Nurculuk(3)
Ben hiçbir vakit hükümeti tanımadım diyerek
ululemre itaatsızlığını ve asiliğini meydana
koymuştur.
Bizi düşündüren şu cümlelere bakalım. Said
Nursiye göre de bütün nur risaleleri bir
programın uygulanışından bir safhadır.
Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek
mübarek zat, Risalei nuru bir program olarak
neşir ve tatbik edecek ve o zatın ikinci
vazifesi şeriatı icra ve tatbik etmektir. O zatin
üçüncü vazifesi hilafeti islamiyeyi ittihadı
islama bina ederek İsevi ruhanileriyle ittifak
edip dini islama hizmet etmektir. Sikkei tasdiki
gaybi yazma nusha s. 1-2 de.
Nurcuların ayrı bir eğitim ve öğretimle yetiştikleri
biliniyor. Ve bugün M. Fetullah Gülen’in
niçin Amerikada olduğu dinler arası
diyaloğun, ılımlı islamın, üç dinin bahçesi,
milletler arası medeniyet gibi büyük orta
doğu projelerinin kimler tarafından finanse
edilip ve kimler tarafından savunulup desteklendiği
ve Türkiye’de kimlerin bu görevi
üstlendiklerine bakılırsa her şey anlaşılır.
Bakınız ve sıkı durunuz Cami ül Ezherin
kız kardeşi olan medresetül Zehra namıyla
darülfununu mütezammın pekali bir medresenin
Bitlis’de ve iki refikasıyla Bitlis’in
iki cenahı olan Van ve Diyarbakır da tesisini
isteriz. Emin olunuz biz kürtler başkalarına
benzemiyoruz. Münazarat s. 129’da mektubat
arap harfleriyle teksir edilmiş.
Nusha c. 2. s387. de;
Bitlis’de bir medrese açılması zülcahen
Kürtlerinin ve Türklerin mutemedi olan Ekrat
ulemasını veya istinat etmek için, lisanı
mahalliye aşina olanların, müderris olarak
intihap etmek ekradın istidatlıları ile istişare
etmek… Gibi ifadeler devlet içinde devlet çıkarmayı
istemektedir.
Nur âleminin bir anahtarı syf 43’de Said
Nursi bazı kere saodo kürdi diye imza atıp
kendisinin Kürtlüğünü ayrı adet ve örf de
olduğunu belirtir. Risalelerde Türkiyemiz
nisbi bölgelere, parçalara ayrılarak gösterilir.
Mektubat risalesinin birçok yerinde barla hayatının
üçüncü sayfasında büyük puntolarla
şöyle yazılı; Vilayeti şarkiye mektubatta ben
said kürttür, milletinizden olmayan birisiyle
teşriki mesai etmek hamiyeti milliyeye münafidir.
Gibi sözlerle Kürtçülük telkin edilmektedir.
Başka bir yazma nüsha olan numarasız sahife
de; işaratı seba 29. mektubun 7. kısmı şimdilik
has ve emin talebelere mahsustur cümlesi
ile Kur’an şakirtlerinin hizmet rehberi
s. 78 de çok ihtiyat ve dikkatle hareket edip
bazı dessas münafıkları aralarına sokmamaları
tenbih edilir. Gizli bir teşkilat oldukları
izlenimi veriyor. Bakıldığında bazen bir
cümle dahi bu görüşlerin belli bir misyonun
yazdırdığı, kullandığı bir programı olabiliyor.
İnsanın aklına misyoner ve ajan olması
ihtimalini getiriyor.
Emirdağı Lahikası I. syf 712 Tarihçesi Hayat
şöyle diyor Said Nursi;
Müslümanlık Hıristiyanlık ittifakını bozmaya
çalışanlara karşı üç zümre nurcular
Hıristiyan Ruhaniler ve misyonerler uyanık
olmalıdır.
Kimler uyanık oluyor, nurcular, Hıristiyanlar
ve misyonerler.
Yine Said Nursi Kastamonu lahikası syf. 45
de;
1. Dünya savaşında bizimle savaşmış da olsa
bir hristiyan ölmüşse şehit sayılır. Ahirette
mükâfatı vardır diyor.
Peki, Çanakkale savaşlarında Müslüman
Türkü yok etmek için Avusturalya’dan, İngiltere’den,
Yunanistan’dan, Fransa’dan,
İtalya’dan gelip ve savaşta ölmüş Hıristiyanlar
şehit midir? Şehitlik birilerinin isteğine
göre mi yoksa amacı gayesi Kur’an da açıklanan
Allah’ın emri mi?
Hz. Peygamber’imizin mücadelesi ve verilen
şehitleri, yurdumuzu korumak için verilen
şehitler ne olacak? Öyleyse niye şehit olayım
aradaki fark ne diyor, Müslüman Türkü caydırmak
değil mi?
Yine Said Nursi mektubat s. 52; Kur’an hristiyanlara
bütün dininizi terk edin demiyor
diyor. Bir kısmı değişir bir kısmı değişmez,
yani hristiyan hristiyan olarak biz Müslüman
olarak kalabiliriz. Fakat dinler arası
diyalog yapabiliriz. Böyle bir diyalog teklifine
yüce Allah vahiyle cevabını vermiştir.
Kur’an da Kafirun suresi ile leküm diniküm
veliyedin. Yani sizin dininiz size benim dinim
de banadır.
İslam bu dünyaya çoğulculuğu ve diyaloğu
savunmak için gelmemiştir. İslami terbiyeyi
hak ve adaleti tesis için gelmiştir. İslam
pusuda değil açık net ve ortadadır, faal bir
harekettir.