İYİ İNSAN İYİ YURTTAŞ OLABİLSEK
‘’Çocuklarınıza zengin olmayı değil,
Önce mutlu olmayı öğretin.
Böylece hayatları boyunca
Sahip oldukları şeyin fiyatını değil, kıymetini bilirler’’
Değerli okurlarım,
Biz insanların en kıymetli varlığı şüphesiz ki evlatlarıdır..27 yıllık meslek hayatımda öğretmen ve okul müdürü olarak sorumluluğunu taşıdığım yüzlerce öğrencilerimi de kendi evlatlarım gibi korudum, kolladım yeri gelince de kızdım..Hatta okul müdürlüğüm yıllarında birkaç öğrenciyi de bizzat velilerini okula çağırarak onların yanında mecbur kaldığım için patakladım..Aradan yıllar geçti emekli olalı da yine yirmi yedi yıl oldu..Bu güne kadar bizzat sınıf öğretmeni olarak ve okul müdürü olarak yetiştirmeye çalıştığım İlkokul diplomasını imzaladığım öğrencilerimden asla ve asla saygısız bir hareketle karşılaşmadım..Çünkü onların iyi birer insan olarak yetiştirilmeleri için çok çok çalıştım.
Elbette bunun sebepleri vardır.Elbette bu çocukların sınıf öğretmenlerinin de etkisi ve katkısı büyüktür. Bu iş tek başına asla ve asla başarılamaz.. Eğitim öğretim bir ekip işidir .Milli Eğitiminden, Okul müdüründen, öğretmeninden hizmetlisine kadar herkesin katkısı olmalıdır.!5 yıllık okul müdürlüğümde her yıl 20 den fazla öğretmenle çalıştım, hiç birisiyle gönül kırıcı, yada disiplin olayı yaşamadım..
Birkaç anımı paylaşmak istiyorum.,
Yıl 1979 Karamustafa Paşa İlkokulunda beşinci sınıfı okutuyorum. Ben sınıfta sınıfın en arka sırasında oturuyorum, öğrencilerden bir gurup küme çalışması nedeniyle sunumda bulunuyorlar..Sınıfın kapısı çaldı.. arkadan geliniz diye seslendim.. Okul müdürüm rahmetli Kadir ERCİYES ile bir bey efendi sınıfa girdiler. Müdürümüz gelen kişiyi göstererek İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜMÜZ dedi.. O güne kadar tanımamıştım Kalktım geldim kendimi tanıtıp hoş geldiniz efendim dedim.. Masamı gösterdim.. Çocuklara da devam edin dedim.. Gelen misafir de sınıfın en arkasına geçti üçümüz beş dakikadan fazla çocukları dinledik.. Çocuklara teşekkür edip çıktılar.. On onbeş dakika sonra teneffüs zili çaldı, öğretmenler odasına gittim.. Hademe Cafer UGAL, yanıma gelerek hocam sizi müdür bey çağırıyor dedi.. Elimdeki çay bardağını yarım bırakıp hemen gittim.. Tekrar hoş beşten sonra İl Milli Eğitim Müdürü bana hitaben.
-Hocam Siz ATATÜRK İLKOKULU müdürlüğü için müracaatta bulundunuz mu* dedi
_ Hayır ben istemiyorum öğretmenliği daha çok seviyorum dedim.. İzin isteyerek çıktım. Aynı gün öğleden sonra O zamanın ORTA OKULU na tekrar çağrıldım. Okul Müdürü Mustafa Bahar !ın odasında Milli Eğitim Müdürü teklifini yeniledi..Beş on dakika iknaya çalıştı.yine Hayır dedim..
