Gelir vergisinde oran değil matrahlar artırılmalı

Memur Sen Kayseri İl Temsilcisi Aydın Kalkan; “Gelir vergisine ilişkin düzenlemede oranların artırılması yönünde ortaya konan iradenin geri çekilmesi ve gelir vergisine esas matrahların özellikle yüzde 15’lik dilim açısından geçmiş dönem kayıplarını da telafi edecek şekilde yükseltilmesi gerekmektedir” dedi.
Sendika binasında basın toplantısı düzenleyen Kalkan gelir vergisi ile ilgili kısa bilgiler vererek, “Bilindiği üzere gelirini ücretle elde eden çalışanların kazançlarının vergilendirilmesinde ölçüt olarak kullanılan tarifeler, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103. maddesinde yer almaktadır. Maddede yer alan tarife tutarları ise her yıl güncellenmektedir. Ücret gelirinin vergilendirilmesinde iki temel parametre olduğu görülmektedir. Birincisi oran, ikincisi ise oranın uygulanacağı matrahtır. İçinde bulunduğumuz süreçte her iki parametre açısından ücretli çalışanlar aleyhine sonuçlar doğuracak gelişmeler söz konusudur. Bunlardan birincisi oranla ilgilidir ki; yüzde 27 oranının uygulandığı ikinci dilimde oran yüzde 30’a çıkarılmak istenmektedir. İkinci sorun geçmişten bugüne gittikçe derinleşen matrah sorunudur ve bu sorun oran artışına denk gelecek mağduriyetler üretmiştir ve eğer gereken müdahale yapılmazsa üretmeye de devam edecektir” dedi.
Ücret kazancına dayalı olarak gelir vergisi mükellefi olan kişiler için uygulanması gereken endeks, tüketici fiyat endeksi olması gerektiğini vurgulayan Kalkan, “Verginin hesaplanmasına esas matrah, her yıl güncellenmektedir. Bu güncelleme Vergi Usul Kanunu’nun 298’inci maddesine göre hesaplanan ‘Yeniden Değerleme Oranı’ üzerinden yapılmaktadır. Yeniden Değerleme Oranı, ticari kazanç erbabının kazançlarının vergilendirilmesinde amortismana tabi olan kıymetlerin yıllar itibari ile kıymetlerini belirlemek için Maliye Bakanlığı’nca kulanılan bir katsayıdır. Yeniden Değerleme Oranı’nın, hesaplanıp belirlenmesine ilişkin ayrıntılı bir açıklamaya girmeksizin, temel parametresinin üretici fiyat endeksi olduğunu belirtmekle yetinelim. Esasen gelir vergisi matrahlarının belirlenmesine ilişkin sıkıntı ya da bizim ifademizle matrah oyunu da burada başlamaktadır. Gelir vergisi matrahlarının belirlenmesine etki eden yeniden değerleme oranında, TÜFE (bir anlamda tüketici enflasyonu) değil ÜFE (üretici kesimin enflasyonu) esas alınmakta bu yolla, gelirleri üretici fiyatlarına göre vergilendirilen fakat giderleri TÜFE’ye göre artan çalışan-ücretli kesim tablosu ortaya çıkmaktadır. Bu tablonun özeti ise gelir vergisine esas matrahlarda cari enflasyondan daha düşük artış ve buna dayalı olarak da daha yüksek vergi ödeme yükümlülüğünün oluşmasıdır. Bu anlamda, gelir vergisi noktasında yapılacak ilk değişiklik ve mağduriyeti gidermeye dönük hamle, gelir vergisi matrahlarının, ÜFE’ye göre değil TÜFE esas alınarak belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artırılmasıdır. Özellikle, ücret kazancına dayalı olarak gelir vergisi mükellefi olan kişiler için uygulanması gereken endeks tüketici fiyat endeksi olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Düzenlemenin sadece memurlar için geçerli olmadığını, neredeyse asgari ücret ile çalışan herkesi kapsadığını sözlerine ekleyen Kalkan, “Matrah oyununu ve matrahların TÜFE üzerinden güncellenmesi teklifimizi somutlaştırmak amacıyla; yıllık gelir vergisi tarifelerini güncellenme olayını belirli bir endekse tabi tutarak hesaplamak ve ortaya çıkan sonucu değerlendirmek yararlı olacaktır. Örneğin; 2010 yılını temel baz yıl olarak alırsak; yüzde 15 oranının uygulandığı vergi diliminde matrah 2010 yılında 8 bin 800 TL idi. O tarihten