KADER VE KADERİN OLUŞMASI 2

Allah,  Kuran’da  kaderi  şöyle  açıklıyor.  Allah’ın  tüm  varlık  ve  olaylar  için  koyduğu  ölçüdür,  her  şey  o  ölçüye  göredir.  54/ Kamer  49. “ Biz  her  şeyi  bir  kadere  ölçüye  göre  yaratmışızdır.”  İmanın  yeri  kalptir,  kalpte  ne  olduğunu  Allah’tan  başkası  bilemeyeceği  için,  bir  kimsenin  mümin  olduğuna,  Allah’tan  başkası  onay  veremez.   Allah,  Peygamberine  şöyle  demiştir.  28/ Kasas  56. “ Sen  beğendiğin  kişiyi  doğru  yolda  sayamazsın,  ama  Allah,  doğru   yolu  seçeni  yola  gelmiş  sayar.  Kimin  doğru  yolda  olduğunu  en  iyi  Allah  bilir.”   Yola gelme,  kalpteki  imanla  olacağı  için,  Allah’ın  elçisi  hata  edip  bir  münafığı  mümin  sayabilirdi.  Demek ki,  kişi  önce  doğru  yola  gelir,  sonra  Allah  onun  yola  gelmişliğini  onaylar.  11/ Hud  45. “ Nuh  Rabbine  dua  edip  dedi ki:  Ey  Rabbim  şüphesiz  oğlum da  ailemdendir. Senin  vadin  ise  elbette  haktır, Sen  hakimler  hakimisin.”  11/ Hud  46. “ Allah  buyurdu ki:  Ey  Nuh o asla  senin  ailenden  değildir,  çünkü  onun  yaptığı  kötü  bir  iştir. O halde   hakkında  bilgin  olmayan  bir  şeyi  benden  isteme.  Ben,  sana  cahillerden  olmamanı  tavsiye  ederim.”    16/ Nahl  93. “ Seçimi  Allah  yapsaydı  sizi  elbette  tek  bir  topluluk  haline  getirirdi.  Ama, Allah  sapıklığı  seçenin  sapıklığını  onaylar,  hidayeti  seçenin de  hidayetini  onaylar.  Yaptıklarınızdan  elbette  sorumlu  tutulacaksınız.”

Allah  hiç  kimseyi  şer  yola  zorlayıp ta  sonra  onu  cehenneme  sokmaz.  Mesela:  Allah  ile  cehennemlik  olmuşlar  arasında  geçen  şu  konuşmayı  bir  düşünelim.  Allah  şöyle  der,  23/ Müminun  105.  “ Ayetlerim  size  okunurken  siz  ayetlerimi    yalanlıyordunuz  değil mi? ” Nasıl  cevap  vermiş  olurlar?  Bu  dünyada  yapmaları  gereken  ameli  yapmayanlar,  öbür  dünyada  gerçeği  anladıktan  sonra,  tekrar  kurtulmaları  için  başka  bir  fırsat  isteyecekler  ve  şöyle  diyecekler.   23/ Müminun  106, 107.  “ Derler ki: Rabbimiz  azgınlığımız  bizi  alt etti,  biz,  bir  sapıklar  topluluğu  idik.”  107.   “ Rabbimiz  bizi  buradan  tekrar  çıkart,  eğer  bir daha  yaptıklarımıza  dönersek,  o  zaman,  artık  belli ki  biz  zalimlerden  olanlarız.”  Allah  onların  bu  isteklerine  sanki  şöyle  bir  cevap  verir.  Dünyada  yapılacak  amel  vardı,  hesap  yoktu,  ama  burada  ahrette  hesap  var,  amel  yok.  Allah  gözünüzü  açıp  faydalanmanız  için  yani  amel  yapmanız  için  Peygamberlerin  size  getirip  açıkladığı,  ancak  bir  kere  ele  geçen  bu  fırsatı  niye  kaçırdınız?Ve  Allah,  şöyle  cevap  verir. 23/ Müminun  108,  109,  110,  111. “ Kesin  sesi, bana  karşı  konuşmayın  artık,  alçaldıkça  alçalın  cehennemde.”  109.  “ Çünkü  kullarımdan  bir  zümre,  gurup  vardı ki  onlar,  Rabbimiz  biz  iman  ettik,  bizi  bağışla,  bize  merhamet  et,  sen  merhametlilerin  en  hayırlısı  ve  iyisisin  demişlerdi.”  110.  “ İşte  siz  onları  alaya  alırdınız,  sonunda  onlar  öyle ki  bu  davranışınız  Beni  anmayı  size  unutturdu,  siz  onlara  hep  gülüyordunuz.” Allah  asi  olanlarla  yaptığı  konuşmanın  sonunda,  Kurtulanlar  için  bakın  ne  buyurmuştur.   111 “  Bugün de  ben  onları,  amellerinin  ve   sabırlarının  karşılığı  olarak  kurtuluşa  ermekle  mükafatlandırdım.”  Şimdi,  soru  şu,  bu  ayetlerde  azap  veren  Allah’tan  bir  zulüm  belirtisi  görünüyor mu?  Yani  bir  kimse,  Allah’a  karşı  yalan  uydurarak  şöyle  demeye  cüret  gösterebildi mi:  Allah’ım,  benim  hakkımda  yazdığını  yazdın,  şimdi  ise  kaçmaya  gücüm  yetmeyen  bu  yazgıdan  dolayı  beni  hesaba mı  çekiyorsun  mazereti  gösterebildi mi?  Allah  kendilerine  sırf  azap  etmek  istiyor  diye  cehennem  için  insan  yaratmaz.   Şüphesiz ki  Allah,  insandan  kendisine  karşı  insaf  sahibi  olmasını,  yapması  gerekirken  terk ettiğini  itiraf  etmesini,  iyi  işler  yapmaya  gücü  yeterken,  kötü  işler  yaptığını  ikrar  etmesini  istemektedir.  Onun  için  Allah  buyurur ki,  17/ İsra  14. “ …Kitabını  oku,  bugün  hesap  için  sen  kendine  yetersin.”  İnsan  yapacağı  işlerde  irade  sahibi,  kendi  yaptığı  amel  olmadan,  mecbur  ve  miskin  durumda  iken mi  bu  söz  kendisine  söylenir,  yoksa  hür  ve  serbest  iradesini  kullandığı  zaman mı?

