Hür İrade
Allah insanlara bazı görev ve sorumluluklar
yüklemiş ve karşılığında mükâfat ve ceza
koymuştur. İnsana iş yapma ve eylemde
bulunma gücü ve kudreti verilmiştir. Bu insanın
yaptığı işten dolayı sorumlu olup, ya
mükâfat veya ceza almasının sonucudur.
İnsan özgür iradesiyle yapacağı işi seçer, Allah’ta
kulun özgür iradesiyle seçtiği ameli,
işi kulun istediği yaptığı doğrultuda yaratır.
Yani insan eylemleri, amelleri yapar, Allah’ta
insanın hür kararı ve fiili sonunda istediğini
yaratır.
Allah’ın (ezelden) önceden yaratıcı olması,
yaratılanların (ezeliliğini) önceden yaratılmasını
gerektirmez. Çünkü yaratma ile
yaratılan nesne farklı farklı şeylerdir. Yaratılanlar,
Allah’ın yaratma sıfatıyla (Tekvin)
sonradan meydana getirilmiştir. Kul hür
iradesiyle yaptığı ameli istemiş, eylemi arzulamış,
çabasını harcamış, Allah’ta kulun arzu
ve isteğine göre yaptığı iyi veya kötü istediğini
yaratmıştır.
Yüce Allah’ımız insanları yaratırken bizlere
sormadan iradesiyle, yani sorumluluğu ile
yaratıyor ve yarattığı insana da Rahman sıfatının
karşılığı rızkını veriyor.
Dini kabul etmemiz için baskı yapmıyor,
dine inanmayı kulların hür iradelerine bırakıyor.
Yaratan Rabbimiz İslam’ı kabul
edeceksiniz dese kullara hür irade vermese,
kullar insanlar ne yapacak mecburen kabullenecekler.
Fakat zorla baskıyla olunca
seçme, seçmeme, kabul etme ve etmeme
iradesi ortadan kalkar. Bu da Allah’ımızın şu
ayetine ters olur. Allah’ımız ayetiyle tezada
düşmez, ilim sıfatıyla ne yapacağını önceden
bildiği için zıt bir iş yapmaz, önceden şöyle
deyip sonradan başka söylemez.
Bakara. 256. “Dinde zorlama yoktur. Artık
doğrulukla, eğrilik bir birinden ayrılmıştır. O
halde kim tağutu reddedip Allah’a inanırsa
kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah
işitir ve bilir.”
Tağut: Allah’tan başka tapılan, dua edilen
birileri aracılığı ile hatır koydurmak veya
onların hatırına aracılığına bizi kurtar, bize
yardım et, bizi bağışla gibi sözlerle görünüşte
Allah’a dua ederken bilerek veya bilmeyerek
çeşitli kişileri nesne ve varlıkları Allah’a
ortak etmek anlamlarına gelir.
İslam insanları, din duygularını uyandırmak
ve akıllarını doğru yönde kullanmak için
kendine davet eder. Başka nesne ve varlıkları
aracı olarak konulmasını yasaklar ve şirk
sayar.
Yunus. 99. “Resulüm eğer Rabbin dileseydi,
yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi.
O halde sen inanmaları için insanları
zorlayacak mısın?”
Bu ayetlerde Yüce Allah’ımız dine inanmaları
için insanlara baskı yapmıyor. Kendi iradesini
kullanmıyor. İnsanın iradesini, yetkisini,
kararını istiyor. Bu karar, yetki, sorumluluk
insana inanır veya inanmazsa sorumlu olacağını,
isteği ve arzusuna göre yaptığının
karşılığı olacağı anlatılıyor. Yoksa Yaratıcı
robot, sorumluluğu, iradesi olmayan imanı
kabul etmiyor.
Peygamber’lerin varisi inanan insanlar, âlimler,
ilim adamları şunu yapmalılar. İnsanlığı,
kişileri kendi görüşlerine, kitaplarına, ekollerine
değil, Allah’ımızın Kitabı Kur’an’ımıza
çağırıp Kur’an’a uymalarını istemeleri şart.
Allah’ımızın kitabı Kur’an’a çağırıyoruz diyenlere
şunu soralım: Asıl niyetler zaten
açıktan söylenmiyor, söylenemez de. Yapılan
şu: Önce Allah’tan, Kur’an’dan, Peygamber’den
bahsediliyor, arkadan kendi kitapları,
risaleleri, yapılanmaları okutuluyor.
Fiili uygulamalar ne yazıktır ki böyle. Vicdanı,
insafı olan doğru düşünüp, hür karar
verebilenler bu oyunlara asla kanmaz.
Azap. 66. “Yüzleri ateşe çevrildiği gün, eyvah
bize keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e
de itaat etseydik derler.”
Azap. 67. “Ey Rabbimiz biz reislerimize uyduk
da onlar bizi yoldan saptırdılar derler.”
Sebe. 32. “Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara
yani tabilerine kıyamette size hidayet
Kur’an geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik.
Bilakis siz suç işliyordunuz derler.”
Sebe. 33. “O düşükler, zayıf sayılanlar büyüklük
taslayanlar, Hayır gece gündüz bizi
aldatıyordunuz. Çünkü siz bu işi yaptırmakta
Allah’ı inkâr etmemizi, Allah’a ortaklar
koşmamızı emrederdiniz. Artık azabı gördüklerinde,
için için yanarlar, biz de o inkâr
edenlerin boyunlarına demir halkalar takarız.
Onlar ancak yaptıkları günahları yüzünden
cezalandırılırlar.”
Lokman. 13. “Lokman oğluna öğüt vererek:
Yavrucuğum Allah’a ortak koşma. Doğrusu
şirk büyük bir zülümdür demişti.”
#kemalyavuz