MESLEK TE TALEBEM ALİ CERAN

Yıl 1980 in Haziran ayında siyasi olaylardan dolayı tutuklanıp iki yıl HAPİS yattığım Ankara Mamak Askeri Cezaevinden tahliye olmuştum.

   Cezaevinden çıkınca memleketime köyüme yani Yahyalı İlçesi Delialiuşağı köyüne gelmiştim. Köyde beş on gün gezdikten sonra iş bulmak üzere Kayseri ye geldim.

    Bir müddet zamanın Toprak Su Bölge Müdürlüğünde bir süre çalıştıktan sonra kış geldi ve çalıştığım toprak ıslah çalışması yapan kamp kapandı.

Yeniden işsiz kalmıştım, gazetecilik mesleğini sevdiğim ve okulunu okuduğum için bir gazetede çalışmak istiyordum. O zaman piyasaya olan olan yani bütün bayilere verilip piyasa da satılan Kayseri Olay Gazetesi vardı. Bu Gazetenin ofisine gidip iş istedim. Bana bizde muhabir kadrosunda iş yok ama reklamcı olarak çalıştıracak elaman arıyoruz dediler. Bende olsun gazeteci gazetecidir reklamcısı muhabiri olmaz deyip işi kabul ettim.

Bir süre reklamcı olarak çalıştım. Bu zaman zarfında kendiside Gazetecilik mezunu ama giyim mağazası işleten Mahmut Çağlıgöncü ile tanıştım. Mahmut Beye bir dergi çıkarmak istediğimi bu dergiyi beraber ortak olarak çıkarabileceğimizi söyledim o da bu teklifi kabul etti ve Kayseri Kültür adı altında bir dergi çıkarmaya başladık.

Bu dergi nin yayın işlerini ve Kayseri Olay Gazetesindeki reklamcılık işi birlikte götürüyordum. Bir süre sonra gazetenin yazı kadrosundan muhabirlerin işten ayrıldığını beni yazı kadrosuna muhabir olarak alacaklarını söylediler ve 1981 yılının ortalarında muhabir olarak işe başladım. Birkaç ay çalıştıktan sonra da gazetenin yazı işleri müdürü oldum.

1981 yılının Eylül veya ekim ayı idi bir gün gazeteye mahcup çekingen bir genç geldi iş istediğini muhabirlik yapmak istediğini söyledi. Bende kim nereli olduğunu sorduktan sonra işe kabul edildiğini söyledim. İşte o genç yıllarca Gazetecilik yapan ve geçtiğimiz hafta Çarşamba günü kaybettiğimiz Ali Ceran dı.

   Ali işe başladıktan sonra büyük bir gayret ve sabırla mesleği öğrenkmeye çalıştı. İşi de tez zamanda kavramıştı. Haberlere gidiyor haber yazıyor ve istediğimiz her işi yapıyordu.

   O sırada ben nişanlıydım ve 1981 yılının Kasım ayında düğün yapıp 36 yıldan beri hayatımızı birlikte sürdürdüğüm eşim Suna hanımla evlendim.

İş yoğun olduğu için eve ancak gece geç saatlerde yani o zamanın tipo matbaasında gazete hazırlanıp baskıya girdikten sonra gidebiliyordum. Gündüz eve bir şey gidecek veya bir şey alınacak olsa bu işi Ali Ceran yapıyordu.

Aradan bir yıl geçtikten sonra yani 1982 yılının Kasım ayında büyük kızım Zehra Gül doğdu. Çocuk sıkça hastalanıyor ama ben iş yüzünden pek ilgilenemiyordum Çünkü ben işi bırakıp çocuğu hastaneye gidecek olsam uzun muayene ve ilaç alma kuyrukları yüzünden bir gün uğraşmak zorunda kalıyordum. Bunun için çocuğu da hastaneye Ali götürüyordu.

Artık biz Ali ile bir iş arkadaşı veya müdür muhabir ilişkisinden öteye abi kardeş gibi olmuştuk.

Bu ilişkiler içersinde hayatımız sürerken 1983 yılının Kasım ayında ben askere gittim. Ali ve diğer arkadaşlar gazetede kaldılar. Aradan çok geçmeden Ali den bir mektup geldi. Mektupta Abi biz Kayseri Olaydan ayrılıp Mehmet Abi ve birkaç arkadaş yeni bir gazete kurduk diyordu.

