AHİRETE İMAN
İmanın temel ilkelerinden biri de öldükten sonra yeniden diriltilip, kabirden kalkmak ve mahşer yerinde yargılanmak için Allahın huzurunda bulunmaktır. Mahşerde, yani ahretteki yargılanmanın sonucunda, dünyadaki inanç ve yaşantıları karşılığında ya cennette sürekli ve mutlu olacaklar ya da cehennemde günahlarının cezasını sürekli çekeceklerdir. Ahrete iman, Allah’a imandan sonra imanın en önemli temel ilkesidir. En güzel bir şekilde yaratılan, ruh ile donatılan, akıl ile bilinçlendirilen, ilahi emirlerle yükümlü ve uygulamasını yapmakla görevli olan insan, öldükten sonra bir bitki veya çöpü gibi toprağa dönüşüp kalmayacak, yeniden diriltilip kabrinden kaldırılacak ve Ahrette yani mahşerde yargılanacaktır. İşte aklın görevi ilerisini düşünüp gereken önlemleri almaktır. Onun için beyinsel özürlüler, aklı olmayanlar hariç, her insanın kendini ahrete hazırlaması ve gereken önlemi alması, aklın en öncelikli görevidir. Çağımızda bir çok olay artık çözülüp anlaşılmaktadır. Ahret ve kıyamet olayı da çeşitli bilim ve teknolojiler sayesinde daha iyi anlaşılmaya devam edilecektir şu da bir gerçektir ki, çağlar ve teknoloji değişip gelişse de inkarcıların inançları değişmeyecek ve ahrete inanmayacaklardır.
Übey bin Halef adında Mekkeli müşrik birisi eline aldığı çürümüş kemikleri Peygamberimize göstererek 36/ Yasin 78, “ Kendi yaratılışını unutarak Bize karşı misal getirmeye kalkışıp ve Ya Muhammed bu çürümüş kemikleri kim diriltecek.” diye sormuş. Bunun üzerine Allah şöyle bir uyarı ayeti göndermiştir. 36/ Yasin 79, “ De ki: Onları ilk defa yaratmış olan Allah diriltecektir. Çünkü Allah her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.” 64/ Teğabün 7, “ İnkar edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: Hayır Rabbime ant olsun ki, mutlaka diriltileceksiniz, sora da yaptıklarınız size haber verilecektir bu Allah’a göre çok kolaydır.”
Eti, kemiği çürüyüp aslına, cevherine, mayasına yani toprak maddelerine, elementlere dönüşen insan, kesinlikle Allah tarafından yeniden diriltilip kabrinden kaldırılacak ve mahşerde yargılanacaktır. Peki nasıl diriltilecek? Cevabı şöyle veriyor Allah, 23/Müminun 13, “Sonra unu sağlam bir karargahta nutfe haline getirdik.” 23/Müminun 14 “ Sonra nutfeyi alaka aşılanmış yumurta yaptık. Peşinden alakayı bir parçacık et haline koyduk, bir parçacık eti kemiklere çevirdik, kemikleri etle kapladık. Sonra onu insan haline getirdik…”
22/Hac 5, “ Ey insanlar! Eğer yeniden diriltilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, Biz sizi topraktan, sonra nutfe den, sonra alakadan aşılanmış yumurtadan, sonra uzuvları belirsiz, sora belirlenmiş canlı et parçasından uzuvları zamanla oluşan ceninden yarattık ki, size kudretimizi gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz, sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkartırız. Sora güçlü çağınıza ulaşmanız için sizi büyütürüz. İçinizden kimi vefat eder, yine içinizden kimi de ömrünün en verimsiz ihtiyarlık çağına kadar götürülür, ta ki, bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün, fakat Biz üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır kabarır canlanır ve her çeşitten veya çiftten iç açıcı canlı ve bitkiler verir.” Allah insanları toprak maddelerinden yani belirli elementlerden yaratmıştır. Şöyle ki, bizler toprakta oksijen, hidrojen, azot, karbon, potasyum, kalsiyum, sodyum, fosfor, mağnezyum demir gibi, ölü atom yığınları halinde idik. Allah’ın koymuş olduğu yasa, kanun gereği ölü atomların canlı organizmaya dönüşebilmeleri için suda çözümlenmeleri gerektiğinden, Allah gökten bol, bol yağmurlar indirmiş, sonra çözümlenip çamur adını almışız ve bitkilere mama olmuşuz. Bitkilerde bize can veren mama yiyecek haline getirilmiş Allah tarafından. Bitki kökleri tarafından emilince, bitkisel hücrelere dönüşüp sebze, meyve adını alıp, insanlara ve canlılara gıda olduk. İnsanlar tarafından, hayvanlar tarafından, diğer canlılar tarafından yenilince üreme hücresine dönüştük, siperm adını aldık, döl yatağına atıldık ve döllendik ve karmaşık kimyasal işlemlerden geçip embriyo adını aldık. İşte her insan bu ve benzeri aşamalardan geçerek dünyaya gelir kendisine verilen yaşam sürecini tamamlar ve ölür, çürür ve tekrar ölü atomlara dönüşür toprağa karışır yani aslına cevherine, mayasına karışır. İşte Allah kanunlarıyla ahrette tekrar diriltecek ve hesap soracaktır. Allah hiçbir kanununa bağlı değildir, kanununa göre iş yapar ama, dilerse yeni kanunlar koyup farklı yöntemlerle yaratır. Allah şöyle buyuruyor, 31/ Lokman 28, “ Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz, ancak tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir. unutulmasın ki, Allah her şeyi bilen ve görendir.” 40/ Mümin 68, “ Allah, hem dirilten, hem de öldürendir. Allah, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız ol der o da oluş sürecine girer ve oluşur.” Allah’a imanla birlikte ahrete inanmak İslam’ın en önemli iki şartıdır. Ölümden sonra diriltilip hesap vereceğiz.