Kader  konusunda  bir  çok  hadis  söylenmiştir,  mesela:  Şöyle  bir  hadis  nakledilir.    Ubade b.  Samit’in  ölümü  esnasında  oğluna  şöyle  dediği  rivayet  edilir.   Yavrucuğum,  başına  gelecek  şeyin  mutlaka  olacağını,  gelmeyecek  şeyin de  asla  vuku  bulmayacağını  bilmedikçe,  imanın  hakikatinin  tadını  alamayacaksın.  Zira  ben,  Allah  Resulünden  şöyle  dediğini  işittim.  “ Allah’ın  yarattığı  ilk  şey  kalemdir,  ona  der ki:  Yaz,  kalem  ne  yazayım  ey  Rabbim  deyince  şöyle  buyurdu.  Kıyamet  kopuncaya  kadar,  var  olacak  her  şeyin  kaderini  yaz.  Ey  oğulcuğum  ben  Allah  Resulünün  şöyle  dediğini  işittim.   Kim  bu  inanç  ve  itikattan  başka  bir  kanaat  üzere  ölürse  benden  değildir.” ( Ebu  Davut.)  bir  başka  rivayette  Tirmizide  yakın  sözlerle  nakledilir.

Sehl b. Sad’ın  rivayet  ettiği  bir  hadisi  örnek  verelim.  Güya  Peygamber  şöyle  buyurmuştur.  “ Kişi  cehennemliklerin  amelini  işler  durur,  halbuki  o  cennet  ehlindendir,  yine  kişi  cennetliklerin  amelini  işler  durur,  halbuki  o  cehennemliklerdendir.”    Bunun  anlamı  şu  değil midir,  insanın  iradesi  elinden  alınmıştır,  daha  önceden  yazılan  bir  yazgı  ile  kahredilmiştir  ve  insanın  çabası  boşunadır.  Çünkü  insan  ezelde  kendisi  için  taksim  olunup,  ayrılan  şeyden  hiçbir  şeyi  değiştiremeyecektir.  O  zaman  deriz ki:  İnsanın  çabasının  boşuna  ve  faydasız  olduğu  doğru mudur?  Öyleyse  Allah  hesap  gününden  bahsederken  niçin  şu  ayeti  buyursun?    53/ Necm  39. “ Bilsin ki,  insan  için  kendi  çalışmasından başka bir şey yoktur.”  40. “ Ve çalışması da ileride  görülecektir.”  41. “ Sonra  ona  karşılığı  tastamam  verilecektir.”   Bu  insanlar  nasıl  olur da  Allah  ile  Peygamberi  karşı  karşıya  getirirler.  Şunu  hiç mi  düşünememişler,  Allah  bu  hadislere  göre  zalim  oluyor,  yine  cahil  durumuna  düşürülüyor.  Bu  ve  benzeri  sözleri  kitaplarına  nasıl  alıyorlar  veya  nakledenler  bunun  Ayetle  çeliştiğini  hiç mi  düşünmemişlerdir,  insan  hayretler  içinde  kalıyor.  Hz. Peygamber  hem  Kuran’ı  tebliğ  edecek,  sonrada  bu  ve  benzeri  hadisleri  söyleyecek,  bu  Peygamberin  sıfatı  olur mu ?  bu Hem  Allah’a,  hem de  Peygambere  iftira  ve  yalan  uydurmak  değil  de  nedir?

