DEAŞ’ın Irak Telafer sözde emiri hakim karşısında
Kayseri polisinin yaptığı başarılı operasyonda yakalanan ve tutuklanan Irak Telafer’in sözde emiri olan ve 30 bin DEAŞ’lıyı yönettiği ileri sürülen ‘Ebu Muhammed’ kod adlı Suphi Huveytli, mahkemede verdiği savunmada, “İsrail’i sevmediğim gibi DEAŞ’ı da sevmem” dedi.
19 Eylül’de Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Ekipleri tarafından DEAŞ terör örgütünün eylem ve faaliyetlerinin tespit edilmesine yönelik yapılan çalışmalar kapsamında terör örgütü adına faaliyet yürüttüğü tespit edilen Suphi Huveytli, A.A.Y., A.T. ve R.E isimli Irak uyruklu 4 şüpheli şahsa yönelik akşam saatlerinde eş zamanlı operasyon yapıldı. Operasyon kapsamında 4 şüpheli şahıs da yakalanarak gözaltına alınırken, şahısların ikametlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen dijital materyallere el konuldu. Gözaltına alınan Suphi Huveytli isimli şüpheli şahsın Irak Telafer’in sözde emiri olduğu, DEAŞ terör örgütüne ait silah ve mühimmatlardan sorumlu olarak faaliyet yürüttüğü, Türkiye’ye kaçak yollarla giriş yaptığı tespit edildi. Sorgularının ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden Suphi Huveytli çıkarıldığı mahkemece ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ suçundan tutuklanırken, yabancı uyruklu A.A.Y., A.T. ve R.E. ise sınır dışı edildi.
“İsrail’i sevmediğim gibi DEAŞ’ı da sevmem”
Bugün Kayseri Adalet Sarayı 4. Ağır Ceza Mahkemesinde 2’inci kez hakim karşısına çıkan sözde emir Suphi Huveytli, “Oğlumun adı Muhammet’tir. O tarihlerde oğlum 19 yaşındaydı. Niye oğluma DEAŞ’a katıl diye söylemeyeyim de, kardeşim Ali’ye söyleyeyim. Kardeşim olan Ali, daha sonra orada öldü. Telafer’e giderken uçaktan bomba attılar. Aracında vuruldu. Ben bir yerde eğitim almadım. DEAŞ’lıarı sevmem. Bizim yaşadığımız yerde olaylar oldu. Orada Irak askerleri için lavaboları temizliyordum. Benle beraber 60 kişiyi toplayıp cezaevine attılar. 25 gün cezaevinde kaldım. Cezaevinde bizi dövdüler. Silahla da beni vurdular. Cezaevinden bizi askerler çıkardı. DEAŞ’a da katılmadım. İsrail’i sevmediğim gibi DEAŞ’ı da sevmem. Onlara silah da temin etmedim. Irak’ta olaylar olunca Suriye’ye geçtim. Çocuklarım Türkiye’ye gelmişti. 4-5 defa kaçak yollarla Türkiye’ye girmeye çalıştım ama giremedim. Daha sonra Türkiye’ye girdim. Geleli 6-7 ay oldu” diyerek kendini savundu.
“Kardeşim DEAŞ’lı, ona benzediğim için beni suçluyorlar”
Davada tutuksuz olarak yargılanan Alaa Abdulkerim Yusuf ise mahkemedeki savunmasında, “Suphi doğru söylemiyor. Ben 2*2014’ün sonunda Irak’tan çıktım. Orada bekçiydim, daha sonra şoförlük yaptım. Bulunduğumuz yere DEAŞ gelince işler durdu. DEAŞ evimi bastı ve beni cezaevine attılar. Karımı da dövdüler. Ailem bana ‘Buradan kaç’ dedi. Kardeşim arabasıyla beni Suriye sınırına attı. Antakya üzerinden kaçak yollarla Türkiye’ye girdim. Kardeşim DEAŞ’lıdır. Ona benziyorum. Benzediğim için DEAŞ’lı olarak benzetilmiş olabilirim. Kardeşim daha sonra ölmüş. Nerede öldüğünü bilmiyorum. Suphi dayımın oğlu olur. 2011 yılında basım vefat edince, cenazeye gelmedi. O yüzden konuşmuyoruz. Bana iftira atıyor. Suphi’nin bacağından vurulduğunu duydum ama cezaevine neden girdiğini bilmiyorum. Telefonumu burada Suriyeli birinden ikinci el olarak almıştım. Telefondan çıkan fotoğraflardan haberim yok. Telefon kaçaktır” dedi.
Mahkeme heyeti yapılan yargılama sonucunda Suphi Huveytli’nin tutukluk halinin devamına karar verirken, mahkemeyi ileri bir tarihe erteledi.