DUA EDİLEN YALNIZ ALLAH OLMALIDIR
Tevhit inancının ana damarı, yalnız
ve sadece Allah’a dua edip, ve yalnız
O’ndan isteyip sadece O’ndan yardım
beklenilmesidir. Çünkü, insanın bütün
dua ve diğer isteklerini sadece Allah
karşılar, O’nun yanında insanın, dua
ve başka isteklerini karşılayacak hiç
bir varlık yoktur. Allah bu konuda
da insanları uyarıyor, 8/Enfal 24, “Ey
inananlar, hayat verecek şeylere sizi
çağırdığı zaman, Allah ve Resulüne
uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun
kalbi arasına girer ve siz mutlaka
O’nun huzurunda toplanacaksınız.”
Yine 50/Kaf 16, “Ant olsun, insanı Biz
yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını
biliriz ve Biz insana şah damarından
daha yakınız.” 57/Hadid 4,
“…Nerede olursanız olun, O sizinle
beraberdir,Allah yaptıklarınızı görür.”
58/Mücadele 7, “Göklerde ve yerde
olanları Allah’ın bildiğini görmüyor musun?
Üç kişinin gizli konuştuğu yerde
dördüncüsü mutlaka Allah’tır. Beş
kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı
mutlaka Allah’tır, bunlardan az veya
çok olsunlar ve nerde bulunurlarsa
bulunsunlar mutlaka Allah onlarla beraberdir.
Sonra, kıyamet günü onlara
yaptıklarını haber verecektir, Doğrusu
Allah her şeyi bilendir.” Ayetlerde belirtildiği
gibi, insana bu kadar yakın
olduğu için, dua edilmeye, yardım
istenmeye, sığınılıp, teslim olunmaya
sadece Allah layıktır. Bu özelliklere
sahip tek varlıkta Allah’tır ve kulunun
isteklerini, problemlerini, sıkıntılarını
çözüp karşılayabilecekte sadece
Allah’tır. Bu özelliklere sahip olmayan
başka varlıklardan dua ve istekte
bulunulmaz. Allah, bazı peygamberlerin
dualarını gündeme getirip, bizimde
onlar gibi dua etmemizi istiyor. 21/
Enbiya 90, “…Bütün bu peygamberler
hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve
korkarak Bize yalvarırlardı. Onlar, Bize
karşı derin bir saygı içindeydiler.”
Genelde bütün insanların, özelde de
Müslümanların, inançları, şirkten ve
ortak koşmadan uzakta bir bilinçle
doldurulmalıdır. Allah’ın dua edilecek,
istekte bulunulacak, sığınılacak,
yardım beklenilecek, bütün isteklere
sadece ve tek yetkili varlığın Allah olduğu
bilinci öğretilmelidir. Öyle öğretilmeli
ki, bu inanç ve iman, Allah’tan
başka varlıklardan yardım dilemesine,
bunların yüzü suyu hürmetine ve yatırlardan,
şeyhlerden dua istenmesi
engellenecek şekilde iman ve inanca
sahip toplumu yetiştirmek gerekir.
Yapılamazsa, geçmiş milletlerden farkımızın
olduğunu nasıl ortaya koymuş
olacağız. Konuşunca onlar yanlış inanmışlar,
şirk ve ortak koşmuşlar diyoruz
ama, onlardan farklı, tek Allah’a, sade
bir imana sahip olduk diyemiyoruz,
aynen onlar gibi veya farklı şekillerde
şirke düşüyoruz.