MEZHEP VE MEZHEPLER(6)

Ayetler apaçık ve anlaşılır olduğundan, Allah’ın Peygamber’i onları insanlara bildirmekle yetinmiştir. Yoksa hiçbir zaman, bu ayet, bu da ayetlerin açıklamasıdır diye iki ayrı şey söylememiştir. Eğer öyle olsaydı, kendisi korunmuş olan ayetlerin açıklaması da korunmuş olurdu.
Ben bu ayeti anlamıyorum demenin sebebi, ayetleri anlamak için ya çaba sarf edilmeyişinden ya da belki de o zaman için özelliği olmadığındandır. Zamanı gelince güncelliği oluşup, o ayet konu edilince illaki birilerince anlaşılacaktır. Yoksa mevcut bilgilerimizi Kur’an’a göre değiştirmez veya bu ayetleri insanlar anlamaz, müteşabih dersek, o zaman hak ile batılı birbirine katmış oluruz. Haklı olarak insanlar da anlamadığımız kitap niçin bizi sorumlu tutsun derler. Böyle düşünceden Allah’a sığınırız.
Şimdi bakalım, Allah tarafından kesinlik kazandırılmayan, yani tek anlamla sınırları belirtilmeyen, Kur’an’ın bütünlüğü içinde Müslümanlara anlayış ve kavrayışlarına göre hareket etme imkânı ve serbestliği tanınan konularda -bu bir rahmettir- Müslümanların değerlendirmeye, bir sonuca varmaya, anlamaya, tanımlamaya, çözüm bulmaya çalışmaları en tabii haklarıdır. Yanlışlıkla elde edilen sonucu İslam’ın sabiti, değişmez, kesin kuralı haline getirip, Allah’ın kesinleştirmediği bir hükmü sabitleştirmek; tek doğru budur deyip, onu din haline getirmektir. Diğer görüş ve inançları batıl saymaktır.
Eğer, bugün mezhepler dinin yerini almış ve müslümanlar arasında bölünmeye neden olmuşsa suç mezheplerin değil, mezhepleri din gibi anlayanların ve görenlerindir. İnsanların görüş ve düşüncelerini dinin kendisi ve aslı yerine koyanlar, mezheplerin her dediğini kesin doğru budur demek, Allah’a rağmen din koymak anlamındadır.
Bunu şöyle açıklayabiliriz. Hanefi mezhebine göre, kadınlara dokununca (cinsi münasebet hariç) abdest bozulmaz, fakat şafi mezhebine göre bozulur. Buna göre ya Hanefi mezhebine göre abdestsiz olur insan veyahut Şafi mezhebine (görüşüne) göre diğer mezhep sahibi insan abdestsiz olur. Hâlbuki abdesti bozan şeyler Kur’an’da açıkça Nisa suresinde açıklanmıştır.
“Yahut sizden biriniz ayakyolundan (tuvaletten) gelirse, yahutta kadınlara dokunup cinsi temasta bulunmuşsanız.” (4/Nisa 43 = 5/Maide 6)
Kur’an bu ayetlerde tuvaletten gelirse diyor, tuvalete giden insan dışkı (büyük abdest) idrar, yellenme veya çeşitli akıntılarla tuvalet ihtiyacını yapar. Bunlar da abdesti bozar. Birde baygınlık hali ile uyku halinde insan kendinde olmadığı için, yellendiğinin farkına varamaz onun için abdesti bozulur.
Yahut kadınlara dokunduğunuzda yani cinsi birleşme yaptığınızda veya inzal (şehvetle boşalma) olduğunda, birleşme ya da şehvetle boşalma ile olur. Bir de rüyada ihtilam olmakla meni gelmişse yıkanmak farz olur. Ayet bunları açıklıyor. Kadına elle dokunmanın abdesti bozmayacağını gösterir. Bir de Peygamber’imizin eşlerini öptükten sonra namaz kıldığını çeşitli kaynaklara göre öğreniyoruz.
Mezheplerin (görüşleri) her birisi abdesti bozan değişik görüşleri kabul ederler. Buda bize gösteriyor ki, (daha doğrusu) sonradan daha değişik görüşler vazgeçilmez hale getirilmiştir. Önceleri böyle katı kural kabul edilmiyordu. Kimine göre kan çıkması, kimine göre köpeğe dokunulması abdesti bozar. Bir insan Kur’an’ın beyanına göre ya abdestlidir veya değildir. Esasen Kur’an şunu açıklıyor. Namaza kalkacağınız zaman (namaz kılacağınız zaman) abdest alın diyor. İşin azimet (zorunlu olanı) olanı budur. Diğer şekilde bir insanın abdestini bozmadığı sürece birden fazla (çok) vakitlerde namazını kılar, bu da ruhsattır. Kişi abdesti almakla azimet zorunlu olanı yapmış, abdestini bozmadığı sürece de ruhsatı (serbestliği yani isterse bunu yapabileceği kolaylığı) kullanır.
Azimet: İnsanların zorunlu olarak yaptıkları ve yapa-
cakları şart olan dini emirlerdir. Azimette özür söz konusu olmaz, illa ki yapılması gerekli iştir.
Ruhsat: İnsanların özürlerine dayanılarak, kendilerine verilen bir kolaylık ve müsaadedir. Yolculuk halinderki insanın orucu tutmayabileceği ve normal şartlarda tutacağı gibi.
Hz. Peygamber’imizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. “Allah Azimet’lerinin uygulanmasını istediği gibi ruhsatlarının uygulanmasını da istemektedir. Sizin dininizin en hayırlısı, en kolay olanıdır.” (İbni Hanbel 5/479)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.