KUR’AN NASIL OKUNUR? -2
“Kur’an’ı Arapça okuyun, Allah ile konuşmuş olursunuz.” Evet konuşuyoruz ama konuşmadan neyi anlıyoruz? Eğer anladıysak tamam, fakat anlamadıysak ne yapacağız? Konuştuğumuzu anlamanın yolunu arayacağız. Onu da ayetler açıklıyor:
Muhammed 24: “Kur’an’ı düşünmüyorlar mı yoksa kalpleri kilitli mi?”
“Ayette efela yetedebberunel Kur’an’e ve akfalüha”deniyor. “Düşünmüyorlar mı akletmiyorlar mı” diyor. Neyi akledip düşüneceğiz? Kur’an’ı düşünmek ve akletmek için de anlamak lazım. Anlamak için de mealini anlamını okumak gerekir.
Allah’ımızın emri: Kur’an’ı okuyup anlamak, düşünüp öğüt almak, seviyeleri tahsilleri ne olursa olsun bütün insanlığın hakkı, görevi, ödevidir.
Kur’an Allah’ın rahmetidir, bereketidir. Şimdi hangi insanı Allah’ın rahmet ve bereketinden uzakta tutalım.
Bu sebeple sadece kelimeleri Arapça olarak telaffuz edin diyenler vebal altındadır ve günaha dalarlar, sevap kazanamazlar.
Şunu da söylüyorlar, hangi meali okuyalım, birbirini tutmuyor? Mealler birbirini tutar. Meallerde ayrılık ve değişiklik olmaz. Ancak meal ve anlamını çevirenler yörelere göre kelime kullanıyorlar da ondan. Yani aynı anlama gelen değişik kelimeleri kullanıyorlar da değişiklik ondan. Yani kelimeler farklı ama anlam bir.
Misal olarak, bir yörede yetişen kişi ev diyor, diğer yörede yetişen kişi konut diyor, diğeri bina diyor ama aynı manayı tarif ediyor.
Başka bir misal, yemek yenen yere aşevi diyen, lokanta diyen, restorant diyen, yemekhane diyen aynı anlama gelen şeyi veya yeri tarif ediyorlar bunun gibi.
Fakat tefsirler böyle değil. Tefsirleri açıklayanlar kendi kültürünü âdetini, töresini katarlar. O bir yorumdur. Tefsirler de yorum olur, fakat meallerde yorum olmaz sadece aynı anlama gelen değişik kelimeler kullanırlar.
Nur 1: “Belki düşünüp öğüt alırsınız diye onda (Kur’an’da) açık seçik ayetler indirdik.”
Nur 58: “İşte Allah ayetleri size böyle açıklar. Allah alimdir, hakimdir.”
Nur 61: “İşte Allah düşünüp anlayasınız diye size ayetleri böyle açıklar.”
Yüce Allah’ımız Kamer suresinde (17-22-32-40) ayetlerde dikkatimizi çekerek şöyle buyuruyor:
Kamer 17: “Andolsun ki Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Ondan öğüt alan yok mu?”
Kamer 22: “Andolsun ki biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?”
Kamer 32: “Andolsun biz Kur’an’ı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Ondan öğüt alan yok mu”
Kamer 40: “Andolsun ki biz Kur’an’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. O halde düşünüp ibret alan yok mu?”