Ahretin ne zaman başlayacağı, son saat’in yani kıyametin ne zaman olacağını Allah’ın dışında hiç bir kimse bilememekte ve bilmeyecektir. Bu konularla ilgili ne söylenmişse, yani kıyametin ne zaman olacağı ile ilgili hepsi zan ve tahmindir veya kasıtlı Müslümanları avutan ve oyalayan sözledir. Peygamberimizin ve diğer peygamberlerin de kıyametle ilgili bilgisinin olmadığını Allah Kuran’da açıklıyor. 6/ Enam 187, “Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisini ancak Rabbim bilir, onun vaktini Allah’tan başka hiç kimse açıklayamaz. Onun bilgisi göklere ve yere de ağır gelmiştir, o size ansızın gelecektir. Sanki sen kıyametin bilgisini biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Kıyametin bilgisi ancak yalnız Allah’a aittir, insanların çoğu bunu bilmezden geliyorlar.” Yine 21/ Enbiya 109, “ Eğer yüz çevirirlerse, de ki: Ben size eşit olarak gerçeği duyurdum. Vaat edildiğiniz şey son saat, kıyamet yakın mı, yoksa uzak mı olduğunu ben bilmiyorum.” Peygamberimiz ve peygamberler onun ve benzeri gayıp konulardaki görevleri, sadece Allah’ın bildirdiği bilgilerdir onlarda Kuran’da mevcuttur, o bilgileri de insanlığa tebliğ etmişlerdir. Yoksa bilmedikleri konularda tahmin yürütmemişlerdir. Sıfatları buna müsaade etmez.
Allah peygamberimiz ve diğer peygamberlere dahil hiç kimseye bildirmediği kıyametle son saat bilgisini, ne yazıktır ki, piyasada kıyametle ilgili çok istismarlar ve rivayetler bulunmaktadır. Ayete göre rivayetler hep hurafe ve batıldır ne kadar peygamberimize dayandırsalar da hiç birinin aslı ve esası yoktur. Müslüman böyle inanmalıdır. Kuran da dünya hayatı ve ahret hayatı şekline iki hayattan bahsedilmektedir. Bu iki hayat dışında başka hayattan bilgi verilmemektedir, ama ne yazık ki, bununla ilgili de çeşitli hurafeler ortada pek çok bulunuyor. 2/ Bakara 85, “ …Yanılış davrananların cezası dünya hayatında rezillik, kıyamette ise en şiddetli azaba iletilmektir…” 2/ Bakara 114, “ …İnkar edenler için dünya da rezillik, ahrette de büyük azap vardır.” Kuran da hiç bir yerde kabir azabından bahsedilmezken, bu ayetlere karşı illaki kabir azabı var demek inkar değil de nedir. 2/ Bakara 212, “Kafir olanlar için dünya hayatı cazip kılındı. bu yüzden onlar iman edenler ile alay ederler. Olysa ki, iman edip inkardan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.” Zamanını ayırıp ayetler ne diyor onu öğreneyim ve Allah’a teslim olayım yerine, aslı esası olmayan duyum ve sözlere teslim olanlar ahrette kayıp edeceklerdir. Bunu biz söylemiyoruz, Allah’ın ayetleri bunlardır, gerisi insanlara aittir.