MEZHEP VE MEZHEPLER-8
“De ki: andolsun, insanlar ve cinler, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak üzere bir araya gelseler birbirlerine yardımcı da olsalar, benzerini ortaya koyamazlar.” (17/İsra 88)
“Böylece suçluların yolu belli olsun diye ayetleri iyice açıklıyoruz.” (6/Enam 55)
“Bu din, Rabbinin dosdoğru yoludur. Biz örnek
olacak bir kavim için ayetleri ayrıntılı olarak açıkladık.” (6/Enam 126)
“Şüphesiz bu din benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara uymayın. Çünkü o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti.” (6/Enam 153)
Burada şöyle itiraz edilip, denilebilir ki Kur’an’ı Peygamber’den daha doğru anlayan ve uygulayan kim olabilir? Bizim de Peygamber’in anladığı ve yaşadığı gibi anlamamız ve yaşamamız gerekmez mi? Yani, Kur’an’ı hadis ve sünnete göre açıklamalıyız diyenler haklı sayılabilirler. Hadis ve sünnetten yararlanmak ayrı şey, hadis ve sünnete göre tefsir yapmak ayrı şeydir. Eğer Kur’an başka kaynaklara göre açıklanmaya muhtaç bir kitap olsaydı, o zaman kendisi gibi açıklamasının da koruma altına alınması gerekmez miydi? Halbu ki, Kur’an, apaçık ve anlaşılır bir kitaptır.
Ayetler apaçık ve anlaşılır olduğundan, Allah’ın Peygamber’i onları insanlara bildirmekle yetinmiştir. Yoksa hiçbir zaman, bu ayet, bu da ayetlerin açıklamasıdır diye iki ayrı şey söylememiştir. Eğer öyle olsaydı, kendisi korunmuş olan ayetlerin açıklaması da korunmuş olurdu.
Ben bu ayeti anlamıyorum demenin sebebi, ayetleri anlamak için ya çaba sarf edilmeyişinden ya da belki de o zaman için özelliği olmadığındandır. Zamanı gelince güncelliği oluşup, o ayet konu edilince illaki birilerince anlaşılacaktır. Yoksa mevcut bilgilerimizi Kur’an’a göre değiştirmez veya bu ayetleri insanlar anlamaz, müteşabih dersek, o zaman hak ile batılı birbirine katmış oluruz. Haklı olarak insanlar da anlamadığımız kitap niçin bizi sorumlu tutsun derler. Böyle düşünceden Allah’a sığınırız.