DALALET VE SAPIKLIK.
DALALET: Sapmak, şaşırmak, karanlıkta kalmak, bocalamak, kaos’a yenik düşmek. Yani doğru yoldan sapmaktır. Çünkü Allah insanlara akıl vermiştir. Akıları ile düşünerek dinlerinin gerçeğini anlayacaklar ve doğruyu bulup ona göre düşünecek, iman edecek ve Salih amel sahibi olacaklardır ki bu halleriyle yargılanmayı bağışlanma veya cezayı bulabilsinler.
Bir toplum, hele Müslüman olduğunu söyleyen bir toplum kendilerine “Allah’ın indirdiğine uyun “ denildiği zaman kesinlikle “Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız .“Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu,da bulamamış iseler de mi”2/Bakara 170- 5/Maide 104 -31/Lokman 21-43/Zuhruf 23,24-10/Yunus 78- O zaman haliniz ne olur hiç düşündünüz mü veya hiç düşünmüyor musunuz? Diye sorulur.
Bütün bunlar, yani yapılan ve yaşatılan yanlışlar yapanları kurtaramayacaktır. Bu sapıklığı da Kuran’dan ve peygamberimiz den öğreniyoruz. Kuran’da “Kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğun kimselerin yolunu, azaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil, bize doğru yolu göster” 1/Fatiha 5-6 Eğer sapıklık babalarımızı üzerinde bulduğumuz yolu Kuran ölçüleri ve ayetlerle düzeltmez isek, doğru yoldan sapmış oluruz.
“Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.”23/Mü’minun44 ve “Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik.”dersek, şunu bilmeliyiz ki, hesabı geçmişteki atalarımız değil Allah bizlerden soracaktır. Hurafeleri devam ettirir Allah, Resul’ü ve din adı altında bu yanlışlıkları devam ettirirsek dalalete düşenlerden oluruz. “Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar.”2/Bakara 175 “Kimin rehberi Allah olursa, doğru yola ulaşan o olur,kimin de rehberi Allah olmazsa oda sapıklığa kendini terk etmiş olur,işte kaybedenler de onlardır.”7/Araf 1 78, 186 -6/Enam125- “De ki: Ey insanlar size Rabbinizden Hak Kuran gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim.”10/Yunus 108- 13/Rad 27- 17/İsra 15- 18/Kehf 17 -19/Meryem 76 Unutulmaması gereken şudur. Hidayet ve dalalet kula ait bir tercihtir. İnsan özgür iradesiyle yaptığı bu tercihin sorumlusu olacaktır. Bunları yazgı olarak nitelendiremez, çünkü sünnetullah budur. Her toplum kendine göre Allah’a inanıyor olabilir, bugün ABD, Irak, Afganistan ve Suriye gibi yerler de Müslümanları öldürürken kendi askerleri için dua edip, Allah’tan yardım beklediklerini ve korunmalarını istediklerini gördük ve duyduk. Bugün dünyadaki milletlerin liderleri Allah’a inanan liderlerdir. Yahudiler, Filistin Müslümanlarını, Çinliler Doğu Türkistan Müslümanlarını katledip yeryüzünü ifsat ederken, Allah’ı razı etmek için yaptıklarını söylüyorlar. Dünyada ki insanlığın ezici çoğunluğu Allah’ı bilip inandıkların söylerken nasıl olup da dalalete düşüyorlar. Nasıl ki, görme işlemi görme cihazımız olan göz organımızla yapılıyorsa, akıl etme işi de akıl ile yapılacaktır. Çünkü hiçbir organ diğerinin işlevini yapıp üstlenemez. ”Atalarını dalalette sapıklık üzerinde bulanlar.”37/Saffat 69. Şurası unutulmamalı ki, tarih boyunca korkutan ayetler sadece eski kavimleri uyarmakla kalmaz, o kavimlerin yapıkları yanlışlıkları kim yaparsa, aynı şekilde ki yapılan yanlışlıkları yapanları da uyarmaktadır. Hiçbir ayet yoktur ki kıyamete kadar kendilerini ilgilendirmeyen insan ve toplum bulunmasın. Çünkü ayetler kişisel değil, düşünce ve amellerle ilgilidir. Biz dünyada ki, insanların Müslüman’ım diyenlerin Müslüman olduklarını biliyoruz. Ancak bu Müslümanlık atalardan miras alınmış bir dindir. Çünkü bu mirasın içinde reddedilecek kısımlar olduğu gibi, doğru olup da bize kadar intikal etmemiş, zayi edilmiş kısımlar da vardır. Doğruları Kuran’a uyarak düzeltiriz. Çünkü Peygamber de Kuran Müslüman’ıdır. İslam’ı Kuran’dan öğrenmiştir ve Kuran’ı ahlak edinmiştir.
Böylece Allah’ı razı edebilmiştir. Kısaca şu cümleyle tamamlarsak kim Allah’ın emri olan Kuran’a uyarsa hidayete ulaşır ve ıslah olur. Kim de, Allah’ın emri Kuran’a, uymazsa dalalete düşmüş ve sapıtmıştır.
Kuran, insanın kendi isteğiyle yaptığı haksızlık, hırsızlık, zina, öldürme, vurma, kabalık, haset, gönül kırma gazap gibi kötü eylemlerini kesinlikle Allah’ın kaderine bağlayamaz. Evet bunları yaratan yine Allah’tır. Ama isteyen insan olduğu için bunları yapan insan kınanır doğru yol gösterilir ve cehennemle de uyarılır. İnsanın işlerini Allah’ın yaratması, bu işlerin önceden yaratılmış olduğu anlamına gelmez. İşler, insan yaparken yaratılmaktadır. Yani işlerimizin seçimini biz yaparız, yaptığımız işleri de Allah yaratır. Allah insana bir seçim özgürlüğü vermiştir. Bu seçim işlemi de yine Allah’ın yasaları içinde oluşur. Allah’ın dilemesi başka, ama razı olması başkadır. Çünkü Allah her dilediği ve yarattığı şeylerden razı olmaz. 39/Zümer 7 “Allah kullarının küfrüne razı olmaz.”