KURAN  NE  İÇİN  VE  NASIL  OKUNMALIDIR  

Kuran,  okumak  anlamak,  bilmek,  öğrenmek,  araştırmak,  bir  şeyin  içeriğini  detayını  düşünüp  sırrını  çözmektir.  İnsanları  zordan,  çıkmazdan  kurtarmak  için,  bu  dünyada  iman,  amel  etmek  için,  bu  dünyanın  ve  hayatımızın  kitabıdır. Kuran’ın  emir ayetleri  ile, nelerden  yasaklandığımızı, hükümleri  ile  hayatımızın  tanzim  edilip  düzeltilmesini,  dua  ayetleri  ile  neleri  isteyip,  neleri  istemeyeceğimizi  ve  sakınacağımızı, yasaklanan  ayetlerle  nasıl  iman  edip  şirk koşmayacağımızı  yani  kısaca  Allah’ın yapın  dediğini yapıp, yapmayın  dediklerini  yapmayıp,  sadece  Allah’a  kul  olmayı  öğreneceğimiz  bir  kitaptır.  14/İbrahim  4, “Allah’ın emirlerini insanlara iyice açıklasın  diye, her peygamberi  yalnız  kendi kavminin diliyle  gönderdik.” Bazılarının  dediği  gibi, Kuran, ölülere  okunsun  diye mi,  sadece  kutsal  günler de  ve  gecelerde   sevap  alınsın  diye mi,  hastalara  şifa  olsun  diye mi,  yaldızlı  bezlere  sarılıp  duvarlara  asılsın,  evimizde  Kuran  olduğu  için  korunuruz  diye mi,   okunmalıdır  sorusunun  cevabını,  Allah,  bize  açıklayacaktır.  Kuran’ı  okumak  başlı,  başına  ayrı  müstakil  bir  ibadettir.  Namaz,  oruç,  zekat  ve  diğer  ibadetleri  içinde  taşıdığı  ve  Kuran’dan  öğrendiğimiz  için  birinci  gelen  ibadettir.  Çünkü  imanı,  ameli,  namazı,  orucu  ve  diğer  ibadetleri  Kuran’dan  öğreneceğiz.  Peki,  Kuran  ayrı  bir  ibadetse,  ibadette yalnız  Allah’a  yapılacağından dolayı, öyle ise ölülerimize  niçin  Kuran  okuyoruz.  Kuran  Allah  için  ve  ibadet için okunmalıdır. Ölülerimiz  için  Kuran  okursak, ibadeti  ölülerimiz  için yapmış  olmaz mıyız?  ibadeti,  Allah  dışında  birisi  ve  birileri  için  yapmak  ne  olur,  şirk  olur.  Kuran   Allah  adına  ve  Allah  rızası  için  okunmalıdır.  Peki,  eskiden  beri  niçin  okunuyor,  o  okuyanlar  yanlış mı  yapmışlar,  bu sorunun cevabını da Allah, Kuran’da veriyor.  Kuranı  okumak  ayrı  bir  ibadettir.   96/Alak  1, “Yaratan  Rabbinin  adına  oku  ve  duyur.”  73/Müzzemmil  4, “Kuran’ı  ağır,  ağır,  tane,  tane,  anlayarak  oku.”    27/Neml  92,  “Bana  Müslümanlardan  olmam  ve  Kuran  okumam  emredildi. Artık  kim  doğru  yola  gelirse,  yalnız  kendisi  için  gelmiş  olur,  kimde  saparsa  ona de ki: ben  sadece  tebliğ  edici ve uyarıcılardanım.”  29/Ankebut  45, “ Sana  vahiy  edilen  kitabı/Kuranı  oku ve nazmı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayasızlıktan  ve  kötülükten  alıkoyar.  Allah’ın  ZİKRİ/KURAN  elbette  ibadetlerin/zikrin  en  büyüğüdür,  Allah  yaptıklarınızı  bilir.”  Bu ayetler, Kuran okumanın başlı, başına  bir ibadet olduğunu, ibadetinde, Allah dışında kimse için yapılıp okunamayacağı    çünkü,  ibadet  Allah  için  olur,  hükmünce  yanlışlığı  böylece  Allah  tarafından  açıklanmıştır.  Öncekilerin  yaptığı,  bu günde  yapanlar,  böylece yalanlanmıştır.

