DUYGUSAL OLMAK MI? DUYGUSAL TATMİN Mİ?
İnsan olarak herkesin duyguları vardır ve her duyguyu zamanı ve yeri geldiği zaman bastırmadan yaşamalıdır. İnsanı diğer varlıklardan daha üstün kılan vasıflar hisleri, düşünceleri ve zekâları değil midir? Duygularını köreltmiş bir kişinin robottan bir farkı var mıdır? İnsan ancak duygularıyla bir bütün olarak, varlığını huzurlu bir şekilde sürdürebilir. Bizleri özel yapan, farklı kılan, güzel olmamızı sağlayan hislerimizdir. Elle tutamayız, gözle de göremeyiz fakat hissederiz. Sanal zannetsek de gerçeğin ta kendisidir, her an bizimledir ve ruhumuzun ayrılmaz bir parçasıdır.
Duygularımızın hiçbirini bastırmadan ve dengeli bir şekilde yaşadığımızda elde edebiliriz huzuru ve mutluluğu. Bizi biz yapan değerleri duygularımız sayesinde kazanırız. Yaşam boyu yaptığımız en ciddi yanlışlarımızdan birisi de olumsuz diye adlandırdığımız; öfke, hüzün… gibi duygularımızdan kaçarak mutluluğa ulaşacağımızı sandık. Oysa, her duygu insancıldır, yaşanmalıdır fakat abartmadan ve dengeli bir şekilde. Acı bir olay yaşamışsak tabii ki üzüleceğiz, bizi sinirlendirecek bir şeyle karşılaştığımız da öfkelenmemiz oldukça doğal. Sevinçli bir haber aldığımız da mutlu olmamız kadar doğal bir şey olabilir mi? Dolaysıyla bastırılan her duygu yay etkisi yapar. Yayın üstüne elinizle sürekli basılı tutarsınız, bastırırsınız ve bıraktığınız anda kontrolsüz bir şekilde fırlar gider. Nereye ve nasıl gider fark edemezsiniz, çarpacağı yerleri kestiremezsiniz. Sadece izler ve sonucunu görerek katlanırsınız. Tıpkı olumsuz diye adlandırdığımı duyguları da yay gibi düşünün. Bastırırsınız, unutmaya çalışırsınız, görmemezlikten gelirsiniz ve sürekli içinizde biriktirmeye devam edersiniz. Çoğalır ve balon gibi şişmeye başlar ve bir gün patlar. Patladığın da kontrol edilemeyecek durumdadır ve size de etrafınız da ki kişilere de zarar verir. Kırar dökersiniz, ne yaptığınızın farkında bile değilsinizdir. Ağzınızdan çıkan her söz derin yaralar açar, incitirsiniz, üzersiniz. Herkesi kırarak yaşam nasıl güzel, huzurlu bir şekilde devam edebilir ki? Hayatın bütün güzelliklerini göremez durumda olabilir bu durum da ki bir kişi. Yaşamdan ve yaptıklarından zevk almaz, sürekli acı içerisindedir ve öfke, kin, nefret kaplar bütün benliğini.
Bizleri zor durumda bırakarak ruhumuzu daraltan duygularımız değil onları dengeli bir şekilde yaşayamamaktır. Ölçüsünü aşmadan her duyguyu sevgiyle yaşamalıyız çünkü insanız ve ruhumuzla, düşüncelerimizle, duygularımızla ve bedenimizle bir bütünüz. Hiçbir duygu insana zarar vermez kontrolden çıkmadığı sürece. Bizim öncelikle yapmamız gereken irademizi güçlendirmek, kendimizi, duygularımızı rahatça kontrol edebilmek. İçimizdeki sevgiyi daha da çoğaltarak, yaşama daha olumlu bir pencereden bakıp kendi değerimizi fark edebilmeliyiz. Duygusal olmakla duygularımızı dengeli bir şekilde yaşamayı birbirine karıştırmamalıyız. Tamamen duygularıyla hareket eden kişilerin de çektiği acılar bir türlü tükenmez. Hep acı içerisindedir, kendilerini yalnız hissederler, hiç kimse beni anlamıyor diye hayıflanır ve sürekli kendilerine zarar verirler. Duygularımızı yaşamak duygusal olmak değildir. Hissetmeliyiz, yaşama sevinciyle dolu hayata sımsıkı sarılabilmeliyiz. Etrafımız da sevdiğimiz, değer verdiğimiz onca kişi var. Kolaylıkla paylaşabilmeliyiz onlarla bütün sevgimizi. Sevgi, neşe, keder, hüzün hepsi bize ait duygular. Bize ait olanı görmezden gelemeyiz, ihmal edemeyiz, yok sayamayız. Bizi var eden, bize değer katan bu özelliklerimizdir. Duygularından yoksun kalmış bir kişi sadece madde halindedir, bedeni vardır fakat ruhunun derinliklerini göremez, yaşayamaz. Mahrum kalır bu mükemmel enerjiden ve yaşama sevincinden. Hiçbir şey onu tatmin etmez, mutluluğu ve huzuru yaşayamaz çünkü değerlerini yitirmiştir. İnsan olduğunu unutmuştur ve dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü zanneder.
Hissettiklerimiz o kadar değerlidir ki bazen düşüncelerimizin çok daha ötesindedir. Yaşamı güzel kılan hislerimiz değil midir? Duygularını doyasıya yaşayan her insan huzura en yakın kişidir. Sadece yaşayarak değil paylaşarak da güzelleşir. Hiçbir duyguyu içimiz de biriktirmeden sevdiğimiz insanlarla rahatça paylaşabilmeliyiz. İnsan paylaştıkça rahatlar ve huzur bulur. Acıyı, öfkeyi, hüznü sevgiyle paylaştığımızda rahatlayabiliriz. Biriken her hüzün karnımızı sanki bir davul gibi şişirir, huzursuz eder ve çok daha kötü sonuçlara gitmemize neden olabilir. Güvendiğiniz, değer verdiğiniz insanlarla acılarımızı kolaylıkla paylaşarak kendimizi çok daha iyi hissederiz. Kendinize yapacağınız en büyük iyilik dostlarınızla ve ailenizle geçireceğiniz güzel anları çoğaltmak olacaktır. Mutluluk; birlikte hüzünlenmek, birlikte ağlamak, beraber sevinip, beraber gülebilmek değil midir? Kendimize mutluluğu ve huzuru çok görmeyelim. Her insanın hakkıdır sağlıklı, huzurlu, mutlu ve bereketli bir hayat. Hakkımız olan bu mükemmel yaşamdan asla vazgeçemeyiz, umudumuz içimiz de ki gül bahçesi gibidir. Karanlığın galibinin ödülü; doğan güneş ve mükemmel bir gündür!
Sevgiyle kalın…