Hür İrade(8)
Dinin, beşeri manada sahibi şu anda aydınlar ve devlet değil, ne idiği belli olmayan, finansı ve projesi küresel güçlere ait olan belli cemaat ve tarikatlar olmuştur.
Hz. Peygamber’imizin hayatından, sünnet’inden tavrından davranışından diyaloga bakalım.
Diyalogun ne olup olmadığını bize anlatan, Hz. Peygamber döneminden daha güzel bir laboratuar, onun uygulamalarından daha güzel bir örnek olamaz.
Hz. Peygamber’imiz
1. Mektup yazmış,
2. Heyet göndermiş,
3. Gelen heyetleri kabul etmiş.
Her üçünde de anlatma, tebliğ ve telkin İslam’a davet vardır. Fakat taviz vermemiştir. Mesela Taiften gelen Sakif heyeti şart olarak, namaz, zekât ve cihada katılmaktan muaf tutulmalarını istemişlerdi. Hz. Peygamber’de içinde namaz olmayan dinde hayır yoktur diyerek kabul etmemiştir.
Sakif heyeti halkın tepkisinden korktuklarından putları ve puthanelerini yıkmak için mühlet istemişler, şirke mühlet vermeyen Hz. Peygamber, gönderdiği adamlarla hemen puthaneleri yıktırmıştır.
Yazdığı mektuplar. İttifak veya diyalog mektubu değil davet mektubudur. Mektuplar sadece Hıristiyan’ lara değil tüm bölgeye, Yahudilere, İran’a ve diğerlerine gönderilmiştir.
Hz. Peygamber’imiz, panayırlara, müşrik, Yahudi, Hıristiyan bulayım da konuşayım, şunları dinleyim, onların dininin gerçeğini öğreneyim, karşılıklı bilgi alışverişinde bulunup, bilmediklerimi öğreneyim, hak verilecek noktaları varsa hak vereyim, yoksa saygısızlık etmeyim hoşgörü göstereyim, bu arada bende onlara davamı dini anlatayım, müşterek kötülüklere beraberce karşı çıkmak için işbirliği yapayım diye bir girişimde bulunmamıştır.
Müslümanların anlayışına uymayan bir barış ve diyalog teklifi İslam’ın ilk yıllarında müşrikler tarafından Hz. Peygamber’imize amcası Ebu Talip vasıtasıyla gelmiştir.
Hz. Peygamber’e gelerek biz bazen senin bahsettiğin Allah’a tapalım, saygı gösterelim, fakat sende bazen bizim ilahlarımıza tapın, saygı gösterin, böylece aramızda barış olsun diyalog kuralım dediler.
Bu teklif bugünlerde ortalıkta geziyor. Saidi Nursi Mektubat 52 ve başka kaynaklarda açıklanıyor ve diyalog isteniyor Saidi Nursi şöyle diyor:
Kur’an Hıristiyanlara bütün bütün dininizi terk edin demiyor. Bir kısmı değişir, bir kısmı değişmez, yani Hıristiyan, Hıristiyan olarak, biz Müslüman olarak kalabiliriz diyor. Mektubat s.52
Müşriklerin böyle bir diyalog, teklifine Yüce Allah Vahiyle cevap verdi. Kafirun Suresinde.
“Deki kulluk ve sorumluluk şuurunu örtbas eden, inkârda ısrar eden ey kâfirler.
Sizin taptığınız putları ben ilah olarak tanımayacağım, kulluk ve ibadet etmeyeceğim.
Sizde benim ilah tanıdığım Hak magbuda Allah’a kulluk ve ibadet etmiyorsunuz. Benim boyun eğdiğim dine bağlanmıyorsunuz.
Ben sizin şirk üzere kurulu kulluğunuza sizin bağlandığınız sapık düzene uyup sizin gibi kulluk etmeyeceğim.”
“Bağlandığınız düzeni benimsemeyeceğim. Sizde benim kulluğuma ve ibadetime benzer kulluk ve ibadet etmiyor, benim bağlandığım dine bağlanmıyorsunuz. Sizin sorumluluğunuz ve hesabınız size, benimkide bana. Yani Leküm dinüküm veliyedin. Sizin dininiz size benimkide bana”
Asırlardır Müslümanlar üzerindeki başarısızlık-larını başarıya çevirmek isteyen Hıristiyanlar bunu gerçekleştirmek için içimizde kendilerine yardım edecekleri çok zaman bulmuşlardır.
Şimdi yapılan hataya bakalım, doksan dokuz kelime söylersiniz doğru, yüzüncüye bir hata söylersiniz hepsini alır götürür mahveder. Tarafsız düşünerek, imanımızı ortaya koyarak bakıp, değerlendirip Kur’an’a götürüp tartmalıyız, doğru ne ise ona uyalım. Hiç kimse babamızın oğlu değil bu bizim iman ve inanç meselemizdir.
İslam’da Milliyetçilik
Nasıl ki bir erkek veya kadın doğarken ben erkek olacağım veya ben kadın olacağım deme hakkına sahip değilse. Hiçbir kimsede ben falan milletten olacağım deme şansına sahip değildir. Mesela biz kendi isteğimizle Türk olmadık veya diğer milletlere mensup olan insanlarda kendi isteği ile şu milletten olacağım deme hakkına sahip olmamışlar.