Hiç  bir  kimse,  başkasının  ameli,  sevabı,  okuması  veya  günahı  ile  ne  cennete,  ne de cehenneme  gider.  Herkes  kendi  işlediği  iyi  amel  karşılığı  sevapla  cennete,  yine  kendi  yaptığı  kötü  amel  karşılığı  olarak  cehenneme  gider.  Bir  insan  başka  biri  için  iman  edemeyeceği  gibi,  başkası  adına  ibadette  yapamaz.  Herkes  bu  dünyada,  kendisi  için  Kuran’ı  okumalıdır,  öğrenmelidir  ve  anlamalıdır.  Anlamadan  okunacak  Kuran, sadece kelimelerin  tekrarı  olacak  ve  okuduğundan  sevap  alamayacaktır.  Doğru  bir  ibadete,  Allah  sevap  verecektir,  her  okunan Kurana, her  yapılan  ibadete,  Allah  sevap  vermeyecektir.  Her  yapılan  doğru  bir  ibadet  olsaydı,  o  zaman  ne  kitap  gönderirdi,  nede peygamber. Yapılan ibadetlerde, amelde, okumada, anlamada  bir  yanlışlık  var ki,  düzeltmek  için  kitap  ve  peygamber  göndermiştir. Bize  düşen  ise  itiraz  üretip, mazeret   bulmak değil,  Allah’a ve  emrine, bize tebliğ eden peygamberine  teslim  olmak  düşer.  Şimdi  ayetlere  bakalım,  Allah  ne  yapmamızı  istiyor,  2/Bakara  272, “Ya  Muhammed,  insanları  hidayete  ve  doğru  yola  iletmek  senin  elinde  değildir.  Ancak,  Allah  isteyenin  hidayetini  nasip  eder.  Hayır  olarak  harcadıklarınız  herhangi  bir  şey  kendi  iyiliğiniz  içindir. Yapacağınız hayırları ancak,  Allah’ın rızasını kazanmak için  yapmalısınız, HAYIR  OLARAK  verdiğiniz  ne  varsa,  KARŞILIĞI  tam olarak  sadece  SİZE verilir  ve  asla  haksızlığa  uğratılmazsınız.”  2/Bakara  110, “Namazı  kılın, zekatı  verin,  önceden  KENDİNİZ  İÇİN  YAPTIĞINIZ  HER  İYİLİĞİ  ALLAH’IN  katında  bulacaksınız.  Şüphesiz  Allah,  yapmakta  olduğunuz  iyiliği  noksansız  görür.”  17/İsra  7, “Eğer  iyilik  ederseniz  kendinize  etmiş  olursunuz, kötülük ederseniz  yine  sadece  kendinize  etmiş  olursunuz…”  Allah  bu  ilkeyi  Kuran’da  böyle  açıklıyor,  biz  buna  karşılık,  ekleme,  eksiltme  veya  yerine değişim yapamayız.  Öyle  ise,  peygamberler, anamız,  babamız,  yakınlarımız,  sevdiklerimiz  için  Kuran  okuyamayız,  hayır  yapamayız.  Atalarımız  bu  ayetleri  iyi  anlamışlar  ve  şöyle  bir  ata  sözü  ortaya  çıkartmışlardır.  NEVERİN  ELİN  İLE  O  GİDER  SENİN  İLE,  bir  insan  veya  evlat,  peygamberine,  ana,  babasına,  sevdiklerine  sevap  vermek  için  değil,  sadece  rahmet  isteyip,  Allah’tan  affedilip  bağışlanmaları  için  sadece,  yalnız  Allah’a  dua  edilmelidir.  Bir  ölmüşümüz  için  veya  başka  bir  sevdiklerimiz  için  ibadet  yapılamaz,  çünkü  ibadet  yalnız  Allah  için  ve  yaptığımız  iyilikler de sadece  kendimiz içindir.  Ölmüşlerinin ağzında  bulunsun,  canına  değsin  demek  doğru  değilmiş. Hani şöyle  denmiyor mu, Ölmüş kişinin  amel  defteri  kapanır,  artık  ona  hiç  bir  sevap  ve  günah  gitmez  diye.  Ölen  kişinin  malı kalmışsa, artık o mal varislerinin olmuştur, o  mal  kendinin değildir.

