ALLAH, HER ŞEYE KADİR OLANDIR
Dünyada her şey Allah’ın takdiri ile olup biter. Allah’ın bir şeyi takdir etmesi, o şeyi bir ölçü ile yaratıp, ona bir yasa, konum, durum, zaman, mekan, süre tayin etmesidir. Yani Allah’ın takdirinin dışında hiçbir şey yoktur demek, Allah hiçbir şeyi başıboş ve gelişigüzel yaratmamıştır demektir. Yaratan Allah, sorumlu tutan da Allah’tır, iradeyi yani bir şeyi insana hür iradesiyle kullanmayı emanet edende Allah’tır. Kendi hür iradesi ile eylemleri seçmek ve o işi yapmak insana aittir ve seçmesiyle o iş o insan için kaderini seçip tercih ederek kaderini oluşturmasıdır.
Allah en güzel kıvamda yarattığı insanın bir işi dileyip yapmasını Allah yaratarak dilemiş ve kula vermiştir. Onun için kendi külli iradesinin içine, insanın cüzi iradesini de koymuştur. Yani külli fiilinin içine, insanın cüzi fiilini de koymuştur. Allah “Dilediğim iman eder, dilediğim küfreder demedi. Şöyle buyurdu, “ 18/ Kehf 29. “ Ve de ki: Hak, Rabbinizdendir, öyleyse dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin…” dedi. Allah “ Hidayetiniz ve dalaletiniz yazgınıza bağlıdır demedi; şöyle buyurdu, 17/ İsra 15. “ Kim hidayet yolunu seçerse, bunu kendi iyiliği için seçmiş olur, kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur.” Diyerek uyarıda bulundu. Allah, “ isteyip istememeniz fark etmez, ne yazdımsa o olur demedi, 40/ Mümin 60. “ Rabbiniz bana dua edip isteyin ki, vereyim.” Diye uyarıda bulundu.
Allah, sizler Benim yazdığım istikamette gitmek zorundasınız demedi, şöyle dedi, 81/ Tekvir 28. “ Dileyen isteyen istikamet üzere doğru bir yol tutsun.” Allah, başınıza gelen benim size yazdığım yüzündendir demedi, şöyle dedi, 3/ Ali İmran 165. “ …Kendi başınıza bir kötülük geldiği zaman, bu nasıl oluyor dediniz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır…” diye uyarıyor. Allah, Biz insanı yarattığımız kadere mecbur ettik demedi, tam aksine şöyle buyurdu, 17/ İsra 13. “ Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” Allah, Ben değiştirmeden siz değişemezsiniz demedi, 13/ Rad 11. “ …Bir toplum kendilerindeki iyi özellikleri değiştirinceye kadar, Allah onlarda bulunan iyi özellikleri değiştirmez.” Yine 8/ Enfal 53, 17/ İsra 16 gibi. İnsanlar bir şeyi kendi hür iradeleri ile olayları işleri hayra veya şerre çevirir ve bunun sonucunda imtihan olur. Allah, Benim kendisine imanı ve Salih ameli yazdıklarım kurtulmuştur demedi, 103/ Asr 3. “ İman edenler ve Salih amel işleyenler kurtulmuştur.” Buyurarak uyarısını yapmıştır.” Yine 98/ Beyyine 7.
Allah Resulü Nebimiz, kaderin mecburiyetine değil, kulun mesuliyetine Kuran’a bakarak inandı. Efendimiz olan Nebimiz, iradenin imtihanını vermek için mesuliyetini yerine getirmek için bütün ömrünü harcadı. Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber, Mekke’nin fethi gibi pek çok savaşları yapmış ve çevre devletlerin yetkililerine davet mektupları göndererek kendisine düşen mesuliyetleri yerine getirdi. Peygamberimizin kader, hayır ve şer anlayışını Kuran inşa etmiştir.
Ömer (r.a.) Şam’ın fethini kutlamak ve İslam ordularını denetlemek için yola çıkar. Öğrenir ki, ordugahta veba salgını olduğunu öğrenir, Hz. Ömer yanındaki insanlara seslenerek “Ben hayvanımın üstünde sabahlayacağım, sizde öyle yapın der. Ordu komutanı Ebu Ubeyde b. Cerrah, eski inancının tortusuyla Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun? Diye sorar, Kuran’dan hayatını yönlendiren Hz. Ömer keşke bu sözü senden başkası söyleseydi diyerek uyaran Hz. Ömer “Evet, Allah’ın kaderinden ( şer olan hastalıktan) yine Allah’ın diğer ( korunma ) kaderine kaçıp sığınıyorum.” Der. Hz. Ali de Kuran’dan anladıklarını hayatına uygulayandır. “Bize Şam yolculuğumuzun Allah’ın kaza ve kaderiyle olup olmadığını bize bildir” diyen adama şöyle der. Yazıklar olsun sana, sen kaza ve kaderin, kişinin irade özgürlüğünü elinden aldığını mı düşünüyorsun, Eğer dediğin gibi olsaydı, Allah günah işleyeni kınamaz, iyilik yapanı övmez, iyilik yapan, kötülük yapandan üstün sayılmazdı, imtihanın, müjde ve uyarının hiçbir anlamı olmazdı. Bu söylediklerin putlara tapanların, şeytanın bekçiliğini yapanların, yalancı şahitlerin ve hakikate gözlerini kapatanların sözleridir.” ( Nehcül Belağa 78 ) Hz. Osman’ın evini kuşatıp taşlayarak, seni taşlayan Allah’tır derler, Hz. Osman şöyle der. Yalan söylüyorsunuz, eğer Allah taşlasaydı, attığı taşlar hedefe tam isabet ettirirdi.”