bu güne yeniden değerleme oranı esas alınsaydı 2017 yılında yüzde 15’lik vergi dilimi matrahı 14 bin 132 TL olacaktı. Oysaki 2017 yılı yüzde 15’e tekabül eden vergi dilimi matrahı 13 bin TL’dir. Aynı dönemde yeniden değerleme oranı ÜFE yerine TÜFE üzerinden belirlenseydi 2017 yılında yüzde 15’lik dilimde uygulanacak matrah 15 bin 62 TL olacaktı. Peki, yüzde 15’lik vergi diliminin 13 bin TL yerine 14 bin 132 olsa ne olacaktı? Gelir vergisi artan oranlı olarak uygulandığından 13 bin TL den sonraki her kazanç için alınan yüzde 20’lik oran, eğer yıllık güncelleme yeniden değerleme oranına göre yapılmış olsa 14 bin 132 olacak ve ücretli çalışan da 1 bin 132 TL için yüzde 5 az vergi ödemiş olacaktı. Kısaca, devlet geliri 2017 yılı içerisinde 14 bin 132 TL olan herkesten 56 bin 60 TL fazla vergi almış oldu. Aynı hesaplama bir de tüketici fiyat endeksine tabi olarak yapılırsa; (15 bin 62 – 13 bin =2 bin 62 TL) vergi dilimi 2 bin 62 TL daha az hesaplanmış ve sonucunda da devlet ücretli çalışandan aynı hesap ile 103 bin 10 TL fazla vergi tahsil etmiştir. Sadece alınan bu fazla vergi ya da aleyhe düzenleme, sadece memur için mi geçerlidir? Tabi ki hayır, yıllık kazancı 15.000 TL olan her bir çalışanı kapsamaktadır. Yani neredeyse asgari ücret ile çalışan herkesi kapsamaktadır. Toplamda 3 milyon memur olduğu düşünülürse meselenin ciddiyeti anlaşılır” şeklinde konuştu.
“Gelir vergisi matrahının tespitinde statüler arası farklılıklarla vergi adaletsizliği zirve yapıyor” diyen Kalkan sözlerini şöyle sürdürdü;
“Kamu görevlisi noktasında ortak sıfata sahip olmalarına karşın farklı statülerde istihdam edilen kamu görevlilerinin varlığı, gelir vergisi uygulamasında da farklılıklara yol açmaktadır. Aynı unvan altında ama farklı statülerde çalışan kamu görevlileri arasında, gelir vergisi matrahı ve dolayısıyla ödedikleri gelir vergisi tutarı yönüyle küçümsenmeyecek farklılıklar bulunmaktadır. 657 sayılı Kanuna tabi mühendis ile 399 sayılı KHK’ye tabi olarak KİT’lerde görev yapan mühendisin ‘eşit işe eşit ücret’ anlayışıyla gelirleri eşitlenmeye çalışılırken ‘aynı unvana ya da eşit gelire eşit vergi’ yaklaşımının ortaya konmasından ısrarla kaçınılmaktadır. Herhangi bir kamu iktisadi teşekkülünde 399 sayılı KHK hükümlerine tabi bir mühendisin Ocak ayı vergiye tabi matrahı; 4 bin 246,68 TL iken 657 sayılı Kanuna tabi olarak çalışan mühendisin ise 1 bin 282,26 TL’dir. Aralık ayında ise KİT personeli olan mühendisin kümülatif vergi matrahı 46 bin 713,48 TL, dolayısıyla yıl bazında kendi kazancından kesilen vergi tutarı 8 bin 472,46 TL’dir. Ayrıca gelir vergisi oranında yüzde 27’lik olan oranın yüzde 30 olarak uygulanması durumunda da 399 sayılı KHK kapsamında çalışan mühendis için ayrıca 501,40 TL ek vergi yükü gelmektedir. Aynı hesaplama 657 sayılı Kanuna tabi olan aynı şartlarda sahip mühendis için yapılsa aylık vergiye tabi matrahı bin 282,26 yıllık matrahı ise 15 bin 919,46 TL olacaktır. 2017 yılı içerisinde ödediği gelir vergisi ise bin 903,90 TL olacaktır. Aynı hesaplama büro memuru için yapılacak olsa; KİT personeli olan memurun aylık gelir vergisi matrahı, 3 bin 116,64 ve yıllık matrahı ise 34 bin 283,04 TL, 657 sayılı Kanuna tabi olan memurun ise aylık gelir vergisi matrahı bin 302,35 TL yıllık ise 16 bin 168,92 TL’dir. Yıl boyunca ödenen gelir vergisi ise sırasıyla, 3 bin 991,50 ve bin 953,78 TL’dir. KİT personeli olan memur vergi matrahına kazançlarının çoğunun dahil edilmesi nedeni ile ayrıca yüzde 27’lik dilimden vergilendirilmeye de başlanmıştır. Yeni düzenleme ile ayrıca 2017 yılı verileri esas alındığında 30 bin TL’nin üzerindeki kazancı için ekstra yüzde 3 vergi daha ödeyecektir.”