2/Bakara  245, “Verdiğinin  kat,  kat  fazlasını  geri  kendisine  ödemesi  için,  Allah’a  güzel  bir  borç  verecek  olan  yok mu?  Allah  hem  darlık  veren,  hem de  bolluk  verendir, tekrar  sadece  Allah’a  döndürüleceksiniz.”  Ayetler  gerek  fakir  ve  ihtiyaç  sahiplerine,  gerekse  kamu  yararına  yapılacak  karşılıksız hayır  ve  yardımın,  Allah’a  güzel  bir  borç  verme  olduğu, bunun karşılığının kat,  kat    karşılıksız  hayır  yapana,  Allah  tarafından  geri  verileceği  ayetlerde  ifade  edilmektedir.  Şöyle  bir  rivayet  var,  peygamberimiz  “Ölen  kimsenin  amel  defteri  üç  şey  nedeniyle  kapanmaz,  bu  üç  amel  şunlardır.  Sadakayı  cariye  dünyada  bir hayır  eseri  bırakmak,  faydalanılacak  bir  ilim  eseri  bırakmak,  kendisine  dua  edecek  bir  çocuk/evlat  bırakmak”  deniyor,  eğer  dikkat  edilirse  bunların  üçü de  kişi  hayata  iken  yapılan  şeylerdir,  öldükten  sonra  yapılan  işler/ameller  değildir.  Zaten,  Allah  bunların  sevap  karşılığını  o  kişi  yaptığı  andan  itibaren  peşin  olarak  ödemiştir,  Allah  peşin  verendir, veresesi  olmaz.  Çocuğun/evladın  dua  etmesine  gelince,  yine  dikkat  edilirse  evlat,  Allah’a  dua  ediyor  ve  ana,  babası,  yakınları  veya  sevdikleri  için  bağışlanma,  af olmaları  ve cennete gitmeleri için. Yoksa ölmüşler için sevap göndermiyorlar.  Hayırlı  bir  çocuk/evlat  ana,  baba,  yakınları  ve  sevdikleri  için  nasıl  dua eder,  bunu da  Allah  bize Kuran’da  öğretiyor. “ RABENAĞFİRLİ  VELİVALİDEYYE  VELİL  MÜMİNİNE  YEVME  YEGUMÜL  HİSAB, “14/İbrahim  41, “Ey Rabbimiz amellerin  hesap  olunacağı  gün  beni,  ANA,  BABAMI  ve  MÜMİNLERİ  BAĞIŞLA.”  Yine  17/İsra  24, “Onları  esirgeyerek  alçak  gönüllülükle  üzerlerine  kanat  ger  ve Rabbim,  küçüklüğümde  onlar  beni  nasıl  yetiştirmişlerse,  ŞİMDİDE  SEN  ONLARA  RAHMET  ET  diyerek  DUA  ET.”   Yine  her zaman  okuduğumuz  bir  ayet,  “VEMİNHÜM  MENYEGULÜ RABBENA  ATİNA  FİDDÜNYA HASENETEN VE FİL AHİRETİ HASENETEN VEGINA AZABENNAR.”   2/Bakara  201, “Onlardan  bir  kısmı da  Ey  Rabbimiz,  bize  dünyada da  iyilik  ver,  ahrette de  iyilik  ver,  bizi  cehennem  azabından  koru  derler.”  Allah,  bize  nasıl  dua etmemiz gerektiğini  yine  meleklerin  duasıyla da  öğretiyor.  40/Mümin  7, “Arşı  yüklenen  ve  bir de  onun  çevresinde  bulunan  melekler  Rablerini  hamt  ile  tespih  ederler, Allah’a  iman  eden  müminlerin de  bağışlanmalarını  isterler.  Ey  Rabbimiz  Senin  rahmet  ve  ilmin  her  şeyi  kuşatmıştır,  o  halde  tövbe  eden  ve  Senin  yoluna  gidenleri  bağışla,  onları  cehennem  azabından  koru  derler.”  Devam  40/Mümin  8, “Rabbimiz,  onları da,  onların  atalarından,  zevcelerinden,  nesillerinden  iyi  olanları da,  kendilerine  vaat  ettiğin  ADN  cennetlerine  koy,   şüphesiz  aziz  ve  hakim  olan  sensin.” Demek ki, dua Allah’ın öğrettiği gibidir.

46/Ahkaf  15, “…Rabbim,  bana  ve  ana,  babama  verdiğin  nimete  şükretmemi  ve  razı olacağın yararlı iş/amel yapmamı nasip et. Benim için de, zürriyetim  için de,  iyiliği  devam  ettirmeyi  nasip  et,  ben  sana   döndüm  ve  elbette ki,  ben  Müslümanlardanım.”  59/Haşr  10, “Bunların  arkasından  gelenler şöyle  derler,  Rabbimiz, bizi ve biz den ÖNCE  GELİP  GEÇMİŞ  İMANLI  KARDEŞLERİMİZİ  BAĞIŞLA,  kalplerimizde,  iman  edenlere  karşı  hiçbir  kin  bırakma. Rabbimiz,  şüphesiz ki,  Sen çok şefkatli  ve çok  merhametlisin.” 66/Tahrim  8, “…Rabbimiz  nurumuzu  bizim  için  tamamla,  bizi  bağışla,  çünkü  Sen  her  şeye  kadirsin  derler.”  71/Nuh  28, “Rabbim,  beni,  ana,  babamı,  iman  etmiş  olarak  evime  girenleri,  iman  eden  erkekleri  ve  iman  eden  kadınları  bağışla,  zalimlerin  ise  ancak  helakini  arttır.”  Allah,  bize,  ayetle de  şunu  öğretiyor,  bir  evlat,  ana,  babasına  yaptığı  amelin  sevabını  vermek  için  değil,  Allah’tan  onların  affı  için  rahmet  dileyerek  dua  eder.  Çünkü,  ayetler,  herkesin  yaptığı  ibadet  kendisine  aittir,  kim  ne  sevap  yaptı  ise,  sevabın  karşılığı  sadece  yapan  kişiye olup başkalarına faydası olmaz diyor.   2/Bakara  134,  141, “Onlar  bir  ümmetti,  gelip  geçtiler,  onların  kazandıkları  kendilerine,  sizin kazandıklarınız da  size  aittir.  Siz,  onların,  yaptıklarından,  sorguya  çekilmezsiniz.”  Allah,  bu  ve  benzeri  ayetlerle  Kuran’ı  önümüze  koymuş,  ne  yapacağımızı  bize  açık  bir  şekilde  göstermiştir. Okunan Kuran’ın  sevabının  ölmüşlerimize  verilmesi,  ölülerimize  Kuran  okunması,  yapılan  bütün  hayırların,  infakın  sevaplarının  ölmüşlerimize  dağıtılması,  ölülerimiz  için  yemek  verilmesi,  ölülerimiz  adına  kurban  kesilmesi,  ölülerimiz  için  onlar  adına  hacca  gidilmesi  ve  diğer  yapılanlar  sadece  uydurma  ve  hurafedir.  Allah’ın,  gönderdiği  Kuran’da ki,  dinde  bunların  yeri  yoktur.  Birileri  uydurmuştur,  ama  sorgulamak  ve  ayetlerle  karşılaştırıp  uygun mu, uygun değil mi olduğunu da bizler çözmeliyiz.  Bu  ve  benzeri  ayetlere  uygun,  içimizden  gelen  duaları yaparak  yalnız Allah’a  yalvarıp,  ölmüşlerimiz  ve  hayatta  olanlarımız  için  dua  ederiz.  Bizde  genelde  ölmüşlerimiz  için  dua  yapılıyor,  halbuki  hayatta  olanlarımız içinde, dua  edip,  ölmeden  Allah’ın  hidayetine kavuşmasını,  Allah’tan nasip etmesini istemeliyiz.  Mesela,  Ya Rabbi,  annelerimizden,  babalarımızdan,  kardeşlerimizden,  evlatlarımızdan,  torunlarımızdan, hısım ve akrabalarımızdan ( ebe, dede, amca,  dayı, hala, teyze gibi)  ve  bütün  ehli  imandan,  ölmüş  olanlarımıza  ve  hayatta  olanlarımıza  rahmet  eyle,  onlardan  ve  bizden  razı  ol,  günahlarımızı  bağışla, ölmüşlerimizi ve bizi cennette buluştur. Ya Rabbi affedicisin, affı seversin,  bizleri ve ölmüşlerimizi affeyle  gibi benzeri dualar yapılmalıdır, uygun olanı  bu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.