O yıl Karamustafa Paşa İlkokulun da iki beşinci Sınıf vardı. Birini de Akkadın Akkepenek okutuyordu. ‘23 Nisan da bir proğram hazırladık, ertesi gün de ÜRGÜP ve çevresine bir gezi düzenlemiştik.. Ben müdürlük dosyasını kapattım derken ve tam otobüse binmişken kapıda İlçe İlköğretim Müdürü Musa Karabıyık geldi.. Elinde bir dosya o kadar ısrarcı oldu ki müracaat dilekçesini imzalamam için , sordum beş kişi daha müracaat var dedi.. O ricaya dayanamayıp onlardan birisi olur diyerek imzayı attık. Sonuçta en yüksek puanla Atatürk İlkokuluna Müdür olarak atamamız yapıldı.. Onbeş yıl çalıştık.Kaymakamından Bakanına kadar çeşitli makamlardan şahsıma 25 ten fazla ödül aldım. Müdür yardımcım yoktu. Memurum yoktu. Beş altı sene çift öğretim yaptık. Yazışmaları ve büro çalışmalarımı okulun paydosundan sonra yapardım.. . Sabahları erkenden gelir hademelerle soba yaktığım da oldu, sınıf temizlediğimde oldu. 7-8 yıl beşinci sınıf öğrencilerime Cumartesi Pazar günleri Matematik ve Türkçe tamamlama kurslar verdim.. Beş kuruş almaksızın..Tüm evraklar mevcuttur her yıl bir öğretmenden daha çok derslere girerdim.. Ta ki 1989 da ikinci defa kalp kırizi geçirip okulun salonunda düşünceye kadar.. 1992 de emekli olduktan sonra arkadaşlarımın ısrarıyla beş altı yıl da aynı okulda okul aile birliği başkanlığını yürüttüm. Yeni Binanın yapımını tamamladıktan sonra o işi de bıraktım.
Değerli okurlarım,
Bu hikayeyi şunun için anlattım. Müdürlük idarecilik masada oturup emir vermek değildir.. Adı üzerinde idareci mahiyetindeki personeli çalıştırmak ve haklarını gururlarını korumaktır.Elbette tüm çaba ve iyi niyetlere rağmen görevini yapmayanları da uyarmaktır…
Genç idarecilere, müdürlere, kaymakamlara, belediye başkanlarına, daire amirlerine tavsiyem, bir kurumda birlik beraberlik ve çalışanlar arasında uyum varsa o kurum başarılı demektir. İdarecinin görevi kendi kurumu içinde samimiyeti, eşitliği, hakkaniyeti sağlamaktır.
Okul müdürlüğümün ikinci yılında Kadir Tasacı’nın berber dükkanında tıraş olmak için beklerken ilçemizin sevilen şoförlerinden Nazım Aydınlık abi geldi.. Bana çok kızdı.. Öğretmenliği bırakıp müdürlüğe gittiğim için.. Özetle şunu söylemiştim
-Öğretmen olarak 25-30 çocuğu yetiştirmeye çalışırken şimdi 250 öğrenciyi yetiştirmeye çalışıyorum diye kendimi savunmuştum… İşte asıl olan çocukların eğitiminde anne ve babadan daha çok Öğretmenliktir.. Tüm kurumlarımızıda bir okul gibi düşünelim.. Her kurumun genelde halkla ilişkisi çalışan personeli ile birlikteliği vardır… Burada mahiyetinizdeki tüm çalışanlara örnek olmanız gerekmektedir. Onların başarılarını artırmak için gerekli imkan ve ortamı hazırlamanız gerekmektedir.. Bu işlerde kişinin özellikle idareci konumunda olanların kendilerini iyi yetiştirmeleriyle, kanun ve mevzuatları iyi takip etmeleriyle, hakkaniyeti ve sabrı iyi kullanmaları nedeniyle başarılı olunur.İyi yetişen öğrenci yaşamı boyunca iyi insan olmanın erdemini bilerek yaşar. Kalın sağlıcakla .01.03.2019 Mehmet SARI .
ATATÜRK DİYOR Kİ,
Bizi yanlış yola sevk eden habisler, bilirsiniz ki çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir.
Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz görürsünüz ki milleti mahveden harap eden fenalıklar hep din kisvesi altında ki küfür ve kötülükten gelmiştir.