Gelir vergisinde yeniden değerleme oranında ÜFE yerine TÜFE’nin esas alındığı sistemin hayata geçirilmesi tekliflerini karşılayacak düzenlemeler gerçekleştirilmesi gerektiğini kaydeden Memur-Sen İl Temsilcisi Aydın Kalkan sözlerini şöyle noktaladı; “Bu örneklerden hareketle şunu ifade etmek gerekiyor; aynı unvanla farklı statülerde kamuda görev yapan ve kamu hizmeti sunan kamu görevlileri arasında vergi kaynaklı farklılığın, bir tarafın aleyhine gelir kaybının oluşturulmasının hukuki açıdan dayanağını bulmak ve üretmek de imkansızdır. Sosyal güvenlik hakkı yönüyle aynı ölçütlere, emekli maaşı ve ikramiyesi açısından yanı oran ve tutarlara, ek ödeme noktasında birbirlerine eşitlenmeye çalışılan bu kamu görevlilerinin konu vergi olduğunda farklı matrahlara tabi tutulması kesin bir adaletsizliktir. Bu adaletsizliğin de bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Yöntemi çok basittir. Gelir vergisi matrahına dahil edilecek gelir kalemleri boyutuyla, KİT personelinin 657 sayılı Kanuna tabi kamu görevlileriyle aynı duruma getirilmeleri gerekmektedir. Daha açık bir ifadeyle, gelir vergisi matrahında KİT personelinin matrahı, 657 sayılı Kanuna tabi personelin tabi olduğu tutara göre belirlenmelidir. Tıpkı, ek ödemede olduğu gibi, tıpkı emekli maaşı ve ikramiyesinde olduğu gibi. Bu noktada, gelir vergisine ilişkin mevcut adaletsizliklerin giderilmesi yönünde adım atılmasını beklerken, aksi yönde bir irade ile yüzde 27’lik oranın yüzde 30’a yükseltilmesi yönünde düzenleme yapılması; adaletsizliğin sona ermesine değil derinleştirilmesine çaba sarf edildiği kanaati uyandırmaktadır. Bu çerçeve, gelir vergisine ilişkin düzenlemede oranların artırılması yönünde ortaya konan iradenin geri çekilmesi ve gelir vergisine esas matrahların özellikle yüzde 15’lik dilim açısından geçmiş dönem kayıplarını da telafi edecek şekilde yükseltilmesi gerekmektedir. Bu yöntemle, gelir vergisinin, kamu görevlileri başta olmak üzere emekleriyle gelir elde edenler açısından ‘gelir azaltıcı’ vasfı önemli oranda sona erecektir. ‘Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır’ sloganının yanına ‘vergide adalet esastır’ afişinin eklenmesi için içinde bulunduğumuz süreç iyi değerlendirilmeli; yüzde 27’lik oranın 3 puan artışla yüzde 30’a çıkarılması yanlışından vazgeçilmeli ve gelir vergisinde yeniden değerleme oranın da ÜFE yerine TÜFE’nin esas alındığı sistem hayata geçirilmeli tekliflerimizi karşılayacak düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.” -kb

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.