   Ali bir süre adı Kayseri Ekispres olan Mehmet Delibaş ın sahibi olduğu bu gazete de çalıştı.

   1985 yılının nisan ayında ben Askerden geldim o sıra da Ali Askere gitti. Ali askerde iken bu gazeteyi Mehmet Kürtüncü aldı adı da Erciyes Gazetesi oldu.

Bende bu Gazetenin yazı işleri Müdürü oldum. Biz gazeteyi ofset olarak çıkarmaya başladık ve aradan çok geçmeden Ali askerden geldi ve yine benim yanımda Erciyes Gazetesinde işe başladı.

     O zaman ofset gazete çıkarmak nerede ise fermana muhtaçtı. Bir gazeteyi hazırlayıp baskıya verip basılana kadar kelimenin tam anlamışla gece gündüz demeden çalışıyor ve canımız çıkıyordu. Ben artık eve sadece yemek yemeye gidebilmeye başlamıştım. 1986 yılının başlarıydı. Bu hengame arasında biricik oğlum ciğer parem Hacı Ali Kürşat dünyaya geldi. Kürşat yeni doğmuş bakıma muhtaç bir çocuktu, sürekli hasta oluyordu. Ama ben bunlara hiç zaman ayıramıyordum ve iş yine Aliye düşüyor çocuk hastalanınca hastaneye ali götürüp getiriyordu. Bu hep sürdü birlikte çalışıyor olsak da olmasak da Ali kardeşim olarak bana yardım etmeye yanımda olmaya devam etti.

Bir süre beraber çalıştıktan sonra bir gün Ali gelip abi müsaaden olursa beni Güneş Gazetesinden istiyorlar ben de oraya gitmek istiyorum dedi bende olur dedim ve ali Erciyes Gazetesinden ayrılıp Güneş Gazetesinde işe başladı. Ama bizim abi kardeş ilişkimiz hep aynı şekilde devam etti.

Ali Güneş gazetesinde çalışırken hatırladığım kadarıyla 1998 yılında ben bir süre işsiz kalmış evcin geçimini pazarcılık yaparak geçirmek için çaba gösteriyordum. Ali bir gün eve gelip beni sorar ve durumun böyle olduğunu öğrenir. O gün hangi pazarda olduğumu sorar ve bunu da öğrendikten sonra benim olduğum yere gelir. Ali beni görünce ağlamaya başlar ve ağlayarak yanıma geldi. O gün o ağladı ben ağladım ve oturup akşama kadar sohbet ettik.

Abi ben seni böyle bırakamam etrafa sorup soruşturayım sen mesleğine devam et dedi. Bir süre sonra ben Türkiye Gazetesinde işe başladım.

Çünkü çok vefakar ve kadirşinas birisiydi. Benden vefasını sevgisini saygısını hiç eksik etmedi. Bu o son nefesini verene kadar sürdü.

İşte anladınız mı Ali hayata gözlerini yumunca bunun için herkesten çok ben ağladım. Çünkü O benim bir kardeşim bir çocuğum gibiydi.

Neyse ben yine duygusala bağlandım konumuza devam edelim.

    Güneş Gazetesi kapanınca Ali Kayseri Anadolu Haber Gazetesinde işe başladı.

  Uzun bir süre burada görevine devam etti. Daha sonra gazete şirketinin ortaklık yapısı değişince kendiside bu şirkete ortak oldu. Bir sürede mesleğine bir gazetenin ortağı olarak devam etti.

Bu ayrı yıllarda da bizim abi kardeş ilişkimiz sürdü. 1995 yılına gelindiğinde bu defa ben işsiz kalmıştım. Ali de Kayseri Anadolu Haber Gazetesinin hem ortağı hem de yöneticisi idi. Benim o zaman çalıştığım ihlas haber ajansından ayrıldığımı duyunca eve yanıma gelip abi bizim orda işin hazır ne zaman gelirsen gel başla dedi. Bende birkaç gün sonra gidip onun yanında işe başladım.

Ama bu birlikteliğimiz fazla sürmedi ve o ortaklarıyla anlaşmazlığa düşüp gazete den ayrıldı. Bugün hala yayın yapan Kayseri Star Haber Gazetesini kurdu.

İlk yıllar çok sıkıntı çekti ama o hiç yılmadı yoluna devam etti ve doğru bildiklerini yazmayı da sürdürdü.

