaştıracak  kadar  seviyorlardı;  ama  onlarla  beraber  olamayacaklardır.”  (İbnul  Cevzi,  Hasan el Basri,  32.)  İktidara  yakın  bazı  isimler,  yöneticilerin  zulüm  ve  ahlaksız,  adaletsiz,  hukuksuz  hareketlerini  eleştirenleri  gıybet  adı  altında  veya  iktidar  sahibini  eleştiremezler  gibi,  dipsiz,  sapsız,  hurafe  anlayışlarına  dayanarak  eleştirirler,  bunlar  olmasa  düzen  bozulur,  kaos  olur  gibi  tatlı  sözlerle  insanları  kandırmaya  çalışırlar.  Bu  doğru  değildir,  Ulu  orta  günah  işleyen,  yanlış  yapan,  yanlış  kararlarla  ortamı  geren  fasığın  gıybeti  olmaz.  Şura  ve  meşveret  yerine,  yönetenlerin  iki  dudağı  arasından  çıkacak  söze  teslim  olmak,  şeytana  bel  bağlamaktır,  eğer  yöneticiler  denetlenmezse  Allah’ın  has  dostu  olarak  şakşakçıları tarafından ilan  edilir ve  yönetimin  imkanlarıyla  baskı  ve  zulüm  oluşmaya  başlar  ve  şakşakçılar  bunu  Allah  seçmiş  ve  göndermiş  derler,  Allah’ın  takdiri  ve  kazası  derler.  Müslümanların  kanlarını  dökseler de,  ırzlarını  perişan  etseler de,  mallarını,  haklarını  gasp  etseler de  atık  fayda  etmez,  çünkü  onu  yönetici  olarak  Allah  gönderdi  yalanı,  iktidarın  baskısıyla  yayılmış  ve  bilinçsiz insanlarca  kabul  görmüştür.  Bundan  sonra  helal  nedir,  haram  nadir,  bu  yapılan  Allah’a  göre  doğru mu?  Allah  Emri  bil  mağruf,  nehyi  anil  Münker  buyurmuş  kimin  umurunda,  ufak  menfaatler  karşılığında,  zulüm’e,  adaletsizliğe,  hukuksuzluğa,  kul  ve  kamu  hakları  yenmiş  bunlar  unutularak,  haksızlık  karşısında  susan  dilsiz  şeytandır,  sözü  unutulup,  imanı  pazarlamaya  başlar  yaltakçılar,  inananlar da inanırlar.  Cahiliye  kaderciliğini  uygulamaktır,  Allah’a  ve  insanlara en büyük  iftiradır bu.

Kuran,  ilk  muhataplarının  hayatını  adım,  adım  inşa  etmişti,  etmişti  çünkü  Kuran  hayatları  düzene  koymak  için,  Allah  tarafından  gönderilmiş  yol  göstericidir.  Kuranın  amacı,  imanlı  bir  insan  topluluğu,  bilgiyi,  hakikati,  delili  kendisinden  alınmasını  isteyen  bir  kılavuzdur.  Hakikatin  merkezi  Allah’tır  ve  Kuran’da  Allah  tarafından  gönderilmiştir. 76/ İnsan  3. “  Şüphesiz  Biz  insana  doğru  yolu  gösterdik,  ister  şükredici  olur,  ister  nankör  olur.”

Kendisi  müfessir  olan  Kuran’ın  açıklaması  da  yine  Kuran  tarafından  yapılmaktadır.   75/ Kıyamet  17.  “Şüphesiz  Kuran’ı  toplamak  yani  kalbine  yerleştirmek  ve O’nu  okutmak  bize  düşer.”  75/ Kıyamet  19. “ Sonra  şüphen  olmasın ki,  Kuran’ı  açıklamakta  bize  düşer.”  Allah,  Kuran’ı  tıpkı  canlı  bir  bünye  gibi  kendisinden  olmayanı,  bünyesine  uymayanı  kabul   etmediği  gibi  göndermiştir.  2/ Bakara 2. “ O kitap Kuran,  onda  asla  şüphe  yoktur,  O,  Müttakiler,  sakınanlar ve  arınmak  isteyenler  için  bir  yol  göstericidir.”  45/Casiye  6. “ İşte  sana  gerçek  olarak  okuduğumuz  bunlar  Allah’ın  ayetleridir.  Artık  Allah’tan  ve  Allah’ın  ayetlerinden  sonra  hangi  hadise (söze)  inanacaklar.”    77/  Murselat 50. “ İnsanlar  artık  bundan  Kuran’dan  sonra  hangi  hadise (söze)  inanacaklar.”  Allah  Kuran’da  kimler  gibi  olmamız  gerektiğinin  yanında,  kimler  gibi  olmamamız  gerektiğini de  söyler.

Allah’ın  yarattığı  insana,  fabrika  ayarı  gibi  bir  format  atması  ve  bir  yaratılış  amacı  tayin  etmesidir,  yani  yarattıklarını  yaratılış  amacına  uyumlu  hale  getirmesidir.   91/ Şems  9,10.  “ Kim  kendini  geliştirip  arındırırsa  o  kesinlikle  ebedi  mutluluğa  ulaşacaktır;  kim de  kendini  geliştirmeyip ( fıtrat  tohumunu)  çürütürse,  o  kesinlikle  kaybedecektir.”  Allah’ın  kuluna  tavrının  sebebi  kulun  Allah’a  tavrı  olarak  şöyle  konulur.   9/ Tövbe  67. “ …Onlar  Allah’ı  unuttular,  Allah’ta  onları unuttu,  çünkü  münafıklar  fasıkların  kendileridir.”  16/ Nahl 90. “  Muhakkak ki,  Allah,  adaleti,  iyiliği,akrabalara  yardım  etmeyi  emreder,  çirkin  işleri,  fenalığı  ve  azgınlığı da  yasaklar,  Allah  düşünüp  tutasınız  diye  size  öğüt  veriyor.”   7/ Araf  28. “   Bir  hayasızlık  ve  kötülük  işlediklerinde  derler ki,  Biz  babalarımızı  bu  hal  inanç  üzere  bulduk,  demek ki, bize  bunu  Allah  emretmiş ( kader  kılmış ).  De ki:  Allah  asla  hayasızlığı  emretmez:  Ne  yani,  şimdi  siz  Allah’a  bilmediğiniz  bir   konuda  iftira mı  atıyorsunuz.”   İnsanın  eylemlerinden  sorumlu  tutulmadığı  bir  dünyada,  iyi  kötüyle,  adalet  zulümle,  doğru  yanlışla,  iman  küfürle,  hak  batılla  eşit  hale  gelir,  bu  ise   Allah’a  yapılabilecek  en  büyük  kötülük  ve  iftiradır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.