HZ. MUHAMMED’İ, KURAN’A GÖRE ANLAMAK

Onlar daima Bize ibadet eden kimselerdi.” Tanrılık vasfı verilecek kişilerin çaresizlik, fakirlik, yetimlik ve diğer vasıfları olmamalıdır diye ayetler de Allah, bizlere uyarı yapıyor ve Allah, kendisine ait sıfatları peygamberleri de olsa hiç kimseye verilemeyeceğini hatırlatıyor. Şimdi yine birileri bağırıp çağıracak, kim peygamberi tanrılaştırıyor diye. En fazlada o bağırıp çağıranlar tanrılık sıfatını yakıştırıyorlar. Misal diyorlar ki, “İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınız da, kabirlerdeki ölülerden yardım isteyiniz.” (Mahmut Ustaosmanoğlu Mahmut efendi başkanlığında bir heyet, Ruhul Furkan tefsiri 1992, c, ıı, s, 82) bu ve benzeri görüşler, Kayseri de Seyit Burhaneddin, Konya da Celaladdin Rumi, İstanbul da Eyüp Sultan, Oruç Baba veya diğerleri, Ankara da Hacı Bayram ve Türkiye’nin ve İslam aleminin çeşitli yerlerinde yapılan şirk çeşitleri, inadına iştahla yapılmaktadır. Yardım istemekle, her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde ki, “Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım/medet bekleriz.” Ayetiyle çelişir, bu katıksız şirk olur. Ayrıca yine 42/Şura 10, ayet “Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde/konuda hüküm vermek, sadece Allah’a mahsustur. İşte bu benim Rabbimdir, O’na dayandım ve O’na yönelirim.” 16/Nahl 64, “Biz bu Kitap’ı/Kuran’ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.” Kabirlerdekilerden ibret alınacağı yerde yardım bekleniyor. 35/Fatır 22, “…Sen kabirlerdekilere işittiremezsin.”
Hz. Peygamber, Allah’a kul olduğunu, Müslümanlardan olması ve Kuran okuması gerektiğini de Kuran’da şöyle açıklıyor. 27/Neml 91, “De ki: Ben ancak, bu şehrin/Mekke’nin Rabbine kulluk etmekle emir olundum. Her şeyde zaten Allah’a aittir.” 27/Neml 92, “Bana Müslümanlardan olmam ve Kuran okumam emredildi. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur, kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.” Allah, ayetlerde peygamberimizin insan ve kul olduğunu, vereceği hükümlerde yanılabileceğini, peygamberlere tanrılık payesi verilemeyeceğini, bu ve buna benzeri düşüncelerin İslam’da yerinin olmadığını açıklıyor. Kendisi kul olduğu için “Ben ancak bir beşerim/kulum/insanım, dininizden size bir şeyi emredersem onu alınız, ancak kendi kafamdan bir şeyi emredersem, bende bir beşerim/insanım/kulum.” (Müslim, Fedail, 43) yine başka bir rivayette, “Ben bir insanım vereceğim hükümlerde yanılabilirim demiştir.” ( Muvatta, Akdiye, 36. 1) şimdi, birileri çıkıp peygamber din koyar, yanılmaz, peygamberin her söylediği dindir, peygamber yardım eder, dolayısıyla peygamberden yardım olursa, diğer din alimlerinden de yardım olur, onları yardıma çağırabilir ve ruhaniyetlerine sığına biliriz deniyor. İşte, şirkin alası budur. Allah ne buyurmuş, peygamber ne demiş, bazılarının umurunda ve dikkatine değildir. Yapılması gereken, söylenti ve hayallere değil, Allah’ın Kuran’ına uymaktır. 6/Enam 81, “Siz, Allah’ın, size haklarında hiç bir hüküm indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım. Şimdi, biliyorsanız söyleyin, iki guruptan hangisi güvende olmaya daha layıktır.” İki guruptan maksat, Allah’a şirk koşmayanla, Allah’a şirk ve ortak koşanlardır. Bunun cevabını da, Allah, yine Kuran’dan ve bu ayetin devamındaki ayetten veriyor. 6/Enam 82, “İnanıp da imanlarına herhangi bir zulüm/şirk bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.