Mutsuzluk Vebası
Artık mutsuzuz. Bu, sebebini ve sonuçlarını bildiğimiz, yaşadığımız buna rağmen müdahale edemediğimiz bir hastalık.” Mutsuzluk Vebası “
Ne sıklıkla yalan söylüyoruz?
Çıkar olmadan görüştüğümüz kaç kişi var?
En kötü zamanınızda yanımda olur dediğimiz kaç kişi var?
Siz bunları düşünürken ben yazmaya devam edeyim.
Bir insanın mutlu olabilmesi için kendini iyi tanıması gerekir. Fakat bunun için de kendimizle baş başa kalabilmemiz gerekir. Bu bir insan için en zor ve sancılı süreçtir. Teknolojinin gelişmesi ve sosyal medyanın bu denli hayatımızda olması, bizlere bu yüzleşmeden kaçabilmemiz için oldukça fazla alternatif yollar sunuyor.
Sosyal medya”-mış “gibi davranabildiğimiz bir mecra. Orada olduğumuz gibi değil, olmak istediğimiz gibi davranıyoruz. Kişiliğimizin göstermek istediğimiz taraflarını yansıtıyor ya da kişiliğimizi cilalayıp parlatıyoruz. Kimlik egzersizi gibi herkes kendinin ne olabileceğini sosyal mecrada biraz göstermeye çalışıyor. Hayallerimizi, ümitlerimizi, beklentilerimizi sosyal medyada paylaşmayı yeğliyoruz. En kötüsü de ilgiyi hesap makinesi gibi ölçebilmek. İlgiye göre hayatı şekillendirmek, beğenilme arzusu için kişilikten ödün vermek ve bu doğrultuyu hayatımızda sürdürmek en büyük yanlışımız. Materyal zenginliğin ortasında olmaktan ruhumuzla baş başa kalmayı unutuyoruz. Sosyal ilişkiler yıprandığı ve birbirimize artık çare olamadığımız için mutsuzluk kaçınılmaz oluyor. Kendini gerçekleştiremeyenler bağımlılıklarının esiri olarak oyalanmaya ve kendinden kaçarak mutsuz olmaya mahkum olurlar. Üretim-tüketim halinin bizi söndürdüğünü ne zaman fark edeceğiz? Hızlı ve Tüketim odaklı yaşamaktan çıkıp üretim aşamasında da yer almalıyız. Ürettiğimiz her şeyin topluma kazandırdıklarını konuşmak yerine; hayatımıza, benliğimize kattıklarıyla mutluluğu ucundan yakalamalıyız.
Her şey artık çok fazla. Çok fazla ses, çok fazla fikir, çok fazla fotoğraf, çok fazla slogan, çok fazla kadın, erkek… Hiç kimse daha azına razı değil.
Her şey bu kadar fazlayken ve bu kadar şeye sahipken kontrol isteği de artıyor. Modern dünya, kontrol mekanizması üzerine kurulu olsa da her şeyi bu denli kontrol edemeyiz. Hayat kontrol edilebilir kurulu bir düzen değil. Her şeyin elimizin altında kurulu olmasını bekleyemeyiz. Modern zamanın mutsuzluğa hapseden ilkel düşüncelerinden kurtulmalıyız.
Sosyal hayatımızı materyaller doğrultusunda değil, benliğimiz doğrultusunda yaşamalıyız. Mutsuzluğu, önce kendimizi aşarak geride bırakabiliriz. Başka hayatımızın olmadığının bilincine varmak bizi mutluluğa götürecek yol.
Eyvallah düşünmek düşünmek için yinede düşünmek lazım ben kimim görevim nedir benden istenen ve yapmam gerken görevlerim nelerdir insanı vicdani ve inanç bunları çözdüğünüz zaman mutsuzluk mutluluğa döner başarılar dilerim