MEZHEP VE MEZHEPLER(14)
Zaten kulaktan dolma sokak bilgileri ile bakanlar itiraz edenlerdir. Yoksa konuyu, iyi kötü anlamda okuyanlar, araştıranlar, düşünenler, söyleyip yazdıkla-rımıza rahatlıkla katılıyorlar, insanlar özellikle de müslümanım diyenler, Kur’an’ın dışında vahy aramanın ve inanmanın hiçbir anlamı olmadığını niçin akledemezler ve vahyin Kur’an’a alınması ve Kur’an’ın da Allah’ın korumasında bulunması, diğer bir kısmın vahyi gayrı metluv denilmesi izah edilir, bir husus değildir. Eğer böyle olsa idi bu takdirde dinin bir kısmının korunmuş diğer bir kısmı korunmamış olurdu ki, bu Hicr suresi 9. ayete uymamış olur.
“Kur’an’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” (15/ Hicr 9)
Bu ayet ne diyor? Vahyi gayri metluv diyenler ne diyor? Takdir ve inanmak insanlarındır.
“Nitekim biz Kur’an’ı kısımlara ayıranlara azabı indirmişizdir.” (15/Hicr 90)
“Onlar, Kur’an’ı bölüp ayıranlardır.” (15/Hicr 91)
Müslüman namazı, haccı, zekâtı, ticareti, sulhu, harbi, siyaseti ve buna benzer şeyleri de sadece Allah rızası için yapmalıdır. Allah rızası da, ancak Allah’ın belirttiği ve açıkladığı Kur’an’a uymakta vardır. Bunun içinde haramları yapmak ve din uydurup şirke düşmek yoktur. Haramın helal ile karıştığı, imanın küfre bulaştığı, herkesin vehimlerinin doğru sanıldığı bir akide ve hayat tarzı din değildir. Zaten genelde yapılan yanlışlık şu. Başkaları öyle söylediği için kalabalıklar öyle söylüyor, yapıyor, doğru sanıldığı için kimilerini büyük ve yanılmaz biliyorlar. Nedense insanlar eskilerden bu tarafa eğrileri söyleyenleri değil, daha çok doğru söyleyenleri kınamışlardır. Allah’ı hoş tutmak için, anne babayı hoş tutmak, onlara merhametle yaklaşmak gerekiyorken; bizim hoşumuza onlara karşı gelmek gidiyorsa, nefsimizde değiştirilmesi gereken bir şey var demektir. Kastınız ne kadar iyi olursa olsun, niyetiniz ne kadar halisane olursa olsun; hareketiniz, yaşantınız fiili olarak yaptığınız kötü olursa, niyetiniz halis te olsa iyiliğinizi yok eder, götürür. Nasıl ki, büyük şehirlerde hava kirliliği olur, insan dışarıya çıkınca kirli havadan etkilenir, nefes alamaz, boğulursa, bu zamanda da hurafe ve batıl, şirki inançlardan, insanlar öyle daralıp zorlanıyor. Neye, nasıl inanacağını şaşırıyor. Bakıyor diyor ki: Herkes öyle söylüyor, çoğunluk öyle yaşıyor ben de öyle yapayım, kurtulurum zannediyor. İnsanların kendilerini Müslüman sanmaları asla bir ölçü değildir. Ölçü, vahy olan Kur’an’ın ayetlerindeki açıklanan emre göre iman edip, Müslüman olmaktır. Kur’an’ın açıkladığı şekliyle, müşrikler (şirk koşanlar), bizim tabirimizle gâvurlar biz de inanıyoruz diyorlardı; hacca niçin geliyorlardı, Kabeyi niçin tavaf ediyorlardı? Niçin namaz kılıyorlardı? Enfal 35. ayete bakılsın, işte farkı buradan anlamalıyız.
“Ey iman edenler! Allah’dan ona yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” (3/ Ali İmran 102)
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a İslam’a) yapışın, parçalanmayın..” (3/Ali İmran 103)
“Kendilerine apaçık ayetler deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.” (3/Ali İmran 105)Toparlayacak olursak, mezhep yol demektir. Dini hükümleri yaşayıp tatbik etmek takip edilen yol demektir. İslam tarihinde çeşitli itikat ve amel mezhepleri (görüşleri) olmuştur. “Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.” (6/ Enam 159)“Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın, her fırka kendilerinde olan (zübür) ile böbürlenmektedir.” (30/Rum 32), (23/Mü’minun, 53)
Sözün özü, Allah’a ortak koşulmadan dinin özünden
ayrılmadan, mezhep yani görüşümüz tenkit edilemez demeden, dinin ilahi emirlerine uyarak, yaşadığımız zaman ve mekâna göre toplumun anlayacağı şekle getirip her mezhebin görüşüne uyulur, diyerek; mezhepleri değişen görüşler bilerek, azimette (dinde öncelikle özre bakılmadan yapılması istenen emirlerde) birleşip, ama özre ve şartlara göre şekil alacak ruhsatı (serbestlik) kullanarak, mezhepleri din haline getirmeden faydalanmak görevimiz olmalıdır.Yani, mezhep yorumlarını dinin kesin emri olmayan konulara ilişkin yorumlarla kolaylaştırıp, değişmez din gereği görmemek lazım, zamana ve şartlara göre Hanefi, bazı zorunlulukta Şafii, oradaki uygulanabilir olan Maliki ve Hanbeli veya diğer mezheplerin görüşleri uygulanır. Şöyle dememeliyiz.