ALLAH, KİTAP (KUR’AN), DİN VE PEYGAMBER’İ GÖREVLERİYLE ANLAYIP İNANMAK.
Allah: Allah vardır, birdir tam olarak
birdir. Yani bölünemez ve parçalanamaz.
Allah’ın vasıfları hiç kimseye verilerek
parçalanamaz. Ne artar, ne de
eksilir. Ortağı ve eşi de yoktur. Allah
ezelidir. Yani varlığının evveli yoktur.
Allah’ı var eden başka bir varlık ta yoktur.
Allah’ın var olması, başkalarının
var olmasına bağlı değildir. Allah 99
ismindeki vasıflarıyla bilinmelidir.
Allah cisim değildir. Cevher değildir,
şekil değildir, suret değildir, cüz değildir,
parça değildir ve zaman ve mekan
ile sınırlandırılamaz, erkeklik ve dişilik
ile anılamaz. Allah’ın yanında başka
yaratılmışlardan mesela, peygamber’lerden,
cin’lerden, veli ve evliya’dan, yatırlardan,
Salih kimselerden, şeyhlerden
ve bunun gibi çoğaltılır, yardım beklenemez
ve onları Allah’ı sever gibi sevemezler.
Allah gibi onların da her yerde
hazır olduklarına inanılmaz ve onların
Allah gibi gaybı bildiklerine inanılmaz
ve Allah gibi yardım edici, bağışlayıcı
olduklarına inanılmaz ve rızkı, yalnız
Allah verir diye inanılmalıdır. Fatiha
suresine göre doğru değildir. İyyakenağbüdü
ve iyyakenestain “Yalnız sana
kulluk eder, yalnız senden yardım beklerim.”
Eğer Allah’ın bu ve benzeri sıfatlarını,
Allah dışında, kim olursa olsun
paylaştırılıp, onlarda bu görevleri yaparlar
diye inanılırsa, bu şekilde inanan kişi
namaz kılsa, hacca gitse, oruç tutsa, zekat
verip, İslam’ın diğer görevlerini de
yapsa, böyle inandığı için Allah’a inanmamış
ve ibadetleri boşa gitmiş olur.
Delil 8 / Enfal 35 ve 9 / Tevbe 17- 18- 19.
Ayetler. Bu, ayetlere göre, dindarlık bir
takım şekli merasimler değil, bir, doğru
iman, doğru tasdik ve Allah’ın razı
olacağı amellerdir. Çünkü, müşrikler
de, Kabe’de namaz kılıyorlar ve hac yapıp,
hacılara yiyecek ve su dağıtıyorlar,
Kabe’nin yıkılan yerlerini onarıp tamir
ediyorlar.
Allah her dil de ayrı bir adla anılır. Allah
Kuran’da kendisini Arapça adla
(isimle) Allah olarak belirtir. Türkçe de
Tanrı’dır, İngilizce’de God, İbranicede
Yahovadır. Her millet kendi dilinde Allah
ve karşılığını kullanır. Allah’ı kim
yaratmıştır diye sormak anlamsızdır.
Çünkü Allah’ın varlığı başkalarına dayanmayandır.
Allah varlığında başka şeylere muhtaç
değildir. Öyleyse bu nasıl oluyor diye
sorulursa, işte orası İman ve teslimiyet
alanıdır. Bundan ötesini şu ana kadar
insan aklı çözememiştir.
Şöyle düşünülebilir. Allah vardır. Ve Allah
yoktur. Biz Allah vardır ve yetkileri
kimseyle paylaşılamaz diye şahitlik ediyoruz.
Eğer Allah varsa, yok diyenler
zarar ederler ve hesabını mutlaka verirler.
Eğer Allah yok deniyorsa inananların
hiçbir kaybı olmaz çünkü hiçbir
kimseye sorgu sual olmaz. Ya varsa ne
olacak bunu niçin düşünmüyoruz. Elbette
ki, hesap vardır ve olacaktır, buna
da inanıp iman ediyoruz. Allah’a iman,
O’nu bilmeye bağlıdır, bilinmeyene
inanılmaz. Bizim Allah hakkında bildiklerimiz,
Allah’ın Kuran’da bize açıkladığı
ve peygamberimiz’’in hadislerinde
verdiği bilgiye dayanır ve yarattığı tüm
varlıkları incelediğimizde varlığını hisseder
ve anlarız. Allah bize bu bilgileri
sıfatları ve fiilleriyle bildirmiştir. Allah
zatı hakkında bilgi vermemiştir. Yani
Allah, varlık olarak nedir? Allah’ın varlığını
meydana getiren nedir? Bunlar
hakkında bilgi verilmemiştir. Mesela bizim
varlığımızı meydana getiren şeyler
vardır. Bunlar et, kemik, kan, su gibi
şeylerdir veya bir evi meydana getiren
şeyler demir, kum, çimento, kireç ve
sair şeylerdir. Ama Allah’ın zatı hakkında
Kuran’da ve hadis’lerde hiçbir bilgi
verilmemiştir. O zaman şöyle bir soru
olabilir. Görmediğimiz Allah’a nasıl inanalım?
Peki, öyleyse görmediğimiz şeylere
inanmayalım mı? Şimdi soruyorum.
#kemalyavuz