MUASIR MEDENİYETİN FENERİ ELLERİMİZDE
Bir gün ‘kendim için bir şey yapmalıyım. Bunun en kolay yolu kitap okumak galiba’ diyerek başladım okumaya. Kendimde ve hayal dünyamdaki aydınlanmayı fark ettiğim an, en doğru kararı verdiğimi anladım. Okurken aklımda beni kemiren tek şey, ‘buna kimse neden vakit ayırmıyor?’ idi. Oysa ki vatanımın ve gelecek nesillerimizin muasır medeniyetler seviyesine çıkmasındaki tek yol eğitilmekti …
Yıllar önce okuduğum kitaba tekrar başladım. Şimdi okurken daha çok anlıyor ve analiz edebiliyorum. Tabi ki sebebi geçen yıllar ve bu süre zarfında okumaya devam etmem. Kitap okumaya ne zaman başladığımı hatırlamasam da, uzun yıllardır okuyorum, hiçbir zararını görmedim. Aksine öyle çok fikir ve hayal gücü kattı ki tartışmaya kapalı.
Çevremde kitap okuma oranı çok düşük. Hatta öyle çok az okunuyor ki, üzülüyorum. Kendi için hiçbir şey yapmayan bireylerin vatanımıza ne kadar yararlı olabileceği en büyük endişem. İnsanlarımızın ‘vakit bulamıyorum ‘söylemlerini şaşkınlıkla karşılıyorum. Üzülüyorum.
Sadece toplu taşıma araçlarında bile okunursa 6 ayda rahatlıkla 5 kitap bitirilebilir, tecrübeyle sabit. Ülkemizin gelişmesi, muasır medeniyetler seviyesine çıkmasını çok istememize rağmen, en küçük birim olan bireylerin gelişimiyle başladığının farkında değiliz…
Oysa bir başlasak okumaya, neleri başarırız … Kendimizle başlayan gelişim zincirini, evlatlarımızın gelişim süreciyle devam ettirdiğimizde sağlıklı bir nesil inşa ettiğimizi göreceğiz.
Atatürk bu konuda” Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı ve faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler! Hiç olmazsa yetiştirmek lüzumuna inansınlar! Okullardan başka gazeteler, küçük dergiler köylere kadar yayınlanıp dağıtılmalıdır. Bizim köylümüz ne gazete ne dergi vs. okumaz. Bilenler bilmeyenleri toplayıp, okutmayı, onlara okumayı anlatmayı bir vazife bilmelidir” diyerek gelişimin sadece çocuklarla değil; okumayanları, okur-yazarlığı olmayanları teşvik ve öğreti yoluyla kazanmamız gerektiğini söylemiş. Her devrin büyük adamı olan Atamızın bu sözünü hiç okumuş muydunuz peki? Sanmıyorum.
Feyz alınacak diğer bir sözü ise” Memleketimizi, topluluğumuzu gerçek hedefe mutluluğa eriştirmek için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin istikbalini yoğuran kültür ordusu. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir… Bu iki ordunun ikisi de hayatidir. Yalnız siz, kültür ordusu mensupları, sizlere bağlı olduğunuz ordunun kıymet ve kutsiyetini anlatmak için size şunu söyleyeyim ki, sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten bir ordunun fertlerisiniz” demiştir.
Sadece durup düşünmeye davet ediyorum sizleri …
Ülkemiz ve dünya için böylesine büyük bir şahsiyet okumayı çok severdi. Bu vizyonu her konuda Kitaplar okumadan, daha kendimizi geliştirmeden nasıl kazanacağız? Kur’an-ı Kerim’in ilk ayeti ‘Oku’ iken, dünya kitap okuma ortalamasında neden 7 dakika okuyoruz? Her yıl milyonlarca kitap basılıyor ve satılıyor. Peki en son hangi kitabı bir arkadaşınızla tartışıp fikir beyanında bulundunuz? Ben çok uzun zamandır yapamıyorum. Okuyan insana denk gelemiyorum …
Her gün bir saat televizyonu, telefonları, interneti bir kenara bırakıp kitapla kendi hayal dünyamızla baş başa kalmaya ne dersiniz? Samimi söylüyorum, ülkemizdeki bu çarpıklığı başka türlü düzeltemeyiz. Geleceğini karanlık gördüğünüz dünyamızı aydınlatmak yine bizim elimizde. Yapacağımız tek şey feneri elimize alıp düğmesine basmak… O aydınlığı bir kez tattık mı müptelası olacağız…