İSLAM VE DİN 2

Aslında  Müslüman  ne  demektir,  bu  sözcük,  kendini,  toplumunu  dertten,  tasadan,  korkudan,  mutsuzluktan,  kavgadan,  savaştan,  dini  tahrip  ve tahrif  etmekten  uzaklaşan  ve  uzaklaştıran  anlamına  gelir.  Yani  Müslüman  sürekli  faaliyet  halinde  bulunan  pasif  olmayıp  faal  olandır.  Din  adına  duyduğu  her ne  ise  Kuran’la  ölçmeli,  tartmalı,  Kuran’la  uyuşmayan  ne  varsa  Hak  Din  ile  ilgi  ve  alakasının  olmadığını  bilmelidir.  Haydı,  cahilleri  bir  tarafa  bıraksak  bile,  Kuran’ı  anlayan  ve  anlatabilecek  ilmi  salahiyete  sahip  olup da  konuya  duyarsız  kalanlar,  gaflet  ve  dine  ihanetle  suçlansalar  belki de  yeridir.         22/Hac  78,  “ …Allah,  gerek  daha  önce  gelmiş  kitaplarda,  gerekse  bunda  Kuran’da  size  Müslümanlar adını  verdi…”   41/ Fussilet  33, “  İnsanları  Allah’a  çağıran,  iyi  iş  yapan  ve  ben Müslümanlardanım   diyenden  kimin  sözü  daha  güzeldir.”

Rabbimiz  bize  her  şeyi ilaç  yani  hap  gibi  yutmamamızı  emrediyor  ve  bizi  aldatacaklar olacağını, hatta bunun  için  Allah’ı ve mukaddeslerimizi kullanarak  bizi  kandırarak  tuzağa  düşüreceklerini  ayetleri  ile  hep  uyarmaktadır.  İnanç  ve  amellerimize  Kuran  ışığı  altında  bakarak,  Kuran  terazisinde  tartıp, Kuran  merceği  altında  incelememiz  gerekir.  Mescitler,  yani  camiler bugün bilinçsiz  cemaat  tarafından  doldurulmakta  ve  yanlış da  olsa  anlatılanları  kabul  edip  ses  çıkartılamamaktadır,  çünkü  susturulmuştur. Hal bu ki, sahabe  döneminde   halife  Ömer,  hutbe  okurken, “ Susun  ve  beni dinleyin  dediğinde, “ üzerindeki  elbiseyi  nereden  bulduğunu,  nasıl  ona  sahip  olduğunu  bize  açıklayıp  bizi  ikna  etmeden  sana  itaat  etmeyiz  diyen  erkek  cemaat da,  Allah’ın  sınır  koymadığı  mehirde  sen nasıl  kısıtlamaya  gidebilirsin?  Diye  itiraz  eden  kadın  cemaat da  maalesef tarih  oldu.

Ebud Derda,  Hz.  Peygamberin  bir  keresinde  bu  Müslümanları  bekleyen  bir  tehlikeyi  şöyle  nakleder. Rivayette  Resul  şöyle  buyurdu, “ Gün  gelir,  ilim  insanları  terk eder,  insanların  onda  hiç  nasibi  kalmaz.  Ziyad b. Lebid el  Ensari  şöyle  sorar,  İlim  bizi  nasıl  terk edebilir ki, Biz  Kuran’ı  okuyoruz  ve  bundan  sonrada  vallahi  okuyacağız,  hanımlarımıza,  oğullarımıza  okutacağız,  “Resul  cevap  verir, anan  seni  kaybetsin  ey  Ziyad  Ben de  seni  Medinelilerin  en  akıllılarından  zannederdim,  Yahudilerin  ve  Hıristiyanların  elinde de  Tevrat  ve  İncil  yok muydu?”  (Tirmizi  ilm 5,   Ahmet  b. Hanbel, 4/ 160.)  Resul  uyarıyor,  Kuran’ın  Müslümanların  elinde  bulunuyor  olmasının  garantisini  görmeyerek  uyarmıştır.  Kuran  ellerde  ama  yaşanan  İslam Kuran’a  uymuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.