Hz. Ömer’in oğlu Abdullah da Kuran kaynaklı konuşurdu, bazı topluluklar içki içip, hırsızlık yapıp, adam öldürürler. Daha sonra da bunlar Allah’ın ilminde olduğu için bu günahları işlemeye mecbur olduklarını söylerler. Bu durum Abdullah’a haber verilince, Allah’ı tenzih ederim, onların o işleri yapacakları Allah’ın ilmindedir yani Allah biliyordu, ama Allah’ın onların bu kötülükleri yapacağını bilmesi, onları bu işleri yapmaya zorlamaz. Hal bu ki, Allah şöyle buyurmuştur, 2/ Ali İmran 182.” Bu dünyada iken kendi ellerinizle yapmış olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına asla zulüm etmez.”
Nebimiz, Peygamberimiz ve sahabeler, Allah’ın kullarına, Kuran’da getirdiği delillerden başka delillere delil getirmiyorlardı. Onlar şu ayeti çok iyi biliyorlardı. 51/ Zariyat 56. “ Ben görünen ve görünmeyen tüm iradeli varlıkları sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım. 57. Ben onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istemiyorum.” Allah bu ayetiyle insanlara kulluk ve yaratılış amaçlarını hatırlattı. Allah’ın dini kuruntulara ve duyumlara başkalarının söylentilerine göre değildir.
4/ Nisa 123. “ Bu iş ne sizin kuruntunuza göre, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göre olur, her kim kötülük işlerse, onunla cezalandırılır Allah’tan başka kendisine ne dost, ne de yardımcı bulamaz.” Allah’ın kitabına dayanmayan her görüş bir sapmadır. 8/ Enfal 53. “ Allah bir topluma bahşettiği nimeti, o toplum kendilerinde olanı değiştirmedikçe asla değiştirmez.” 13/ Rad 11 gibi. İşte bu Allah’ın yasasıdır. Yani nimetin var edilip yaratılması Allah’tandır, ancak nimetin değiştirilmesi ise Allah’ın emrine karşı gelen kullarındandır. 14/ İbrahim 28. “ Görmez misin Allah’ın nimetini sınır tanımaz bir nankörlükle değiştirenleri ve toplumlarını tükeniş diyarı olan cehenneme sürükleyenleri.” Burada da nimet Allah’tan, onu nimetini iyiden kötüye çevirmek ve kullanmak insanlardandır. Yani Allah’ın yasakladığı Allah’tan değildir, çünkü Allah hoşlanmadığından razı olmaz, razı olduğunu da yasaklamaz.
39/ Zümer 7. “ Eğer küfür ve nankörlük ederseniz, unutmayın ki, Allah size asla muhtaç değildir; ama Allah, kullarının küfür ve nankörlüklerinden asla razı değildir; fakat şükrederseniz, Allah sizden razı olur.” Eğer küfür, şer, nankörlük, Allah’ın kazası ve kaderi olsaydı veya Allah istemiş olsaydı, Allah o kötülükleri yapanlardan herhalde razı olur ve yasaklamazdı. Haksızlık, şer, zulüm, kötülükler Allah’ın razı olduğu emri değil, insanın alnına yazılmış kaderi de değildir, Allah’ın razı olduğu kaderi ve kazası iyilik, adalet, yakınlarla ve uzaktaki muhtaçlarla paylaşmayı emretmesidir. Kötü olduğunda insanlığın ittifak ettiği kötülüklerden, haddi aşmaktan insanları ayetiyle uyararak uzaklaşmalarını sağlamasıdır. İnsan kalkar suçsuz birini öldürür ve sonrada buna gerekçe olarak kaderi gösterirse, Allah’ iftira etmiş olur, Allah masum bir cana kıymayı yasaklamıştır. Bu konuları kader risalesi ve şerhi yazarı (Mustafa İslamoğlu) nun kitabından yararlanarak yazdım.