DENGELERİ KAYBETMEYİN!

Özgüven; Kendimize yönelik iyi duygular geliştirmemiz sonucu, kendimizi iyi hissetmemiz demektir. Başka bir deyişle kendimiz olmaktan memnun olmak ve bunun sonucu olarak kendimiz ve çevremizle barışık olmaktır.

Özgüven, kişinin diğer insanlarla olan deneyimleri ve aktiviteleri sonucunda oluşturduğu kendi imajının yansıması olarak gelişir. Kişinin çocukluk dönemi boyunca yaşadığı deneyimler özgüvenin şekillenmesinde en önemli paya sahiptir. Büyüme sırasında elde edilen başarılar, başarısızlıklar ve ailenin, öğretmenlerin, arkadaşlarının ve önem verilen etraftaki herkesin kişiye davranış şekli, özgüveni şekillendirir. Özgüvenin niteliğini ve düzeyini daha çocukluk dönemi belirler.

Özgüvenimiz olmadığında işleri yapabilme yeteneğimizden emin olamayız. Gerekli beceriye ve deneyime sahip olduğumuzu bildiğimiz halde, daha önce hiç yapmadığımız bir işle karşılaştığımızda endişeleniriz. Birçok durumda, özellikle karar vermemiz, inisiyatif kullanmamız veya yeni insanları işin içine katmamız gereken durumlarda rahatsız ve huzursuz oluruz. Buna karşın, aşırı bir güven duygusu içinde davrandığımızda; sınırlarımız olduğunu kabul etmek istemeyiz, yeteneklerimiz hakkında gerçekçi olmayan düşüncelere kapılırız. Üzerimize aşırı iş yükü alırız, böylece her zaman iyi iş yapamayız. En iyiyi bizim bildiğimizi düşünürüz, önerileri göz ardı ederiz, bize yardım etmek isteyenleri de genellikle reddederiz. Böylece özgüven patlamasının sonucu genel olarak hüsranla biter. Ayrıca aşırı özgüven bizi sosyal yaşamda da yalnız bırakır çünkü her şeyi en iyi bilen biz olduğumuzu düşündüğümüz ve başkalarının fikirlerini de hiçe saydığımız için zamanla yalnızlaşmaya ve dışlanmaya mahkûm oluruz.

Şımarıklık ise; Bulundukları ortamda tüm dikkatleri üzerine çekmek isteyen insanlara özgü bir davranıştır. Bu tür insanlar sürekli bir alaycı tavır içindedirler. Daima çevresinde ilgi ve özveri beklerler. Şımarıklık, kişinin bazı ya da birçok özelliğini diğer insanlardan üstün görmesinden kaynaklanır.

Bu nedenle; Özgüven ile şımarıklığın kardeş olmasına imkân yoktur. Özgüven ile şımarıklığın aynı insanda bulunması mümkün değildir. Kısacası şımarıklık ile özgüven arasında ince bir zar vardır. Çocuklarımızı yetiştirirken bu ince çizginin hassasiyetine önemle dikkat etmek gerekir. Özgüven azlığı kaygı ve başarısızlığı getirir. Ama özgüven patlaması da şımarıklığı ve yalnızlığa götürür. En iyisi orta seviye bir özgüvendir.

Aslında insanların hayatını gözlemlediğiniz de şunu rahatlıkla fark edebiliyoruz; “her şeyin azı karar çoğu zarar.” Olumlu ya da olumsuz bütün duygular, düşünceler ve günlük yaşamımız da ki bütün her şey abartılı hale geldiğinde bize zarar vermeye başlıyor. Samimiyet, güven, özgüven, hüzün veya neşe gibi duyguları abartılı yaşadığımız da bizim dengemizin bozulmasına neden oluyor. Yaşam dengemizi yitirdiğimiz de ise özümüzden, kendimizden uzaklaşıyoruz. Farklı maskeler ile yaşamaya başlıyoruz ve ardından birçok duygusal ve ruhsal sorunlar yaşayabiliyoruz. Hayatını basit, doğal, samimi, dengeli ve sevgiyle yaşayan herkes, karşısına hangi sorun çıkarsa çıksın rahatlıkla üstesinden gelebilir.

Özgüven ve şımarıklık arasındaki hassas çizgiye de dikkat etmek durumundayız. Özgüven azlığı başarıyı nasıl etkiliyorsa aşırısı da şımarıklık haline dönüşebiliyor. Her şeyde olduğu gibi bu konuda da son derece dengeli ve dikkatli olabilirsek kazanan her zaman biz oluruz.

Sevgiyle esen kalın…

#mustafatürkmen

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.