KUR’AN MÜSLÜMAN İLE MÜ’MİNİ BİRBİRİNDEN AYIRMIŞTIR(2)
Eğer bu ayetler Müslümanların hayatında yer bulsaydı, zulme, haksızlığa, kamu ve kul hakkına tecavüz edenlerden hesap sorulsaydı veya sormayanlar değiştirilip soracaklar getirilse idi, zulüm haksızlık olur mu idi? Kamu ve kul hakkına el uzatılır mı idi? O çalınanlar, suskun, nemelazımcı, bana mı kaldı, boşver gibi düşünen halkın hakkı, ama halk hakkını başkalarına güdülerek çaldırıyor. Hem bu dünyada sıkıntı çekip rezil oluyor, esası da öbür dünyada da bunların hesabını acı bir şekilde vereceklerdir.
Şimdi Müslüm ve İbni Hanbel ve Zadül Mead gibi kaynaklardan misal verelim.
“Hz. Peygamber kamu malı çalmış, kamu hakkına tecavüz etmiş olanların cenaze namazlarına ne katılmış ne de cenaze namazlarını kılmıştır.” (Zadül mead 1/515 3/107)
“Bir harp dönüşü sonunda Hz. Peygambere falanca falanca şehit oldu diye bilgi verirler. Hz. Peygamber’de saydıkları şehitler içinden birisi için, hayır o kişi şehit olmamıştır. Bana onun Cehennemde olduğu bildiriliyor. Sebebi de kamunun mallarından çaldığı bir giysidir. Hz. Peygamber bunun sonucu Hz. Ömer’i çağırarak şöyle duyurulmasını ister. “Git ey Ömer, insanlar şunu duysun-lar ki Cennete yalnız ve yalnız müminler gidecektir.” (Müslim iman İbni Hanbel Nüsned 1/30-47)
“Görünüşte Allah ve Peygamberin emrettiğini yapar gibi görünür, ama başka şeyler peşinde olursan, Allah’a oyun oynamış olursun. Riyadan sakının, çünkü riya Allah’a şirk koşmaktır.” (İbn Hacer El Heytemi Ez Zavacir 1/68)
Allah için düşünelim, bu yapılanlarla Allah’ı ve Peygamber’in emirleri arasında ne fark var anlayalım. Hepsinde namaz, hac, umre, oruç, yardım yok mu? Ve bunlar sahabe değil mi. Onlara böyle yapılıyorsa, bizi kim kurtaracak? Neyimize güveniyoruz? O aldatanlar, kandıran-lar, gülenler şunu unutmayalım, sonumuzu hayır olacak işlerle ve amellerle tamamlayalım, sonra pişmanlık işe yaramaz. Adaleti bırakıp iktidara, cemaate, şeyhe, veliye, evliyaya sığınmak iftira, zulüm, kul ve kamu hakkı yiyenlere göz yummak, ses çıkartmamak, destek vermek, namazlı, oruçlu, yardım eden, hacca ve umreye giden de olsa asla kurtulamayacağımızı bilmemiz gerekiyor. Ya hak, ya batıl. Tercih bizlerindir.
Bir şey daha yapılıyor, gerek reklam panolarında ve gazetelerde, kitaplarda bazı insanlar kurtulmuş, Allah’ın sadık kulu, cennetlik gibi sunuluyor. Kimin elinde kurtuluş beratı, senedi var?
Allah’ın yetkisine kimler neden karışır olmuştur. İnsan imanlı mı, değil mi ancak Allah bilir. Gayp olan bir konuyu insanlar nasıl haber verebilirler, sahabe de olsa hiç kimse ebediyen kurtulmuş, cennetlik ilan edilemez. Bir insanın dindarlıkta, takvada, hizmette öne çıkması onun günahsız, kurtulmuş ve üstünlüğüne delil sayılamaz. Onu ancak Allah bilir.
İnsanın değerlendirilmesi, belirlemesi, iddiaları, namazı, orucu, haccı… vb belirleyici değer olamaz. Amelinizi yaptığınız iyilikleri Allah belirler. Yok eğer belirleyen başkaları ise hüküm Allah’ın değil başkalarının olur, bunun adına müminlik denemez. Olsa olsa ortak koşmak olan şirk olur. Bu da Allah’ın yerine veya yanına ikinci söz sahibi koymak olur.
“İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan, Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlarada rüsvay edici bir azap vardır.” (31/Lokman 13)
“Onlara Allah’ın indirdiğine uyun denildiğinde hayır biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız derler. Ya şeytan onları alevli ateşin azabına çağırıyor ise de mi?” (31/Lokman 21)
Bu şirk tuzağı öyle ki, Allah yerine başka şeyleri, ait olmadıkları yere koyarak, olması gereken yerden başka yere koyarak zulüm ve şirk yapılmaktadır. İki yüzlü davra-nılmaktadır. Allah’ın yetkisine karışıp başka birilerine yalakalık yapıp lanete uğramaktır. Bu gerçekleri insanlara özellikle de Müslümanlara birilerinin anlatıp açıklaması lazımdır. Yoksa bilen bildiğini anlatmazsa, zulme katılmış olur ve hesaba çekilirler. Hüküm koyma ve egemenliğin, yetkinin sadece Allah’ın kontrolünde olmasıdır.
“Ve bana hanif (Allah’ın birliğini tanıyıcı)olarak yüzünü dine çevir, sakın müşriklerden olma diye emredildi.” (10/Yunus 105)
“De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden hak Kur’an gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim.