KUR’AN’DAKİ PEYGAMBERİN GÖREVİ-2
“Onlara mağfiret dilesen de dilemesen de birdir. Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır. Çünkü Allah yoldan çıkmış topluluğu doğru yola iletmez.” (63/ Münafikün 6)
Aslında sorulması gereken sorulardan biri şudur: Hz. Peygambere, dedi diye, hadis yazanlar, Hz. Peygamberin yaşadığı zamanda Cuma günleri okuduğu hutbeleri, neden kitaplarında yazmamışlardır? Kur’an kaynaklı, Cuma hutbelerini, yüzlerce, binlerce cemaatin önünde hutbede söylenen sözler, hadisler yok, esas hadis onlardır. Eğer hadis aranıyorsa, bu hutbeler ortada yok. Önder ve model alacağımız Hz. Peygamberin sahih sözleri ortada yok.
Birde, Peygamber, elçi, Resul, Nebinin ne anlama geldiğini, tekrar ifade ederek anlamaya çalışalım ve değerlendirmeyi kavramaya çalışalım. Peygamber, elçi, Resul, Nebi şu demektir. Belki ayrı ayrı tarifi vardır ama, ortak yönü şudur. Kendisinde bulunmayan, kendisine ait olmayan, dinin emir ve hükümlerini, Allah’dan alıp, eksiltmeden ve fazlalaştırıp ek yapmadan, olduğu gibi, insanlara duyurup tebliğ edendir. Eğer Peygamber din koyar, onun sünneti, hadisi dine ilave ve ektir derseniz, bu Peygamberlik, elçilik, Resullük ve nebilik sıfatı ve vasfıyla bağdaşmaz. O zaman kendisinden bir şeyler katan ve dine ortak olan anlamı çıkar.
“O âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.” (69/Hakka 43)
“Eğer Peygamber bize bazı sözleri uydurmuş olsaydı.” (69/Hakka 44)
“Elbette Peygamberi kıskavrak yakalardık.” (69/Hakka 45)
“Sonra Peygamberin can damarını koparırdık, da onu yaşatmazdık.” (Hakka 46)
“Hiçbirinizde buna mani olamazdınız.” (69/Hakka 47)
Ayetler, açık seçik ortadadır. Hz. Peygamber, Kur’an dışında, başka bir hadise, söze, kitaba hiç kimseyi davet etmemiştir. Peygamberimizin bütün mücadelesi, tek hadis dediği Kur’andır. Allah’ın Kur’an’da hadis kelimesiyle açıkladığı ve uymamızı istediği tek hadis de Kur’andır.
“…Kimin hadisi Allah’dan daha doğrudur.” (4/Nisa 87)
“Eğer doğru iseler, Kur’an’ın benzeri bir hadis getirsinler.” (52/Tur 34)
Eğer Peygamberin kendi sözleri, dinin kaynağı olsaydı, Peygamberimiz niçin yazdırmadı? Yazdırmadığı için o zaman, din eksik mi kaldı? Peygamber kendi sözlerini hadislerini yazdırmamıştır. Çünkü Peygamber, Allah’a teslim olmuştu.
“Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan Allah’ın elçiliğini yapmamış olursun…” (5/Maide 67)
Peygamber ve hadisler, dinin kaynağı diyenler, bu ve diğer ayetleri niçin görmezden gelirler, acaba? Hıristiyanların, Hz. İsa’ya sevgilerini ortaya koyarken, onu tanrı ve Allah’ın ortağı ilan ettiklerini, niçin düşünmezler. Peygamberi sevmek, O’na bağlanmak, Peygambere uymak, Peygamberi dinin ortağı ilan ederek, Allah’a ortak koşmakla olmaz. Peygamberin en çok sevineceği, memnun olacağı tavır, müminlerin, arı, duru, sade, saf, temiz, katıksız bir şekilde dine inanılması ve rehberimiz Kur’an’a teslim olunmasıdır. Öyleyse unutmayacağımız bir tehlikeyi kısaca tarif ederek, kendimizi kurtarmaya bakalım.
Şirk; Allah’a zatında, sıfatlarında, hükmünde, din koyma yetkisinde, mülkünde, gücünde, tasarrufunda, sırrında, hiç mi hiç kimseyi, ortak etmemektir. Direnenlere de, Allah Kur’an’da şu cevabı verir. Leküm dinüküm veli yedin.