MEZHEPLER ARASINDAKİ İLİŞKİLER(3)

Siyaset, saltanat çıkarları adına, dini maske yapıp, böyle bir şemsiye altında toplanarak, şuraya buraya adı altında milletten topladıkları nimetleri çatlayıp patlarcasına servet edinenler, milletin Kur’an’dan habersiz oluşundan faydalanıyorlar. Onun için aman ha Kur’an’ı Türkçe meal olarak okuyup anlamayın, diye baskılarını yapıyorlar.
“Allah katında hak din İslam’dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki, Allah’ın hesabı çok çabuktur.” (3/Ali İmran 19)
Allah din hususunda uyulması istenenin ayetler olduğunu defalarca açıklıyor ve tek hak dinin İslam olduğu, İslam’ın da Kur’an da anlatılan din olduğunu ve delilin de Kur’an olduğunu ayan beyan anlatıyor. Şu bilinmelidir ki doğru inanç, ancak sahih bir İslami anlayışa sahip olmakla gerçekleşir. Çünkü neye inanılması gerektiğini bilmek yalnız başına yetmiyor; inanılacak şeye nasıl inanmak gerekiyorsa öyle inanmak, imanın olmazsa olmazıdır. Allah’a ve dinine inanmak, Allah’ın belirlediği şekilde olmadıkça bir anlam ifade etmez. İşte kendisine inanmamızı isteyen Allah kendisine ve dinine inanmanın şartlarını da yine Kur’an’da ayetlerle açıklamış ve dinin tek kaynağını da böylece belirlemiştir. Tek Allah’a inanmak Allah’ı bilmektir. Buna da tevhid denir. Aslında günümüzde büyük bir çoğunluk, Allah’ın sayı olarak bir olduğunu söylerler ama Allah’ı sayı olarak bilirlerken, özellikleriyle sıfatlarıyla da bilmek, tek saymak lazımdır.
Yani Allah’a ait özelliği, sıfatı Allah’ın dışında başka
bir varlığa, varlıklara, görüşlere, sözlere, nesnelere vermek, tanımak, görmek, tevhidi bir inanç değildir. Burada sayı olarak Allah birdir tektir denmiştir ama özellik ve sıfat olarak yalnız Allah din koyar, yalnız Allah her şeyi bilir de denip inanılmalıdır ve insanlar da bazı şeyleri bilir fakat her şeyi bilemez, diye inanılmalıdır.
Bizde yerleşmiş bir görüş var: âlimler, ulema, veli, evliya, şeyh, hoca, üstad gibi kişiler de din koyma yetkisine sahiptir, diye inanılır. Bu yanlıştır. Bu saydıklarımız din koyamazlar, böyle bir yetkileri yoktur. Bunlar her şeyi bilemezler, çünkü bunlar yaratılmış kuldurlar. Dinde Allah dışında hüküm koyma helalı haramı belirleme hakkı, özelliği, sıfatı kim kendisinde veya başka birilerinde görürse şirke düşmüş olur.
“Onların çoğu ancak şirk koşarak Allah’a iman ederler.” (12/Yusuf 106)
Bunlar yapılırken, yani şirk koşulurken her zaman gerekçe şu olmuştur: Allah’a yaklaşmak için bunları yapıyoruz olmuştur. Ama Allah bu gerekçeyi, bu tavrı şirk koşmak olarak Kur’an’da açıklamıştır. Şunu hep söyleyerek, dikkat edilmesini istemişizdir. Kur’an’ın, müşrikler, (şirk koşanlar) olarak açıkladığı insanlar da sayı olarak Allah bir diyorlardı ve inkâr etmiyorlardı. Fakat Allah’ın koyduğu yasaları kabul ederken kendilerinin koyduğu yasaları da geçerli sayıp bunlar da dinde vardır; atalarımız, âlimlerimiz, ulemamız böyle yapmış, böyle belirlemişler, diyorlardı. Bunları biz söylemiyoruz, Allah Kur’an’da açıklıyor. Biz de elimizde ve ellerinde bulunan Kur’an’dan ayetleri sıralayarak geliyoruz ve şunu yine söylüyoruz: Tevhid inancı bozulan bir kimsenin veya görüşün, Kur’an’ı gereği gibi anlaması beklenemez. Allah’ın dinde kendisine çizdiği sınıra uymayan, o yolda ve rotada yürümeyen insan, nasıl olur da rehberim Kur’an diyebilir? Rehberleri Kur’an’ın yanında çoğalmıştır. Hadis, icma, mezhep, âlim, ulema, şeyh, hoca efendi vb. konmuşlardır.
Eğer yaşadığı hayatı, Allah’ın belirlediği esaslara göre düzenleyen bir insanın, yaptığı Kur’an’a uyuyorsa, doğru dine uymuş olur. Yoksa kendini parçalasa da bağırıp çağırsa da avuntudadır, hayaldedir, eline de hiçbir sevap geçmeyecektir.
“Dikkat et, halis din yalnız Allah’ındır…”(38/Zümer 3)
“De ki; Bana dini yalnız Allah’a halis kılarak, Allah’a kulluk etmem emredildi.” (38/Zümer 11)
“Göklerde ve yerdekiler ister istemez ona teslim olduğu halde onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Hâlbuki onlar, Allah’a döndürülecektir.” (3/Ali İmran 83)
“Şüphesiz biz ona (insana) doğru yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.” (76/İnsan 3)Yine şöyle bir dikkat çekmek istiyorum. Kur’an’daki Allah’ın emri olan gerçek dinle, uydurulmuş gelenek kaynaklı, kültürel karışımlı olan dini birbirinden iyi ayırmak ve anlamak zorundayız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.