İSKAT
İskat: Bir şeyi düşürmek anlamındadır, yani bundan hareketle şu yapılmıştır. Vaktinde kılınamamış namaz, tutulamamış Oruç, yemin kefareti, hac kefareti gibi ibadetlerin fidye ile ödenmesidir. Ölen bir kimsenin üzerinde kazaya kalmış, yani kişi hayatta iken yapmadığı ibadet ve amellerin sonradan yani öldükten sonra vasiyet etmesi veya vasiyet etmemişse varisleri tarafından fidye verilerek ödenmesidir. Araştırmalarımda gördüm ki, bu yapılan iş, Hristiyanların papaza giderek günah çıkartmaları gibidir, kişi papaza gider, yaptığı günahları söyler, karşılığında para verir ve papazda onu günah işlememiş hale getirir ve kurtarır.
Bizde ise, mesela: Beş yıllık namaz borcu olduğu kabul edilen bir kimsenin, günlük beş vakit farz namaz ve bir de vitir olmak üzere altı vakit sadece namaz borcu için mesela 4. Dört liradan fitre bedeli üzerinden şöyle yapılmıştır. Bir günde altı vakit namaz bir vakti dört liradan 6 çarpı 4 = 24 lira bir günlük, 24 çarpı 30= 720 lira bir aylık, 720 çarpı 12 = 8640 lira bir yıllık, 8640 çarpı 5 = 43,200 lira beş yıllık sadece namaz borcu, diğer oruç, zekat, yemin, hac ve bunun gibiler toplanır ve bu yaşa göre hesaplanır, ancak diyelim ki ölen kişi 70 yaşında olsun bundan 15 yaş düşülür bu çocukluk yaşı kalan buna göre hesaplanır ve toplam borç bir mendile konur. Eğer borcu için istenen para yetmediyse komşulardan ödünç altın bilezik veya para bulunur bir mendile konur ve devir yapılır. Mendildeki para hoca veya bu işi bilen biri tarafından orada oturanlara verilerek kabultü vehebtü , yani bu parayı bu kişinin borcuna karşılık aldım ve geri hibe ediyorum diyerek orada oturan diyelim ki on kişi, borcun toplam tutarı da 50 bin lira yeni parayla bu elli bin lira bitene kadar o mendildeki para dolaştırılır ve borç bitinceye kadar bu işlem yapılır ve sonra mendildeki paradan zenginlik ve fakirlik durumuna göre oradaki oturanlara dağıtılır, bu yapılan işlemle ve dağıtılan parayla ölünün kılmadığı nazma, oruç, hac, zekat, yemin gibi yapmadığı ibadetlerin günahının düşürülmesidir. İslam anlayışını bu duruma düşürenler, Hıristiyanlığın günah çıkartma adetine uydurmamışlar mı? Büyük zulüm işlememişler mi? Bu tarz hurafeler Kuran’da yoktur ama İslam kültüründe yerini bilgisiz kişiler aracılığı ile almış ve İslam inancının kalbine bir hançer gibi saplanmıştır.
Şimdi sizlere iki gurup hadis diye söylenen şu rivayetleri nakledeyim. Abdullah ibn Büreyde babasından rivayetle şöyle demiştir. ” Bir kadın Resule geldi ve annem hac yapmadan öldü, şimdi ben onun namına hac yapayımı diye sordu. Resul de evet, onun namına hac yap buyurdu.” ( Tirmizi, 3/ 269. Kitap 7, bab 86.) Nesainin rivayetine göre İbni Abbas demiştir ki: “Ya Resul Allah, babam hac yapmadan öldü, şimdi ben onun namına hac yapayım mı? Peygamber de, eğer babanın üzerinde herhangi bir borç bulunsaydı o borcu öder miydin diye sordu, o kimsede evet öderdim dedi, bunun üzerine Peygamber, öyle ise Allaha olan borç başka borçlardan daha fazla ödenmeye layıktır buyurdu.” ( Nesai 5/ 118. Babu kaza)
Şimdi bu anlayış güya kişinin günahını bu dünyada akıllarınca verip, günahı ahrete bırakmamış oluyorlar, başka bir anlamı varsa söylesinler. Allah buna müsaade eder mi? Kuran dan anladıklarımıza göre bu mümkün değildir, kimse kimsenin günahını ve sevabını yüklenemezler. 2/ Bakara 272. “.. İnfaktan ne hayır yaparsanız sadece kendinizedir. Sadece Allah rızasını kazanmak için infak edersiniz. Çünkü yapacağınız infak yardım sadece size geri dönecektir…”45/ Casiye 21.” Yoksa kötülük yapanlar ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar.” 52/ Tur 46. “ O gün planları, tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da göremezler.”
Geçmişten gelen hurafe kültürünü Allah’a ve Kuran’ına kabul ettirmek mümkün değildir. Şimdide diğer bir hadis rivayetine bakalım ve karşılaştırmasını yapalım. İbni Ömer rivayet etmiştir. “Hiç bir kimse asla diğer bir kinsenin nanazını kılamaz, yine hiç bir kimse asla diğer bir kimsenin orucunu tutamaz.” ( Abdürrezzak es san’ani, el Müsannef 9/ 61.) Nesai’nin Es Sünenül Kübra sında İbni Abbas dan şu rivayet edilir. “ Hiçbir kimse, diğer bir kimse namına namaz kılamaz, yine hiçbir kimse diğer bir kimse namına oruç tutamaz.” Şimdi Ayetlerle hadisler karşılaştırılınca şu son iki hadis ayete uygun, ama önceki iki hadis ayete terstir. Bu hesaba göre, namaz kılmadığı yıl ne kadar artarsa buna göre hesap edilir, ayrıca zekat, oruç, adak, fitre ve kurban borçları içinde ayrı, ayrı devir yapılır. Yemin borcunun o anda devredilebilmesi için on fakirin orada bulunması lazımdır. Buna benzer geniş hurafeli bilgi için Ali Rıza Karabulut’un İslam’da vasiyet ve İskat meselesi adlı eserine bakılabilir.