   1999 yılının ortalarında yolumuz yine kesişti ve bu defa o beni yanına çağırıp birlikte yola devam etmemizi istedi. Bende hiç tereddütsüz bu teklifi kabul ettim.

Ben Kayseri Satar haber Gazetesinde işe başlayınca abi ben seni neden seviyorum biliyor musun dedi. Bende ne bileyim herkesin bir fikri ve beğendiği taraf olur dedim.

Abi ben seni işte bunun için seviyorum. Ben sana iş teklifi edince yok ben talebemin emrinde çalışmam senin yanında ne işim var diyeceksin sanıyordum ama sen bana ben senin yükselip ileri gitmenle gurur duyuyorum bu yolda beraber olmaktan da gurur duyarım dedin ve gelip işe başladın. İşte ben seni bunun için seviyorum. Sen herkesin ileri gittiğini kalkındığını isteyen birisisin hele bizler başarılı oldukça gurur duyuyorsun bende senin gibi bir abim olduğu için gurur duyuyorum dedi.

Bu birlikteliğimiz 2003 yılına kadar sürdü. Ben 2003 yılında işlerimiz yoğunluğu sebebiyle Kayseri Satar haber gazetesinden ayrıldım.

 

O sene ben de Kayseri Meydan Gazetesini kurdum ama bizim ilişkimiz hep devam etti. Taki Ali Ceran son nefesini verene kadar.

   Benim tanıdığım Ali Ceran Mert gözünü budaktan esirgemeyen hak bildiği yolda korkusuzca yürüyen ve doğru bildikleri yine korkusuzca yazan bir Anadolu çocuğu ve bir gazeteciydi.

    Ali vatanına milletine bayrağına aşık birisiydi. Vatan millet bayrak deyince onu kimse tutamazdı.

Vatana millete bayrağı ve milli manevi değerlere zarar veren birisini gördüğü zaman onu düşmanı bilir onun devlet tarafından cezalandırılması için elinden gelen gayreti gösterirdi.

Terör konusunda çok hassastı teröristlere karşı devleti yönetenler yumuşak davranıyorlar diye çok kızardı. Şehit cenazeleri geldikçe ağlar dövünür ve teröre karşı yapılan yürüyüş miting gibi bütün eylemlerin içerisinde olurdu.

Hatta bir defasında Şehitler ve Gaziler Derneği şube Başkanı ile iş birliği yaparak birde terörü lanetleme mitingi düzenlemişlerdi.

     Ali yi anlamak ve anlatmak pek kolay değil hele bugünlerde onu kaybettiğimiz acısını yüreğimizde duyduğumuz bu günlerde anlatmak da daha zor oluyor.

    Bir kez daha belirteyim ki o yiğit bir Anadolu delikanlısıydı. Yılmadan yıkılmadan mücadelesini son nefesine kadar sürdürdü.

O hiç eğilmedi bükülme yılmadı yıkılmadı dik turdu.

Beraber yürüdüğümüz 35 yılı aşkın yol arkadaşlığımızda bana karşı hiz bir saygısızlığı olmadı.

O hep beni bir usta bir öğretmen bir ağabey ve bir baba gibi gördü ve öylede davrandı.

Ben de onu bir kardeş bilip o karşı bir kardeş gibi davrandım. Ne zaman benden yardım istemişse bunu hiç esirgemedim. Onu hayatı boyunca hiç yalnız bırakmadım. Hele haklı olduğu her konuda hiç tereddüt etmeden yanında oldum.

Cenabı Allah gani gani rahmet eylesin mekanı cennet olsun ben yaşadığım müddetçe o hep benimle birlikte olacak ve onu hep hatırlayıp anılarını yaşatmaya çalışacağım.

Bu dünyada kalan tüm emanetleri benim emanetimdir ve ömrüm oldukça o emanetlere de sahip çıkmaya devam edeceğim.

     GÜLE GÜLE ALİ CERAN

     SEN HAKKA YÜRÜDÜN ESSAH DÜNYADASIN BİZ YALAN DÜNYADA KALDIK HAKSIZLIZLARLA NAMERTLERLE MÜCADELE ETMEYE SENİN KALDIĞIN YERDEN DEVAM EDECEĞİZ.

GÖZÜN AÇIK GİTMESİN

RUHUN ŞAD OLSUN

MEKANIN CENNET OLSUN İNŞALLAH.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.