Allah,  külli  ve  hür  iradesiyle  varlık  ve  oluşun  seyrini  ve  hedeflerini  geniş  bir  dairede  tespit  etmiştir.  Bu  Allah’ın  tekelindedir.  Uluhiyet  yani  Allah  budur.  İnsan  gücü  ne  olursa  olsun,  bu  ona,  ana  daireye  müdahale  hakkı  vermez.  Ancak,  şunu  unutmamak  gerekir:  Külli  irade  yani  Allah,  yine  kendi  hür  iradesiyle,  o  geniş  dairenin  içinde  sonsuz  imkan  daireleri  çizmiştir.  Biz  bunlardan hangisini seçersek,  Allah ona  bağlı  sistemleri  oluşturarak  çalıştırır.

Kader  kelimesi,  Kuran da,  her  şeyi  bir  ölçü  ve  nizama  göre  tanzim  edip    uygulamaktır.  Yani  Allah’ın  yaptığı  işlerin  bir  nizamı,  ölçüsü  ve  hikmeti  olduğunu  bildirir.  Yaptığı  ve  yapacağı  işleri  bir  hikmet  dairesinde  yapar,  lüzumsuz,  manasız,  gelişigüzel,  rastgele  iş  yapmadığını  ifade  eder. 54/ Kamer  49.  “ Biz  her  şeyi  bir  ölçüye  göre  yarattık.”   Hadis  rivayet  edenler  ve  nakledenler  ile  bazı  müfessirler  bu  ayetteki  kader  kelimesini,  Allah’ın  ezelde  insanların  yapacakları  işleri  ve  kainattaki  her şeyi  takdir  ettiği  şeklinde  izah  eden  rivayetler  naklederler  Hatta  bunlara  göre  bu  ayet  inince  bazı  Müslümanlar  Peygambere  gelip:  Öyleyse  çalışmak  niçin?  Kadere  güvenip  çalışmayı  bıraksak  olmaz mı?  Yaptığımız  iş,  bizim  yeni  yaptığımız  bir  şey  midir?  Demişler.  “ Peygamber  ise: Siz  amel  ediniz,  herkese  yaratıldığı  iş  kolaylaştırılır.”  ( Buhari,  edep  120,  kader 4.)

Kaderin  manasını  bir  daha  hatırlamamız  gerekir.  Eğer  kader  insanın  yaratılmasından  önce  onun  nasıl  hareket  edeceği,  ne  yapacağı  ve  ne  olacağı  değişmez  surette  yazılmış,  çizilmiş,  manasına  alınırsa,  biz  Kuran da  böyle  bir  kaderin  olmadığını  söyleyebiliriz.  13/ Rad  39. “  Allah  dilediğini  siler  ve  dilediğini  tespit  eder.  Ana  kitap  Allah’ın  yanındadır.”  Bu  ayet  değişmez  surette  yazılı  kader  manasını  nefyeder  siler.  Çünkü  Allah  istediğini  siler,  istediğini  yapar  demek,  önceden  yazılı  bir  kader  yoktur  demektir.  Silmesi  ve  tespit  etmesi  ilahi  kanunlara  bağlıdır.  Eğer  bütün  geçmiş  ve  gelecek  hadiseler  le vhi  mahfuz da  yazılmış,  çizilmiş  ama  Allah  bunlardan  istediğini  siler,  istediğini  bırakır  denecek  olursa,  bu  yazılı  kaderin  silindiğini  kabul  ettikten  sonra  ezelde  her  şeyin  yazılıp  yazılmamasının  insan  üzerine  cebri  bir  tesiri  olmadığını  kabul  etmek  demektir. Tabiat  kanunları da,  kader  konusuna  girer,  misal,  su  100 derecede  kaynar  bu  suyun  kaderidir,  İnsan,  suyu  60  derecede  kaynatamaz,  Güneş  sisteminin  seyrini,  mevsimlerin  oluşumunu  değiştiremez.   Bunlar  kaderdir,  Sünnetullah, yani  Allah’ın  sünneti  icabı  her  şey,  kader  denen  ölçüye  göre  hareket  ederler.  13/ Rad  8.  “ …Allah  yanında  her  şey  ölçü  iledir.”  Ayetteki  miktar  kelimesi  kaderle  aynı  kökten  gelir  ve  yaklaşık  aynı  anlama  gelir.  Ancak,  suyu  60  derecede  kaynatamayan  insan,  ondan  sayısız  imkanları  kullanarak  çeşitli  sonuçlar  elde  edebilir.   Artık  öğrenmeliyiz ki,  Allah,  Allah’lığını   kimseye  vermez.  Fakat,  onun  dışında  bize  verdikleri  hiçte  az  değildir. Kısaca  kader  konusunun  bir  ucu  Allah’a,  bir  ucu  insana  bağlıdır. Yani , insan  tercih  eder  yapar,  Allah’ta  insanın  tercih  ettiğini  yazar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.