HİDAYET -1
Hem Doğru Yol ‘hem de Doğru Yolu gösterme, Doğru Yol kılavuzluğu anlamına gelen Hidayet ilk Peygamberle gönderilen din İSLAM manasına da kullanılmaktadır. Doğru ancak Allah tarafından bildirildiğine göre EL HADİ de Allah olması gerekir. Doğru Yolun sahibine EL HADİ denildiğine göre elbette bu yolu belirlemek ve insanlara göstermek de HADİ olarak Allah’a düşmektedir. Gerçekten insan O’nun bildirdiği yoldan başka doğru yol bulamamış, bilememiştir. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Doğru Yol’u gösterici olarak Allah katındaki doğruları insanlara gösterme yolu olarak insanlardan bir peygamber seçmiş ve Onunla diğer insanlara doğru yol’u açıklamıştır.” Hakikatte sen onları doğru bir yola davet ediyorsun” 23/ Mü’minun 73 derken Allah, kendisinin Peygambere bildirdiği ve insanlara bildirmesini istediği doğru yol İSLAM dan bahsetmektedir.
Allah bildirmedikçe doğru yol’un bilinemeyeceğine değinen ayette Allah.”İşte Biz, sana böylece emrimizden bir ruh (Kuran) vahiy ettik. Halbuki vahiyden önce Kitap nedir, iman nedir sen bilmezdin.
Fakat Biz onu bir nur yaptık. Bununla kullarımızdan kimi dilersek isteyeni ona hidayet ederiz. Şüphesiz ki, sen her halde doğru bir yol’un kılavuzluğunu yapıyorsun.” (42/Şura 52) buyurmaktadır. Ayetin ifadesinden “ Halbuki Kitap nedir, iman nedir sen bilmezdin” ayetinden anlaşıldığı gibi hiç kimse kitap’ı, imanı bilmemektedir. Anlaşılmaktadır ki insan gerçekten Rabbi bildirmeden elbette ki doğru Yolu da bilememektedir. Sünnetullah odur ki, önce doğru yol bildirilecek, doğru yol kendisine bildirilen Peygamber onu insanlara açıklayacak ve doğru yol üzerinde bulunup bulunmamanın mesuliyeti o zaman başlayacaktır. Allah’a, düşen kullarına doğru yolu göstermek, bildirmektir. Her kavmin diliyle kavimlerine doğru yol’u açıklayan peygamber’ler gönderdiğini bildiren Allah işte bu bildirimden sonra yani doğru yol’un ne olduğunu açıklamasından ve bunu insanların haberi olmasından sonra, bu doğru yoldan sapmanın veya doğru yol üzerinde bulunuyor olmanın söz konusu olacağını belirtiyor. Allah’ın ayetlerine ki, bu ayetler doğru yolu açıklayan vahiylerdir, inanmayanların doğru yolu bulamayacakları ve sonunda acıklı bir azap bulunduğu(16 /Nahl 104) açıklanmaktadır. Açıklanan yol’un, doğru olduğunu kabul etmeyenin ise, doğru yol üzerinde bulunması ne aklen, ne de naklen mümkündür.
Doğru yolun açıklanması Allah’a ait bir keyfiyet iken onun, kabul veya reddi insana ait bir keyfiyettir. Doğru yol’u bizzat belirlemek, ne olduğunun sınırlarını çizmek insandan istenen şey olmadığı gibi bu yolu bir gösteren açıklayıcı Peygamber olmadan da onu bilmesi, bulması da mümkün değildir. Rabb’in esas vasıflarından biri de, doğru yol’u bilici ve bildirici (16/Nahl 9)ayetinin olmasıdır. Doğru yol’un hep kendi katından bildirilen yol olduğunu belirten Allah “Onlara hakikati apaçık gösteren o kitap’ı ( Tevrat’ı) verdik. Onlara dosdoğru yolu gösterdik”(37/Saffat 117-118) buyurarak Musa(as) ile gösterilen yolun doğru yol olduğunu söylüyor. Allah’a teslim olan Müslümanların doğru yol’u arayan ve bulmaya layık olanlar(72/Cin14) olduğuna değinirken doğru yol’u bulabilmenin o yol gösterildiğinde ona teslim olmaktan geçtiğini açıklamaktadır.